• BIST 10638.8
  • Altın 4438.829
  • Dolar 40.4256
  • Euro 47.3148
  • İstanbul 35 °C
  • Diyarbakır 41 °C
  • Ankara 38 °C
  • İzmir 41 °C
  • Berlin 20 °C

Yayınlanmamış belgelerle Risale-i Nurlar’ın tahrifatı! (1)

Abdullah Can

Yıllar yılıdır söylediğimiz ve halen de söylemekte ısrar ettiğimiz bir gerçek var: Risale-i Nur’lar tahrifata uğramıştır... Bu bir iddia değil, delil ve belgelere müstenit bir tespittir. En az 30 yıldır dillendirilen bu gerçek, birilerce hep inkâr edildi, örtbas edildi. Yetmez, iddia sahipleri akla-hayale gelmez ithamlara maruz bırakıldılar. “Fitneciler”, “Kürtçüler/bölücüler” ve en hafif ifadesiyle “kötü niyetliler” olarak lanse edildiler. Hatta iddiacılardan ismi “Sıddık” olan bir ehl-i iman kardeşleri için “zındık” demekten bile içtinap etmediler. Aleyhte broşürler, mektuplar, bültenler yayınlandı. Tahrifat iddiasında bulunanlar, lanetlik bir güruh gibi, her tarafta teşhir edildiler; karşı propagandalarla çürütülmeye çalışıldılar. Hâsılı, dövüldüler, yerildiler, kovuldular.... Ama bir defa olsun dinlenilmediler; dinlemek istemediler...

Hâlbuki sağlıklı bir karar için sağlıklı bir kafa ve düşünceye ihtiyaç vardır. Sağlıklı düşünce ise, her türlü taassup illetinden ve asabilik haletinden azade olmakla hâsıl olur. Hakperestlik, her zaman için nefisperestliğe tercih edilmelidir. Hak, kimin elinden ve dilinden çıkarsa çıksın, ona taraftar olunmalıdır. Sadece ben haklıyım, benim dediğim haktır anlayışı “tekelci(inhisarcı)” bir anlayış olup beraberinde düşünsel despotizmi getirir. Hak(gerçek), evrenseldir; kimsenin icadı ve özel patenti olamaz. O doğrudan doğruya, Yaratıcının “Hak” isminin zamanlar ve mekânlar üstü bir tecellisidir. Bu tecelli, güneş gibi her kese ve her kesime açıktır ve eşit mesafededir. Herkes o tecelliye mazhar olabilir.

Allah indinde sorumlu ve insanlar nezdinde mahcup olmamak için, bildiğimiz gerçekleri gizlememeliyiz. Gerçekler herkesle paylaşılmalı; umumun istifadesine sunulmalıdır. Onu gizlemek, aksini iddia etmek, yanlışta ısrar etmek, batılı şiar edinmek, haksızların yanında yer almak, haklılara karşı durmak, insanca ve Müslüman’ca bir tavır değildir. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisi, hakperestliğin şiarı, hakperestlerin de şaşmaz düsturu olmalıdır. Haksızlık karşısında suspus olmayı yeğleyenlerin, aynı suçun ortağı ve hadisin tespitiyle “dilsiz şeytan”lar güruhundan oldukları unutulmamalıdır. Kendi adıma, ben bu güruhtan istiaze ediyorum ve bu istiazenin muktezası olarak da bildiğim hakikatleri gizlemeyeceğim. Zira “hakkın hatırı âlidir, hiç bir hatıra feda edilmez.”

Biriler, “Efendim her hak her yerde söylenilmez” düsturuna sarılabilir; yazılanları, yani “Nurlardaki tahrifatçılığı” yersiz ve zamansız bulabilirler. Meşru dairede kalmak ve alternatiflerini ortaya koymak şartıyla, her türlü eleştiride de bulunabilirler. Hepsine açığım. Bununla birlikte, inandığım hakikatlerin daha çok tahrif edilmesine sessiz kalamam; kalmamalıyız. Delil ve belgelerle dayanarak, yapılan tahrifatları teşhir etmeli; bundan sonraki yapılacaklara da “dur” demeliyiz. Amaç, Nurların “iade-i itibar”ı ve asla dönüşün sağlanmasıdır. Çalışmamda, tek odaklanacağım nokta, hakikatlerin bizatihi kendisidir; şahıs ve kurumlar hedefim değildir. Risale-i Nur’ların hukukunu muhafaza ve Üstad’ın orijinal ifadelerine sadakate davet aslî hedefimdir. Birilerinin zülf-i yârına dokunacak diye yıllardır yapılan yanlışlıklara sünger çekilmez; çekmeyeceğim ve çekmemeliyiz.

