• BIST 10370.71
  • Altın 4331.857
  • Dolar 40.052
  • Euro 46.387
  • İstanbul 25 °C
  • Diyarbakır 27 °C
  • Ankara 26 °C
  • İzmir 28 °C
  • Berlin 17 °C

Ali Ünal’ın ‘Süfyan’ı belli, ya ‘Mehdi’si?!

Abdullah Can

Üniversite yıllarımızda “Mekke Resullerinin Yolu”, “Nebevî Tebliğ” ve “Kur’an’da Temel Kavramlar” gibi kitaplarıyla tanıdığımız Ali Ünal, 90’lı yıllarda Risale-i Nur’a meyletmiş ve nihayette Fethullah Gülen’in ekolünde intisap etmiştir. O tarihten beridir, Zaman gazetesinde ve aynı ekolün farklı yayınlarında yazarlık yapmaktadır. Önceki merhalesinde, bütün İslâmî camia tarafından zevkle ve heyecanla okunan Ünal, ikinci merhalesinde yalnızca mensubu olduğu çevrenin gözdesi oldu. 

Eskisi gibi olmasa da, Ünal’ın yazılarını zaman zaman okurum; katıldığım-katılmadığım birçok görüşlerine rağmen, şahsına karşı hep temkinli davranmışımdır. Çünkü tasavvurumdaki Ali Ünal, ağırbaşlı, yapıcı, uzlaşmacı, diyaloga açık, eleştirilere mütehammil, ilmî ve fikrî yanı güçlü, kalemini haktan ve haklıdan yana kullanan, Müslümanlar arası hoşgörüsü güçlü, her çevreyle köprüler kuran ve en olumsuz durumlar karşısında bile sağduyusunu koruyan bir şahsiyetti. Ta ki, son bir-iki yazısının bende bıraktığı menfi intibaa kadar... 

Bu iki yazı, 05 Mayıs Tarihli “Süfyan ve Süfyaniyet” ile 19 Mayıs 2014 tarihli “Musibete Davetiye Çıkarmak” başlıklı yazılardır. (Her ikisi de Zaman gazetesinde yayınlanmıştır.) 

Doğrusu yazmakla yazmamak arasında gittim geldim. En son 21 Mayıs 2014(bugün) tarihli “Başbakan Suçuna Suçlu mu Arıyor” yazısını okuduğumda, “La havle vela kuvvete illa billâh” dedim ve “bu da benden” kabilinden bu satırları karaladım. 

Sayın Ünal’ın 14 gün arayla yazmış olduğu ilk iki yazısını yan yana koydum ve yap-boz yöntemiyle tasvir ettiği fotoğrafı tespite çalıştım. Besbelli ki iki yazı birbirinin mütemmimi mahiyetinde olup aslında bir algı mühendisliği ustalığıyla hazırlanmıştır. Her ne kadar, “Süfyan ve Süfyaniyet” başlıklı yazısında “Çok muhatap olduğum Deccal/Süfyan, Mehdi, Mesih sorularından ‘Süfyan’ sorusuna cevaptır” diyerek, bir soruya binaen yazdığını söylüyorsa da, bende hâsıl ettiği kanaat, yazının belli bir amaca hizmet ettiği ve nokta bir adresi hedeflediğidir. Peki, nedir bu amaç ve nedir bu hedef? 

Efendim, Ali Ünal Bey, “Süfyan ve Süfyaniyet” yazısında söz konusu ettiği bütün Süfyanî vasıfları, “Musibete Davetiye Çıkarmak” yazısında, Başbakan Erdoğan’a uygun düşecek şekilde dizayn etmiş gibi. Yani iki yazıyı yan yana koyduğunuzda, birinde zikredilen Süfyanî cürümlerin hangi mücrime denk düşürüldüğünü rahatlıkla görürsünüz. Mesela birinci yazıda geçen şu ifadeye bakalım: 

Süfyan’a Türkler içinde –hadisin ifadesiyle– 70 bin taylesanlı ulema-i sû’ destek olur” diyen Ünal, ikinci yazısında buna açıklık getirmektedir. Şöyle ki: 

Hatta(Başbakan’a) destekçi hocalar, kanaat önderleri, Diyanet görevlileri” diyerek, esasta bu ulema-i sû’un kimler olduğunu izhar etmektedir. Çünkü onlar için; “tatminsiz bir hırsla”, “tarihte eşine rastlanmadık yalan ve iftiralarla”, “tarifi imkânsız bir kin ve düşmanlık” ile “Cemaat ve onun masum ve mazlum rehberine” saldıran ve “Vatandaşı tokatlayan, azarlayan” Başbakan’a karşı lâl kesilmekle ittiham ediyor. 

