• BIST 9668.36
  • Altın 3996.585
  • Dolar 38.8091
  • Euro 43.2885
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 8 °C

Üstad’ın diliyle Şeyh Said’i vurma!

Abdullah Can

(Risale-i Nurlarda tahrifat - 8/1)
Risale-i Nur Külliyatı üzerinde oynanan “tahrifat”çılığın deşifre edildiği seri yazımızın bu bölümünde, Üstad’ın vefatından sonra Nur Külliyatı’na sokulan ve Nur Cemaati içinde yoğun propagandası yapılan bir mevzuyu gündeme taşıyacağım. Bu mevzu; Şeyh Said’in, Said-i Nursî’ye gönderdiği iddia edilen mektubu ile Üstad’ın ona gönderdiği iddia edilen cevabî mektubu olacaktır. 

Evet, uzun yıllardır bu mevzu hep gündemdedir; Said-i Nursî’nin anıldığı, anlatıldığı ve tartışıldığı her panel, her konferans ve her seminerde; onun hayat ve hatıratının konu edildiği her yazı, kitap ve belgesel çalışmalarında bu “mektuplaşma”dan bahsedilir ve halen de bahsedilmektedir. Ne yazık ki, bu anma ve anlatma faaliyetlerinin her birinde, Şeyh Said bir kez daha mahkûm edilmekte, suçlanmakta ve ipe çekilmektedir; günahına girilmekte; maddi-manevi hukukuna tecavüz edilmektedir. Üstelik bu tecavüzkârlığa, her seferinde Said-i Nursî Hazretleri alet edilmekte; onun diliyle Şeyh Said’e saldırılmaktadır...

Peki, gerçekten de Şeyh Said’den Said-i Nursî’ye bir “kıyama davet” mektubu vaki midir? Ve gerçekten Üstad’ın Şeyh Said’in hareketini yerici bir cevabı söz konusu mudur? İşte bu yazıda bunu tahlil edeceğim. Lehte-aleyhte söylenmiş, yazılmış yüzlerce yazı ve konuşmaları tekrarlayacak değiliz. Sadece ana kaynağa inerek, bunun gerçek mi, dedikodu mu olduğunu ortaya koyacağız. Çünkü mevzu Üstad’ı ve Risale-i Nur’u ilgilendirmektedir. Bunlar ise ümmetin ve insanlığın ortak malı olup birilerinin çiftliği değildir. O halde, her isteyen istediğini Bediüzzaman’a söyletmemeli; onun eserlerinde dilediğince tasarrufta bulunmamalı; onlara her istediği düşünceyi ekleyip çıkarmamalıdır.

Şimdi, ilk olarak, sözünü ettiğim “mektuplaşma”ya mesned yapılan iki yazıyı aktarıyorum. Bu iki yazıdan biri “Tarihçe-i Hayat”ın “İkinci Kısım: Barla Hayatı” başlığının hemen altında geçen şu paragraftır: 

“Van’da mezkûr mağarada yaşamakta iken, Şark’ta ihtilâl ve isyan hareketleri oluyor. ‘Sizin nüfuzunuz kuvvetlidir’ diyerek yardım isteyen bir zatın mektubuna, ‘Türk milleti asırlardan beri İslâmiyet’e hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılıç çekilmez; siz de çekmeyiniz, teşebbüsünüzden vazgeçiniz Millet, irşad ve tenvir edilmelidir!’ diye cevap gönderir.” Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya yayınları, 2007, s. 237–238) 

Mektuplaşmaya kaynak gösterilen ikinci yazı ise, yukarıdaki paragrafla aynı paraleldedir; ancak hedefe farklı cümlelerle varılmaktadır. İşte o paragrafın orijinali ve çevirisi: 

 44599

“Şark isyanında Şeyh Said, onun (Said-i Nursî’nin) Şark’taki büyük nüfuzundan istifade için mücadeleye iştirâke davet ettiği zaman, cevaben: “Yaptığınız mücadele, kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Çünkü Türk‑Kürt birdir, kardeştir. Türk milleti bin senedir İslâmiyet’e bayraktarlık etmiştir. Dini uğrunda milyonlarca şehid vermiştir. Binaenaleyh, kahraman ve fedakâr İslâm müdafilerinin torunlarına, yani Türk milletine kılınç çekilmez ve ben de çekmem” diye hem reddetmiş, hem de neticesiz bir mücadeleden vazgeçmesini işaret buyurmuştur.” (Mufassal Tarihçe-i Hayat, A. Badıllı, 1990, c. I, s. 533) 

Birinci paragraf, bir-iki yayınevinin dışında, bütün Tarihçe-i Hayat’larda aynen geçmektedir. Söz konusu Tarihçe-i Hayat, komisyon tarafında hazırlanmış olup yazarları belli değildir. Osmanlıca aslıyla verilen ikinci paragraf ise, Selahaddin Çelebî’ye ait olup Abdülkadir Badıllı’nın hazırlamış olduğu 3 ciltlik Mufassal Tarihçe’nin Birinci Cildinde geçmektedir. Muhterem ağabeyimizin iddiasına göre, bu paragraf Üstad’ın tashihinden geçmiştir... Acaba öyle mi? 