Risale-i Nur’da yapılan tahrifatları bir tek yazıyla anlatmak ve belgelemek mümkün değildir. Zira tahrifatın boyutları bir makaleye sığamayacak kadar geniştir. Yıllardır yapılan tahrifat tahribatının bir kaç yazıyla tamir edilemeyeceğinin şuurundayım. Nurları, babalarından kalma miras gibi telakki eden zihniyetler, “Mülk sahibi kendi mülkünde dilediği gibi tasarruf edebilir” anlayışıyla, yıllar yılıdır tasarruflarla evirip çevirdikleri için bir hayli deforme etmişlerdir. Geçen kırk yıllık süreçte, emanetçi olmaktan çok sahib-i mal gibi davranan bu çevreler, Nurların kolunu-kanadını kırmaktan hiç geri kalmamışlar. Kitaba uyacakları yerde, kitabı kendilerine uydurdular. Emanete ihanet ettiler. Üstad’ın hayatının gayesi olan “Nurlar”ı, menhus düşüncelerine ve pest emellerine alet ettiler. Nurlara sızan bu güve düşünceler, sahifeleri delik deşik ettiler; hakikatlerin şeklini bozdular. “Yapmayın! Etmeyin! Yazıktır!” diyen feryatlara ise kulak asmadılar.

Hâlbuki Bediüzzaman, kendi zamanında nasıl bir Külliyat bıraktıysa ona sadık kalınmalıydı. O eserler bir “emanet” bilinmeliydi; onlara hıyanet değil, sıyanet edilmeliydi... Şerh, izah ve tanzimlerin dışında, hariçten eller girmemeliydi. Eserlerde yapılması gerekli olan bütün tasarrufları, zaten müellif yapmış ve bitirmişti. Hiç bir eğrili ve pürüzlülük durumu bırakmamıştı. Tashihat çok önemliydi; bazen bir harfin değiştirilmesi büyük bir manayı yok edebilirdi. Onun için yazıldıktan sonra teksir edilen bütün eserler, bizzat müellif tarafından tekrar elden ve gözden geçirildikten sonra son halini alırdı. Bize bırakılan Külliyat işte bu son halli olanıydı.

Ne olduysa oldu; Üstad’ın vefatı sonrasında, iş başına geçenler ya da geçirilenler, asıldan uzaklaştılar; asıl Külliyat ile bastırdıkları Külliyat arasında büyük farklılıklar ihdas ettiler. Osmanlıca asıllara vakıf olmayan saf, temiz ve ihlâslı Nur Talabeleri de, “Abiler ne yaparsa doğru yapar” diyerek mutlak emniyete yattılar; karşılaştırma ihtiyacı duymadılar. Ancak zaman gösterdi ki, mutlak emniyet ve kuru kuruya hüsn-ü zan doğru değildir. Doğru olan, ehl-i tahkik olmaktı; Nurların hukukunu koruma adına, basılan yeni yazı kitaplar Osmanlıca asıllarıyla karşılaştırılmalıydı... Ama yapılmadı; yaptırılmadı. İşte derdimiz bu, ıstırabımız bu...

Derdimizi dinletmek, ıstırabımızı dindirmek için sesimizi çıkartma ihtiyacı duyduk. Bize düşen bağırmaktır; feryat etmektir. Dinleniriz ya da dinlenmeyiz; en azından vazifemizi yapmış olacağız; en azından; “Sessiz kalmadık”, “Bildirdik”, “Karşı çıktık” diyebileceğiz. Bu noktada, bizimle aynı hassasiyete sahip olan bütün Nur Talebeleri ve Nur muhiplerinin duygularına tercüman olmak; hissiyatlarını ihtizaza getirmek ve onların da sesi-soluğu olmak niyetiyle attığımız bu adımın devamının da geleceğini belirterek ilk adım ve ilk neşterimizi atıyoruz:

1- Son zamanlarda hizmet zannıyla hareket ettiği sanılan, ancak “Üstad’ın seyyidliği” üzerinden milliyetçi temayüllerini ete-kemiğe büründüren Ahmet Akgündüz Bey’in de yakından tanıdığı pek yakınındaki bir isimden (adı mahfuz) elime geçen bir belgeyi sizinle paylaşacağım. Diyarbakır camilerinden birinde imamlık yapmış olan ve adı yanımda mahfuz şahsın elime tutuşturduğu bu belge, Risalelerin tahrifiyle alakalı çok açık ve inkârı mümkün olmayan bir belgedir. O hocanın mensup olduğu cenah tarafından hazırlanan ve Bediüzzaman Hazretlerinin eski eserlerinden çıkartılacak / eklenecek kelime ve cümleleri ihtiva eden bu belge, korkunç bir “tahrifat” gerçeğini gözler önüne serdiği gibi, tahrifatçı çevrelerin de nasıl bir kafa ve zihniyet yapısına sahip olduklarını ele verir niteliktedir. Elime bu belgeyi yerleştiren şahıs, bana mealen şunları söyledi:

“(İsmimle hitap ederek) Kardeş, bu liste Üstad’ın eserlerinde yapılacak değişiklikleri ihtiva ediyor. Bu değişiklikleri Üstad’ın hayattaki talebeleri tensip etmişler. Biriler Kürtçülük yapıyor; Risale-i Nur’lara “Kürt” ve “Kürdistan kelimeleri ilâve ediyorlar. Bu münasebetle, Üstad’ın talebeleri ve varisleri ağabeyler, bu fitnenin önünü almak için Üstad’dan kalma eserleri(!) esas alarak gerekli düzeltmeleri yapmışlardır. Sana verdiğim bu kâğıtlarda bu düzeltmelerin listesi vardır. Okursun ve yanındaki kitapları bu listeye göre düzeltirsin. Mümkünse fotokopiyle çoğaltıp başkalarına da dağıtırsın!” (Aynı şahıs bana ikinci bir yazı daha vermişti; yazı, fotokopiyle çoğaltılmış bir mektuptu. Kenan Evren’in ihtilalı övülüyordu, ihtilal anayasasına ‘evet’ denilmesi telkin ediliyordu ve altında da ‘Üstad’ın Hizmetkârları’ yazılıydı.)

Evet; 12 Eylül askeri darbesi ve anayasası sonrasında elime tutuşturulan bu belge, o gün için çok fazla dikkatimi çekmemişti. Ancak gözümde çok büyüttüğüm o hoca efendinin eliyle verilmiş olması ve belgenin, Üstad’ın hayattaki talebelerine ve varislerine isnad edilmiş olmasını son derece anlamlı bulduğumdan ona ayrıcalıklı bir önem atfettim ve dolayısıyla bu güne kadar muhafaza ettim. Neşretmeyi hiç düşünmediğim bu belgeyi, son günlerde “Üstad’ın seyyidliği” üzerinden yürütülmeye çalışılan fitnekâr kampanyayı çok tehlikeli ve art niyetli bulduğuma binaen, hiç müdahale etmeden, değiştirmeden (tahrifat yapmadan) neşretmeye karar verdim. Neticesine, müsebbipler katlanmalıdır; zira “Essebebu kel-faill” (Sebep olan fail gibidir) diye bir düsturumuz var. Osmanlıca olarak hazırlanmış bu tahrifat belgesini Latinize ederek sizlere sunuyorum. Ufak tefek yorumlarım olsa da asıl ve esaslı yorumu siz okuyuculara bırakıyorum:

TAHRİFAT: 1

42956

Osmanlıca belgenin çevirisi (Belge 2 sütun halinde olduğundan, “1. Sahife 1. Sütun”, “1. Sahife 2. Sütun şeklinde çevrilmiştir)

42957

Çalışma yeni belgelerle devam edecek...