Birinci yazıda Süfyan’ı(İslâm Deccalı) üç temel özellikle yâd eden Ünal, bunları “Tatmin olmaz hırs”, “dehşetli kıskançlık” ve “Sınır tanımaz öfke, kin ve düşmanlık” olarak kategorize etmektedir. İkinci yazısında ise, bütün bu Süfyanî özellikleri birebir Erdoğan’a tetabuk ettirmekle kasd-ı mahsusasını alenileştiriyor. Okuyalım: 

Bu gün Türkiye’de bir başbakan ve hükümet var ki, ‘tatminsiz bir hırsla’ belki tarihin en büyük, en kapsamlı yolsuzluk ve rüşvet bataklığına düşme suçlamasına muhatap” diyen Ünal, sonrasında “tarifi imkânsız bir kin ve düşmanlık, kalp katılığı ve kibir” gibi tavsiflerle, muhatabına Süfyanlığı konduruveriyor. Yani Süfyan olan bir Başbakan ve Süfyaniyet olan bir hükümet!... 

Öte taraftan kin, öfke, düşmanlık, kalp katılığı ve kibre kurban edilen bir cenahtan bahsediliyor; o cenah ise, “Dünyanın hiç bir tarafında hiç bir ferdî yolsuzluk, hırsızlık, zina, fuhuş gibi fiillerle anılmamış yüz binlerce mensubu bulunan bir ‘Cemaat’ ve onun ‘masum’ ve ‘mazlum’ bir rehberine (yani Fethullah Gülen’e) her gün eşine rastlanmadık ‘yalan’ ve ‘iftiralarla’ hücum ediyorlar” diye vasfettiği kendi cemaat ve lideridir. 

Tatmin olmaz bir makam, yükselme ve beğenilme hırsı içindeki Süfyan, kendisiyle mukayese edilebilecek hiç kimsenin olmasını istemez; o hırslarını tatmin yolunda kendisine rakip olabilecek herkesi kıskanır ve bertaraf etmeye çalışır. Esasen onun hırsını tetikleyen, biraz da kendi önünde gördüğü veya öyle görülen bazılarına olan kıskançlığıdır” yorumunda bulunan Ünal Bey, acaba kim ve kimleri kastediyor? 

Yukarıda değindiğim gibi, Süfyan belli, Süfyaniyet de belli... Peki, Süfyan’ın bu hırs ve kıskançlığının muhatabı kim ya da kimler? Bence o da belli ve hiç şüphesiz ikinci yazıda bahsini ettiği ‘masum’ ve ‘mazlum” Cemaat ve onun rehberidir. 

İşte, dini ucuz bir meta haline getirmek... İşte dini bir savaş ve muhalifini imha aygıtına dönüştürmenin bir başka versiyonu... İşte, “Zulmedenlere destek olmayın; yoksa size ateş dokunur” ayetini Demoklesin Kılıcı gibi sallayan Sayın Ünal’ın durup düşünmesi gereken hayatî nokta... Bediüzzaman’ı kendi emellerine alet edenlerin, Beşinci Şua’yı bir kez daha okumaları ve Donkişot gibi yanlış hedefler peşinde koşmamaları temennisiyle, Said-i Nursî’den, Süfyan’a dair bir kaç anekdotu aktarmak istiyorum: 

“Süfyan, kendi başına Frenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir”

“Süfyan israfı teşvik etmekle, şiddetli bir hırs ve tama'ı uyandıracaktır... Milyonlar mal, su gibi elinden akacak, ecnebi doktorların boğazına girecek.”

“Süfyan büyük bir âlim olacak, ilim ile dalalete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi' olacaklar."

“Süfyan, şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleri ile kaldırır

“Süfyan, ehl-i nifakın basına geçecek, Şeriat-ı İslâmiye’nin tahribine çalışacaktır.

“Süfyan, nifak perdesi altında, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr edecek

“Süfyan’ın bir gözünde teshir edici manyetizma vardır.”

“Süfyan; bütün bütün münkirdir.” 

Şimdi bu evsaflara sahip Süfyan nerede, Ünal Bey’in gözü kara muhalefetinden neşet eden zorakî şablonu nerede? 