1- Üstad’ın tashih ettiği bir yazı neden Külliyat’ta yoktur; yani tashihle tasdik edilmiş bir mektup neden Külliyat’a dâhil edilmemişidir? 

2- Badıllı Abi’nin, “Sav köyünden Ahmet Marangoz’un yazdığı Asa-yı Musa’nın sonuna ilave edilmiştir” dediği bir yazı, yani Selâhaddin Çelebî’nin söylediklerinin bu kitapla ne ilgisi olabilir? Şayet ilgiliyse ve Üstad’ın tensibinden(onayı) geçmiş ise, neden sonraki Asa-yı Musa baskılarına ilave edilmemiştir? 

3- Tashih edilen kelimelere baktığımızda, Selâhaddîn Çelebî’nin kullandığı “kardeş” kelimesine Üstad bir “i” harfi; “uğrunda binlerle” ifadesine “uğrunda yüzbinlerle ve milyonlarla” ifadesi ve nihayet “binlerle” kelimesi yerine de “milyonlar” kelimesini ilâve etmiştir. Tashihat denilen şey, görüldüğü gibi, sayı abartısı üzerinden yapılan bir müdahaleden ibarettir. Böyle bir müdahalenin Üstad’a ait olup olmadığını tartışmaya açmalıyız. Zira Tarihçe-i Hayat’ta geçen aynı amaçlı paragrafta bu abartılı sayılar yoktur.  

4- Gerek Üstad’ın dilinden ve gerekse yazıları neşredilen birinci saftaki talebelerinden hiç birinin mektup ve müdafaatında yukarıdaki ifadeyi destekleyen bir cümle mevcut değildir. Bu durum, söz konusu iddiaları şaibeli hale sokuyor. Dolayısıyla “Üstad’ın tashihinden geçmiştir” ifadesi pek inandırıcı gelmiyor. Zira Üstad’ın yazısını takliden bir başkasının kalem oynatması ihtimalden uzak değildir. 

5- Yukarıdaki iddiayı değerlendirmede, en önemli kriter, bizzat Üstad’ın kendi müdafaalarıdır. Üstad hiç bir müdafaasında böyle bir mektuplaşmadan bahsetmezken, Selahaddin Çelebî’nin bu mektubunu ileri sürmek kafa karıştırmaktan başka hiç bir anlam taşımaz. Maalesef, bu kafa karışıklığında A. Kadir Badıllı ağabeyin de katkısı var; zira kendisi, bir taraftan bu güne kadar mektubun orijinaline ulaşamadığını hayıflanarak dillendiriyor, diğer taraftan “Bediüzzaman Hazretleri, Şeyh Said’e hakikat olarak mektup yazmıştır” diyerek tipik bir tutarsızlığa imza atıyor. (Bilindiği gibi Üstad’ın seyyidliği noktasında da hiç bir müşahhas delil ortaya koyamadığı halde, “Kanaatimiz, Hazret‑i Üstâd’ın nesebinin seyyid olduğu yönündedir” diyerek ayrı bir tutarsızlığa imza atıyor.) 

Evet; iddialara bakılırsa, “Tarihçe-i Hayat” kitabı da Üstad’ın tashihinden geçmiştir. Eğer bu doğru ise, bu durumda, aynı mevzuya dair yazılmış iki paragrafın bu kadar farklılık göstermesini nasıl yorumlamalı? Hafızasıyla nam yapmış ve yüzlerce talebesinin yazdıkları risaleleri, nüsha karşılaştırmasına gerek duymadan tashih eden bir Üstad’ın, iki küçük paragraf arasındaki bu farklılıkları gözden kaçırması ya da kaale almaması mümkün müdür? Elbette değildir. O halde, bu farklılığın faili kimdir? Üstad mıdır, başkaları mıdır? Üstad olmadığı kesin, o halde ve kuşkusuz bu işin failleri tahrifatçılardır. Yani her iki paragraf da tahrifatçılara ait bir mizansendir. Zira Üstad’ın mantalitesi ve Külliyat’ın şehadeti, söz konusu paragraflarda anlatılanları reddetmekte; vakıayla ilgisini çürütmektedir. 