  • Yorumlar 30
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Uğur20 Ağustos 2023 22:21

      Allah sizi ıslah etsin. Tashihi kimin yaptığını ilandan çekinecek ve altında imzası olmayan sözde belge diye nitelendirdiğiniz yazıya bakın hele. Badıllı abi Diyarbakır'da Altındağ da program yaptığı zaman yaklaşık 5000 insanın içinde sizin fitneye sebep olduğunuzu ilan etti. Sorunuz varsa sorun dedi. Sus pus oldunuz. Şimdi kalem ve kağıtla kalınca sakat Türkçenizle asıl tahribatı siz yapıyorsunuz ve bunla beraber müftehir konumuna giriyorsunuz. Risale-i sadeleştirmeye yeltenenlerin akıbetini size hatırlatıyorum

      Yanıtla (2) (3)
    • Sad kaf30 Eylül 2020 19:50

      Yahu nereye davacı oluyorsun
      Nerdeyse Kuran ı Kerim i değiştirmeye kalkışıyorlar
      Risaleyi yapamazlar mı tahrif etme güçleri mi yok
      Hadi o gün bende sizden davacıyım
      Ne olacak

      Yanıtla (1) (0)
    • Ömer Bajar15 Ocak 2013 Salı 09:49Tahrifat

      Bana göndermiş olduğunuz mailde tahrifat listesinin Divan-ı Harbi Örfi ve Münazarat eserlerine ait olduğunu yazmışsınız, ancak yazıyı bir daha okudum, bu eserlerin isimleri yazıda geçmediğini gördüm. Her ne ise...
      Allah kaleminize zeval vermesin, Yüreğinizden geçen hakikatleri kaleme/yazıya en güzel ve anlaşılır bir şekilde aktarmayı nasib etsin.

      Selam ve Muvaffakiyetler dilerim…

      Yanıtla (0) (0)
    • MÊVAN14 Ocak 2013 Pazartesi 13:34KİTAP

      SLM. sayin yazar belgeyi latinize ermiş ancak bu tahrifatlar hangi eserde yapıldığını belirtilmemiş.

      Yanıtla (0) (0)
    • sinan okur14 Ocak 2013 Pazartesi 14:38hakikatı korumak

      bildiğim aşina olduğum konu olması hasabiyle benim için yeni bir şey olmasa da duymayan okuyucularında duyması adına iyi bir çalışma.gerçi bulantı verebilir ancak yazar umarım çalışmanın sonunda orjinal nüshalara okuyucunun nasıl ulaşabileceği bilgisini umarım verir.bu arada kanaatimce tahrifat sadece kürt ya da kürdistanla sınırlı kalmıyor rejimle alakalı,münafıklarla alakalı yerlerde çıkarılmış...

      Yanıtla (2) (2)
    • Mehmet Salih14 Ocak 2013 Pazartesi 15:25Muharref Risale-i Nur

      Bu memlekette tahrif edilmemiş bir şey var mıdır acaba?
      Ellerinden gelse Kuran-ı Kerim'i bile tahrif ederler. Zaten bunu yapamadıkları için de içini boşalttılar. "Hayat Kitabı" olmaktan çıkarıp ölü ve mezarlık kitabı haline getirmeyi çok iyi becerdiler. Herkese samimi bir sorum var: Kuranın günümüz dünyasındaki yeri ve hükmü var mıdır?
      Not:Mahkeme-i Kübrada görüşürüz.

      Yanıtla (1) (1)
    • e.semsur-i14 Ocak 2013 Pazartesi 15:42eller aya-biz yaya

      orjinal risale-yi(ustadın tashihinden geçmiş) piyasada neden bulamıyoruz, yada internette varmıdır acaba,

      Yanıtla (1) (1)
    • Kemal KERKUKİ14 Ocak 2013 Pazartesi 15:59bu kadar kin bu kadar öfke

      Bir kavme bu kadar kin bu kadar öfke niye bilmezler mi ki Allah her daim mazlumun yanındadır.

      Yanıtla (0) (0)
    • Serdar Azad14 Ocak 2013 Pazartesi 22:06Kaynak

      Abdullah Bey,Öncelikle Allah razı olsun sizden, bu çalışmanızdan dolayı sizi tebrik ediyorum. Yalnız listede verilen kelimelerin kitaplarda aynen uygulandığını da gösterebilir misiniz? Ama tüm detaylarıyla; yayınevi, yıl, sayfa vs. gösterilerek... Madem ilmi bir çalışma yapıyorsunuz, hangi yayınevinin Risaleleri güvenlirdir diye belirtseniz çok makbule geçer.