Öyle ya, muhalefetin gözü kördür; melek gelse, muhalif davransa şeytan görür, lanet okur. Şeytan gelse, muvafık davransa, melek görür, rahmet okur. Böyle olmasaydı, –bizzat müşahedemle– Müslümanlarca sicili kanlı ve karanlık bir partiye destek verirler miydi; desteğe çağırırlar mıydı? Acaba, “Neden yalnızız, neden bir başka cemaat ve tarikatın desteğine mazhar değiliz?” diye bir özeleştirileri de var mıdır, merak ediyorum? Her ne ise... 

“Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kimse, candan bir dost oluvermiştir.” (Fussilet, 34

“Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlere gelince, Allah iyilik yapanları ve iyi kullukta bulunanları sever.” (Ali İmran, 134

  • Yorumlar 14
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Metin15 Mayıs 2023 11:35

      Tarih 2023. Bugun icin eger farkli dusundugunuz seyler varsa pozitif veya negatif anlamda paylasirsaniz sevinirim.

      Yanıtla (1) (0)
    • misafir18 Aralık 2016 14:17

      şu günlerde yazınızın son derece isabetli olduğu çok daha net görülebiliyor. teşekkürler akıl ve vicdanınızla yazdığınız için.

      Yanıtla (1) (9)
    • serhan15 Eylül 2015 12:26

      peki, f.gülen niçin islam deccali ve süfyan hakkında:"hakiki bir dindar" ve "kalb ile aklı mezcetmiş ender insanlardan biri" vs..gibi medihler ediyor..niçin böyle bir yalan söyleme ihtiyacı söylemek ve milleti aldatmak zorunda kalıyor?

      cevabınızı bekliyoruz

      Yanıtla (9) (9)
    • Ûsî22 Mayıs 2014 Perşembe 09:47Fesubhanellah....

      Her kim Rahman'ın Zikri'nden yüz çevirirse ona bir şeytan musallat ederiz ki o daima onunla olur. O şeytanlar onları ''yol''dan saptırırlar da onlar kendilerini hala hidayette sanırlar....(Zuxruf Suresi 36-37. Ayetler)....

      Yanıtla (9) (4)
    • semsuri23 Mayıs 2014 Cuma 14:00zamanın müfessirliği

      evet eskiden şiddetle karşı çıktığımız, "türkiye cumhurriyeti şeyhler,dervişler ve meczuplar ülkesi olamaz" sözü zaman gösterdiki kısmen doğruymuş. bazan beğenmediğimiz kişilerden bile sadır olan sözlerin doğru, beğendiğimiz ve arkasından gittiğimiz kişilerden çıkan sözlerin yanlış ve yanıltıcı olabileceğini zaman tefsir etti.

      Yanıtla (5) (3)
    • Kahraman Kor28 Haziran 2014 Cumartesi 13:12Harika bir yorum

      Ali Ünal beyin yazısını çok güzel yorumlamış tam sahibine oturtmuşsunuz. Ama benim gibi taraf olduğunuzdan anlamak istememişsiniz. Sizde süfyana taraf olmuşsunuz.

      Yanıtla (38) (5)
    • rkeles14 Temmuz 2014 Pazartesi 02:14diğer özellikler

      Süfyanın diğer özelliklerini neden yazmadınız? 1.Hem şanlı ve kahraman bir millet, mağlûbiyeti hengâmında bir kahraman ararken ona sarılacak(Tayyibi halife görüyorlar)2.Millet, gizli ve dehşetli olan mâhiyetine bakmayarak, kahramanlık damarıyla onu alkışlar, başına kor, seyyielerini örtmek ister.(hırsızlığa, yolsuzluğa bakmıyor millet tayyibin kahraman edasını alkışlamakta)3.Ve siyasî ilmi çok kuvvetli olacak.(bizzat tayyibi tarif ediyor)4.Hocaları ve âlimleri etrafında fetvacı yapacak. (h.karaman ve a.akgündüz ve diyanet işleri bu görevi görmekte değil mi)5.üç devresi olacak (çıraklık, kalfalık ve ustalık)6.yüzyılın başında gelecek(hatırlayalım tayyip 2001 de yani yüzyılın başında geldi.) ve daha bir çok uyan yönlerini internette risalelerden bulabilirsiniz..süfyana taraf olmamak duasıyla

      Yanıtla (102) (18)
    • Tam tarif oturmuş29 Temmuz 2014 Salı 14:33Ilk yapılan yorum şahane

      Yeni yazısınıda okuyun yapbozun devamı. Nifak ve münafık nefes bir yazı olmuş onuda okuyun lütfen. Özür dileyin nedamet getirin Zat'a ithaf olunur. Yazıların dışı Ali Ünal'ın röportajlarınızda okursanız şek ve şüphe kalmaz aklınızda. Bu günleri daha gelmeden haber veriyor Ali ünal ( ali ünal 2012 ufuk ötesi ) takip edilmesi gereken önemli bir yazar.