Söz konusu paragrafların ustaca hazırlanmış bir mizansen olup realiteyle alakasının olmadığını anlatmaya çalışalım.

Risale-i Nur Külliyatı’nda, “mektuplaşma”dan bahseden bir tek cümlenin dahi olmaması, söz konusu iddiayı çürütmektedir. Sadece Eskişehir Müdafaası’da geçen bir-iki ifade, dikkat çekici olmakla beraber, “mektuplaşma”ya asla delâlet etmemekte ve hatta Şeyh Said Hareketini dahi tasrih etmemektedir. İşte o ifadelerden birincisi: 

“Yeni Said öteki dünyaya çalışmak istiyor; sizinle (iktidar) beraber çalışamaz. Fakat size de ilişmez. Evet, ilişmedim ve ilişenlere de değil iştirak, değil temayül, belki teessüf ettim” Bu cümleden mektuplaşmaya delil aramanın abesliği kadar, ilişenlerden kastın –münhasıran– Şeyh Said olduğunu söylemek de bir o kadar abes ve anlamsızdır. Zira bu sözün sarf edildiği 1935’ten Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen süre içinde birçok ayaklanmalar zuhur etmiştir; dolayısıyla Üstad’ın ‘ilişenlere de değil iştirak, değil temayül, belki teessüf ettim’ sözünde tasrihat olmadığı halde, bu ifadeyi Şeyh Said hadisesine hamletmenin ne anlamı var? Olsa olsa, buna kasıt ve art niyet denilir.

Mevzuyla ilgili diğer ifade: 

“Şark Hadisesi münasebetiyle nefyedilmem, İddianamede, iştirakimi ihsas ettiği cihetle, cevap veriyorum ki: Hükümetin dosyalarında, benim künyem altında hiç bir meşruhat yoktur. Sırf ihtiyat yüzünden nefyedildiğim hükümetçe sabit olmuştur.” Bu cümlede kast edilen ‘Şark Hadise’sinin Şeyh Said Hadisesi olduğu kesindir. Zira Üstad, bu hadise sonrasında nefyedildiğini ifade ediyor. Ancak dikkat edilirse, hadiseye iştirak etmediğini söylerken, ‘mektuplaşma’ya asla değinmez. Mahkeme ortamında, yeri ve zamanı gelmişken, mektuplaşmaya değinebilirdi ve değinmeliydi. Ama hayır, yüzlerce mahkemenin hiçbirinde, üstelik kendisine her defasında ‘asayişi bozuyorsun’, ‘emniyeti ihlâl ediyorsun’ suçlamaları yapıldığı halde, asla ve asla –kendisini müdafaa makamında– Şeyh Said’in kendisine mektup gönderdiğini ve kendisinin de mukabil ve engelleyici bir mektupla cevap verdiğini söylememiştir. Bu hususta tek bir örnek vermiştir ki, o da 1913’te cereyan eden Bitlis Hadisesi’dir. Aslı ve çevirisiyle işte belgesi:

44600

44601

“Eski Harb‑i Umumi'den evvel, ben Van'da iken, bazı dindar ve müttakî zâtlar yanıma geldiler, dediler ki: ‘Bazı kumandanlarda dinsizlik oluyor. Gel bize iştirak et, biz bu reislere isyan edeceğiz!’ Ben de dedim: ‘O fenalıklar, o dinsizlikler, o gibi kumandanlara mahsustur. Ordu onunla mesul olmaz. Bu Osmanlı ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben bu orduya kılınç çekemem ve size iştirak etmem. O zâtlar benden ayrıldılar, kılınç çektiler, neticesiz ‘Bitlis Hadise’si vücuda geldi. Az zaman sonra Harb‑i Umumi patladı. O ordu din namına iştirak etti, cihada girdi. O ordudan yüz bin şehitler evliya mertebesine çıkıp, beni o davamda tasdik edip kanlarıyla velâyet fermanlarını imzaladılar.” 

Tahrifatçı çevrelerin Şeyh Said Hareketine dair uydurmuş oldukları mektuplaşma olayının ilham kaynağı, aslında bu Bitlis Hadisesi’ne dair söylenenler olsa gerek. Said-i Nursî’nin Şeyh Selim’in adamlarına 1913’te söylediği bu ifadeler, tahrifatçı ve Şeyh Said düşmanı çevrelerce bilinçli ve demagojik bir ustalıkla çarpıtılarak, 1925 kıyamına tatbik edilmiştir. İşin hakikatini bilmeyenler ya da teslimiyetçi bir ruh ve tahkiksiz bir anlayışa sahip olanlar ise, çarpıtmaları aynen ve doğru kabul ederek yıllardır propagandasını yapadurmaktalar. Kimin namına ve ne için? Zavallı safderûnlar... 