      Yanıtla (5) (0)
    • mamoste14 Ocak 2013 Pazartesi 23:40Hakikakat

      Güneşin balçıkla sıvanmayacağı bir hakikatir, Kemalist milliyetçi sistemin Müalüman nurcuları bile ne kadar iğfal ettiği ortadaine garip ki genel değişiklikler hep kürtlerle ilgili devletin inkar politikası nurcularca da mateessüf uygulaandığını grüyoruz, kürt olan üstedımıza bir iftira onu beğenmeme değilmi bunlar üstaddan dahamı iyi biliyordu. selam ve dua ile..

      Yanıtla (0) (0)
    • B.Ensar15 Ocak 2013 Salı 01:08tahrifat vesansür

      Risaleler yalnızca Kürt meselesinde değil,net bir İslami söylemin ortaya çıkmaması için yapılan tahrifatların ve sansürlenen bölümlerininde ortaya çıkarılması gerekir ki, nur talebelerinin yıllarca Süleyman Demirel in siyasi amaçları için nasıl kullanıldıkları ortaya çıksın. Bunu da gerçekleştirecek şakirt ler çıkacaktır inşallah.

      Yanıtla (1) (1)
    • Baran Xoce15 Ocak 2013 Salı 08:03Milliyetçi Cemaatler Alavereleri

      Abdullah Bey kardeşimizden Allah razı olsun... Said-i Kurdi hazretleri hakkında çevrilmeyen dolap, söylenmeyen yalan kalmadı. Bunu da İslami davrandıklarını iddia eden ancak ve ancak İslamın i"sinden bile nasibini alamayan, beyinleri, düşünceleri Türk milliyetçiliği ile kirletilmiş sözde müminler yapmaktadır. Ayıptır günahtır. Allah'tan korkun yahu... Kürtlere yönelik bu kininiz neden dinmiyor... Ne diyeyim. Sizi tekrar Müslümanlığa davet etmek dışında elimde

      Yanıtla (1) (0)
    • Ömer Bajar15 Ocak 2013 Salı 09:43Tahrifat

      Abdullah Bey; Ellerine, yüreğine sağlık, çok güzel ama çok gecikmiş bir çalışma olmuş kanaatimce.
      Risale-i Nur üzerinde oynanan tüm bu habis oyunları deşifre etmeniz, -Tabiri yerinde ise- kirli çamaşırlarını ortaya serpiştirmeniz inşallah Hayra/Hakka/Hakikate hizmettir.
      Yalnız bahsetmiş olduğunuz Tahrifatın hangi kitabın içinden yapıldığını belirtmeniz daha güzel olmaz mıydı? Yazıyı dikkatlice okudum, tahrifatın hangi kitaptan yapıldığı ile ilgili he Editörün Notu: Lütfen.. Yorumların başlık dahil 500 karekterle sınırlı olduğunu unutmayalım...

      Yanıtla (0) (0)
    • Ömer Bajar15 Ocak 2013 Salı 09:45Tahrifat

      +++ Sadece sahife numaraları verilmiş.
      Veya daha aydınlatıcı olması babından, sizler bu ifadelerin nerelerde, hangi kitap/hangi paragraf/hangi satırda geçtiğini belirtseniz, hatta ; tahrif edilmiş hali ve orijinal ifadelerin de yer aldığı bir çalışma (kısa kısa) olsa daha iyi olmaz mı? Ayrıca ; ''Said-i Kürdi’nin ‘Seyyid’lik üzerinden Araplaştırılmasına cevabımız! '' adlı yazı dizisi muhteşem olmuştu. Zannımca cevabını almak isteyenler için ço Editörün Notu: Lütfen.. Yorumların başlık dahil 500 karekterle sınırlı olduğunu unutmayalım...

      Yanıtla (0) (0)
    • A. Can15 Ocak 2013 Salı 09:46Kaynağa dair

      Serdar Bey, bu yazı henüz bir başlangıç; daha nicelerinin de sırada olduğunu hatırlatmış olayım. Sözkonusu tahribat tamamen uygulanmıştır. Uygulanmamış olsaydı belgelerin anlamı olmazdı. Bir-iki yayınevinin dışında tümü tahrifatı esas almıştır. Umarım bundan sonraki yazılarda yer yer yayınevlerinin isimlerini de görebileceksiniz. Selam ve dua...