      Yanıtla (7) (2)
    • Süfyan'a cevaptır diyor29 Temmuz 2014 Salı 14:47Süfyan'a cevaptır diyor

      Öncelikle yazının başında
      "Çok muhatap olduğum deccal/süfyan, Mehdî, Mesih sorularından süfyan sorusuna cevaptır:"
      Yazının başlığıda

      Süfyan veya süfyaniyet

      Yani siz daha çok deccal kısmı ile ilgili yorumlar da bulunmuşsunuz deccal ile süfyan aynı kişi mi yoksa süfyan Deccal'i tamamlar niteliktemi bunuda araştırmanızı rica ediyorum. 5. Şua Deccal den bahsediyor.

      Yanıtla (0) (5)
    • Ali09 Ağustos 2014 Cumartesi 09:18Her donemin kendi sufyani

      Ali Unal'in yazilariyla Risalalerdeki bahisler te'vil edilebilir: Her donemde sufyan gibiler cikmislardi. En buyuk sufyan Ustad doneminde cikmis olabilir. Ne dersiniz?

      Yanıtla (1) (2)
    • çelişkiye sarılan09 Ağustos 2014 Cumartesi 17:00anlamsiz

      Bir türlü cevabını alamadığım bir soru var bilenniz var ise lütfen cevaplasın süfyan derken tarihte efendimiz hz Muhammed (sav) mekke nin fethinden önce cephe almış ve daha sonra islam oldugunu ikrar etmis ebu süfyan geliyor aklıma eger ebu süfyan kastedilerek bugün o örnekle yola cıkilip bir nevi münafıklık hatta deccaliyet hareketini başı deniliyorsa üstad hz leri olsun fehtullah gülen efendi olsun başbakan olsun onu hem sahabe hemde müslüman kabul edip sonra münafıklık hareketinin ismini niye onla irtibatlandırıyorlar bu mühim bir çelişki ve büyük bir günah olmuyor mu şiilerin 3 halife ve ayşe(rah) için söyledikleri hakaretten dolayı aldıkları günahla eşdeğer olmuyor bu zatların durumu birisi bana bu süfyanın tarihte kim oldugunu söyleyebilirmi eğer ebu süfyan ise o müslüman olmadımı ?

      Yanıtla (1) (3)
    • baykul ay11 Ağustos 2014 Pazartesi 18:52kaç tane süfyan var

      sikke-i tasdiki gaybi
      sekizinci şua 4.remiz
      haşiye
      Hemde (inna ataynanın sırrı kısmen tahakkuk etmiş.Çünkü Süfyanın DÖRT rüknünden (kişi) en kuvvetlisi ve dehşetlisi bütün bütün çekildi.Kabir altında azap çekiyor.Ve en büyüğü dahi alakası bilfiil çekilmiş .Mason komitesinin mahkumu ve aleti olup azabıyla meşguldur.İleri tecavüz etmemekle beraber kısmen geriliyor. BAKİ KALAN İKİ ŞAHIS İSE ELLERİNDEN GELSE TAMİRE ÇALIŞACAKLAR.

      Yanıtla (3) (7)
    • selim hancı29 Ağustos 2014 Cuma 12:14sadece 5. şua değil

      Sadece 5. şuayı okursan Ali Ünalın dediğini anlayamazsın. Bir de sözlerde bulunan şu yeri oku:
      . Çünki her zaman, her asır, kuvve-i maneviyenin takviyesine medar olacak ve yeisten kurtaracak "Mehdi" manasına muhtaçtır. Bu manada, her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır. Hem gaflet içinde fenalara uymamak ve lâkaydlıkta nefsin dizginini bırakmamak için, nifakın başına geçecek müdhiş şahıslardan her asır çekinmeli ve korkmalı. Eğer tayin edilseydi, maslahat-ı irşad-ı umumî zayi' olurdu. 24. söz

      Yanıtla (7) (3)
    • Ah amelsiz22 Aralık 2014 Pazartesi 08:35teolog

      Kendi yazisiyla acik beyan etmish Unal Beyin nitelendirdigi sufyanla ilgili vasiflari Erdogan`a atfetmish. oysa Unal o yazylaryiyla Sufyan vasiflarina sahip olan shahsin ismini acik yazmamishti. Oysa oyle sifatlarin kimde cereyan ettigini kendisi achyk isharet ediyor kendi yazisiyla sayin Abdullah Can.

      Yanıtla (22) (4)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89