Abdülkadir Badıllı ağabeyin Mufassal Tarihçe-i Hayat eserinin 1. cildinin 531’inci sayfasında geçen ve gerçekten de kafa karıştıracak şu ifadeleri de tahlil etmeden geçemeyeceğim:

Yüzbaşı Mehmet Kayalar, “Üstad’ın Şeyh Said’e yazdığı mektup, bilâhare Şeyh Said esir alındığında üzerinde bulunmuş ve Diyarbakır İstiklâl Mahkemesi dosyalarına konulmuştur. Mektup halen İstiklâl Mahkemesi dosyalarının içinde Şeyh Said’in dosyasında mevcuttur” iddiasındadır. Hâlbuki söz konusu dosya, “İlâm no: 69 ve D. 9/1 ila 9/6” numarasıyla mevcut olup, içeriğinde –tek kelimeyle dahi– ne mektuptan ne de Said-i Nursî’den bahsedilmemektedir. “Güya dini ve şer’i ve fakat her halde müstakil bir Kürdistan Hükümeti teşkil ve te'sis eylemek emel ve maksadı ile Hükümet-i Cumhuriyye aleyhine fiilen, müsellehan kıyam eyledikleri iddiasıyla maznununaleyhim olup mevkuf bulunan Hınıs kasabasında mukîm ve bilvasıta ticaretle müştagil 61 yaşında Palu’lu Şeyh Mehmed Said Nakşibendî bin Şeyh Mahmud...” şeklinde başlayan dosya, “bilcümle tekâya ve zevayânın serd ve bend ve ilgâsına vicahen ve müttefikan karar verildi” ifadesiyle son bulan uzunca bir mahkeme kararıdır. Dolayısıyla, Mehmet Kayalar’ın bu iddiası –kusura bakmasın– sadece bir iddia olup havada kalmaktadır.  

Kur’an-ı Kerim’in açık bir şekilde “Zandan sakınınız!” uyarısı ve “yoksa bilmeden zulme sapanlardan olursunuz!” uyarısı karşısında hala delilsiz, ispatsız bir mevzuda “şakk-ı şeffe” etmenin, ileri geri konuşmanın, “iftira” günahından öte hiç kimseye, hiç bir faydası olmaz. Bu konuda ciddi bir bilgi kirliliğinin ve karmaşasının olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Hatta bu bilgi kirliliği öyle bir safhaya ulaşmış ki, Nurcu olduklarını iddia ettikleri halde, Şeyh Said’i İngiliz aleti ve oyuncağı şeklinde takdim etmişlerdir. Ayrı bir mevzu açmamak adına şimdilik bunun detaylandırmayacağım. Sadece diyeceğim, suizan ve art niyet illetinden kurtulalım! Şeyh Said’i ve arkadaşlarını tekrar be tekrar idam etmeyelim! Üstad’ı şahsî his, düşünce ve ideolojilerimize alet etmeyelim! Onunla Şeyh Said’i vurmak, sadece Şeyh Said’i değil, Üstad’ı da mahkûm eder. Zira Şeyh Said’i seven akraba ve taallukatının dışında, yüzbinlerce mürid ve gönüldaşları var...  

Hâsılı: Şeyh Said’le Üstad’ın mektuplaşması meselesi tamamen düzmedir, uydurmadır. Aslı olmuş olsaydı, otuz beş senesini Üstad’ın seyyidliğinin ispatına hasreden (!) Ahmed Akgündüz misillü cevval ve faal bir arşiv araştırmacısı ortaya çıkar, bu olayın belgesini ibraz ederdi ve böylece tahrifatçılar da emellerine ulaşırlardı. Halbuki sözü edilen mektup, ne Üstad’da, ne talebelerinde, ne şeyh Said’in akrabaların birinde ve ne de Şeyh Said’i asan devletin nezdinde mevcut değildir; olsaydı bir örneğine rastlardık. O halde, 88 yıldır iddia edilip ispatlanmayan bir mektup hadisesinin artık Risale-i Nur’dan ve Nur Talebelerinin gündeminden çıkartılması gerekir.  