      Yanıtla (0) (0)
    • A. Can15 Ocak 2013 Salı 11:07Yazının devamı var...

      Ömer Bajar kardeşim; bu yazının tamamı yayınlanmış değil, devamı da var. Bundan sonraki bölümde umarım beklentinize cevap bulursunuz. Selam ve dualarımla.

      Yanıtla (2) (0)
    • şahan15 Ocak 2013 Salı 10:18thrif

      Allah razı olsun abi şunu merak ediyorum Badıllı abi tahrifat iddialarına karşı bir eser neşretti. bu düşüncelerinizi Badıllı abiye ilettinizmi o ne diyor? Size katılıyor mu? Kendince tahrif iddialarının yersiz olduğunu kanıtlamaya çalışıyor? Onun delili ne?

      Yanıtla (0) (0)
    • mehmet eren15 Ocak 2013 Salı 13:46alçaklar..

      zaten bu adamlardan beklenen budur.. bir kürdün ayağına gitmeyi kendine zül sayanlardır bunlar.. bildiğimizi, duyduğumuzu ve hissetiğimizi bu olanlar belgelerle ortaya koymuşsunuz.. Allah razı olsun sizden.

      Yanıtla (0) (0)
    • mehmet şenel15 Ocak 2013 Salı 14:42badıllı abi 70 ler

      Badılı abi tahrifatı kabul ediyor fakat bu denli değil diyor.. ve son ropörtajların birinde bunu açıkça melê mustafa berzani çok güçlenince böyle bir tahrifata mecbur olduk gibi üstü kpalı şekilde söylüyor

      Yanıtla (0) (1)
    • şahan15 Ocak 2013 Salı 15:12tahrif

      Abdülkadir Badıllı sözü geçen bütün bu tasarrufların üstadın sağlığında yapıldığı ve tashihinden geçtiğini söylüyor. Bediüzzamanın kendi iradesiyle kürdiyi nursi, kürdistanı şark yaptığı ve tashih sırasında bunlara ilişmediği ifade ediliyor. Ayrıca talabelerini de tasarruf yetkisi verdiğini söylüyor. Ne dersiniz?

      Yanıtla (0) (0)
    • enes tunalıoğlu15 Ocak 2013 Salı 22:35tahrşfat

      eğer bu tahrifatlar yapılmamış olsaydı belki müslüman Türk kardeşlerimiz risaleleri okurken kürt kürdistan kelimelerine aşına olmuş olsalardı belkide 30 yıldır akan bu kanın durması için türkler ile kürtlerin aynı kitapları okumalarından dolayı kardeşlik bağları daha güçlü olur empati duyguları gelişir.Bu kanın durmasına onlarda katkıda bulunarak kardeşçe bir ülkenin meydana gelmesinde katkıda bulunurlardı. dökülen bu kardeş kanında biz müslümanlarında katkıları yokmudur...hepimizin düşünmesi gereken bir gerçeklik değilmidir acaba. Abdullah kardeşimizden Allah razı olsun. Devamını bekliyoruz.

      Yanıtla (0) (0)
    • M. Memdoğlu16 Ocak 2013 Çarşamba 10:17Büyük Tahrifat

      Hocam Ellerinize sağlık, Allah yar ve yardımcınız olsun. Tahrifat sadece üstad ve risaleleriyle yapılmamış, bu coğrafyada yaşayan insanların kanında bile neredeyse tahrifat yapılmış. Tek Parti döneminde Yüce Kur'anı değiştimek isteyen zihniyet nasıl 15 yılda 15 milyon genç haşa 'yarattıysa'; bu zihniyetin gölgesinde kalanlar da tahrifatın bir başka versiyonunu gerçekleştiridilir. Eğer kulun bir hesabı varsa Cenab-ı Allah'ın da bir hesabı var. Selam ve dua ile...

      Yanıtla (0) (0)
    • şıh16 Ocak 2013 Çarşamba 10:46tahrif

      Adı geçen bu hata ve sevap cetvelini bizzat üstadın kendisinin yaptını söyleniyor, eğer bunu üstad yapmışşa fazla kaşımağa gerek yok. Alan razı veren razı misali...

      Yanıtla (0) (0)
    • Bedîrxan16 Ocak 2013 Çarşamba 11:42tahrifat

      bu tahrifatlar 20 yıldır biliniyor. Bütün üst düzey sözde risale-i nur talebeleri bunu biliyor. Önemli olan Türk milliyetçisi olan cemeatlerin içerisindeki nurcuların bunu görüp doğruyu bulmalarıdır. Ey bu cemeatlerin içerisinde yer alan Kürt nurcular 60 yıldır uyutulduğunuz yeter. Artık uyanın ve doğrularını görün.

      Yanıtla (0) (1)
    • Usî16 Ocak 2013 Çarşamba 15:33Kitaplar ve Sayfa sayıları..

      Risale-i Nuru neşreden bütün yayın evlerinin kitap sayıları ile kitaplarındaki sayfa sayıları karşılaştırıldığında da bariz bir fark var zaten.Sayın yazara müteşekkirim ve geçmiş yazılarını zevkle okuduğum gibi gelecek yazılarını da heyecenle bekliyorum. Ayrıca vicdanımıza hitap edecek birilerini bekliyordum ve Cenab-ı hak razı olsun ki bu tercümanlığı yaptı. Ama ''Cemaatlerin mü'minleri'' pek inanmayacaklardır diye düşünüyorum, tecrübelerimle biliyorum. Wes'selam.

      Yanıtla (0) (0)
    • Paşa Amedî18 Ocak 2013 Cuma 10:08Destê te Sax be Mamoste

      Em heval tev dizanin ku di Risaleyê Nûr de tehrîfat hene lê, bi belgeyekî wiha bi ispat û delîlî çêbiye gelek baş e, Xwedê razî be. destê te sax be mamoste.

      Yanıtla (0) (1)
    • şakirt20 Ocak 2013 Pazar 14:14şak şak çılık

      ey mübarekler, üstadın izniyle veya değil böyle bir değişim, dönüşüm, tahrifat vs. var mı yok mu? Abdullah abimiz bunu ifaş ediyor. bunun üstadın inisiyatifi dışında olması ayrı bir sorun ve faşizm göstergesi, üstadın izniyle olması da ayrı bir faşizm göstergesi... üstadı 10 yıllarca sürenler, vuranlar ve onların uşakları bu baskıyı ve zulmü anlayamazlar. Kürdistan vardı, var ve var olacak. CİA nurcularına rağmen Üstad Kürdistan'idir. Onun bağrından doğmuş bir kahramandır. Vesselam.

      Yanıtla (1) (0)
    • Ahmet23 Şubat 2013 Cumartesi 11:55Peçari

      Tabiiki CIA nın en büyük global projesini hayata geçirmek için Türk Milliyetçiliğini yanına almak için Kürt ve Kürdistani her şeyin ortadan kalldırılması gerekiyordu.Bunları ortaya çıkaran değerli araştırmacıyı kutlar başarılarının devamını dilerim.

      Yanıtla (0) (0)
    • MUHAMMED NURSİ YILDIZ27 Mart 2013 Çarşamba 19:13TAHRİFAT DEĞİL BİZATİHİ HZ. ÜSTAD TARAFINDAN TASHİHTİR

      Editörün Notu: Değerli yorumcumuz, Büyük harflerle yazılan yorumları yayınlayamıyoruz. Kriterlerimize uygun olarak yeniden yorum yazmanızı diler, ilginize teşekkür ederiz...

      Yanıtla (0) (0)
    • nur20 Şubat 2014 Perşembe 12:05aslinda sorunyok

      Bir kürt olarak ve risale i nur okuyucusu olarak eline belgeler tutuştukurulmuş efendiye şunu demek isterim siz hak hukuk meselesini bilirsiniz de üstadın bizatihi yetiştirdiği talebelermi risale i nurun hakkını hukukunu bilmezler de hakka geçerler.sait özdemir ağabey nereli sanırsınız. Badıllı ağabey nereli. Sizi ırkçılık yapmanızdan dolayı kınıyorum ve birçok insanın aklını bulandirdığınız içinde Allahın huzurunda sizden ve sizinle aynı görüşe sahip olanlardan davacı olacağız...

      Yanıtla (2) (4)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89