Nur talebeleri, Şeyh Said Hadisesi’ni değerlendirirken; bir içtihad hatası mı, bir tahrik mi, bir oyun mu, bir oldu bittiye getirtilme mi... Olduğunu iyi araştırmalıdırlar. Olayın bu boyutları üzerinde durmaları ve bu alanda yoğunlaşmaları elzemdir. Yoksa düz mantıkla hareket edip, Şeyh Said’i habire bir “isyancı” ve “iftirakçı”; Said-i Nursî’yi de “vatan, millet, sakaryacı” rolüne sokmalarının hiç bir anlamı ve faydası yoktur. Aksine, bu tür rolleri biçen tahrifatçı ve tahribatçıların zulümlerine şerik olmak tehlikesi söz konusudur; bu manevi tehlike göz ardı edilmemelidir. 

Evet, her bilgi kirliliği fikir ve kafaları da kirletir; fikir ve kafa kirliliği kalpleri de sirayet eder, orayı da kirletir. Kalp kirliliği ise, maneviyatı kirletir ve köreltir; suizan ve suiniyetlere zemin hazırlar. Suizan ve suiniyetlerin dolaştığı bir toplumda ise hüsnüzan ve hüsnüniyetten bahsedilemez. Seçilmiş ve kutsanmış ırk teorileriyle hareket etmek, şeytan-ı aleyhilanenin güdümüne girmektir.  

  • Yorumlar 45
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Abdullah Musaoğlu04 Mart 2018 00:26

      Muhterem Yazar,
      İddia ettiğiniz gibi Üstad tarafından Şeyh Said'e gönderilen mektup düzmece de olsa, bu mektuptaki görüşler Üstadın metodu ile çelişmiyor ki. Risalelerde belki onlarca yerde Üstad ısrarla kardeş kavgasına karşı çıkmıştır. Dahilde cihadın manevi olacağını ısrarla savunmuştur. Risale-i Nurun mesleğinde dahilde silahlı mücadelenin olamayacağını anlamış olmanız lazım. Bugün Irak'ta Suriye'de Libya'da çıkarılan kardeş kavgalarının Üstad'ın ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Üstad dahilde silahlı kavgayı asla tasvip etmez. Bunu anlamış olmanız lazımdır.

      Yanıtla (5) (9)
    • Emin Esentürk31 Temmuz 2016 03:40

      Dahilde isyan çıkarmak,hem sosyolojik açıdan,hem psikolojik açıdan,hem ekonomik açıdan,en önemlisi dinî açıdan caiz değildir.Gerisi teferruat.

      Yanıtla (3) (7)
    • abdullah28 Ocak 2016 19:22

      öncelikle resulu dinlemeli ırkçılık yapan bizden değildir. kavim ayrımı veya kürt türk meseleleri ve hale bu kurtçuk içinizde yeter ya Allah peygamber iman islam bahsi yapın ne bu yani sayfaya bak her yanı ayırım yorumları kaynıyor önce kafayı değiştirmek gerek saç ekiminden vazgeçtik akıl ekimi lazım

      Yanıtla (0) (1)
    • abdullah28 Ocak 2016 19:19

      onaylayıp sonra mı yayınlayacaksın. ne malum vaktini çürütmeyle geçirdiğin şu durum onaylayanların veya onaylamayanların izniyle oluşmuş bir vakit ve yazı olsun.

      Yanıtla (0) (0)
    • Şahinê Sirûcê04 Nisan 2013 Perşembe 22:05Badıllı Abi kafa karıştırıyor

      Said Nursinin "Şeyh Said ve rüfekası hakiki şehittirler, çünkü onlar şeriat namına kıyam etmişlerdir" dediğini, Abdülkadir Badıllı'dan bizzat duymuştum. Acaba bu kadar kafa karıştıran ve kafası da karışık olan Badıllı abimiz bu söylediklerini nasıl yorumlayacak, bilmiyorum.

      Yanıtla (0) (2)
    • zeynelabidin çelik04 Nisan 2013 Perşembe 23:21ahde vefa olmalı

      nasıl bir nesilki okuyor,okuyor ve her defasında başını kuma sokup gövdesini dışarıda bırakan deve kuşu misali ya görmek istemiyor ya görüyor hesaplarına gelmiyor. hem ustadın hem şeyh said efendinin günahlarına girerek onların torunları olan kürtleri kendi öz köklerinden kendine dönmelerinden korkarak yıllarca bunu yaptılar.Allah bilerek yapanlara akıl şuur ve fersaet ihsan etsin ne diyelim. her defasında abiler böyle derler diyerek teslim oldular. bu mektup nerde dir diye hiç sormadılar yada sormak istemediler . böylesi işlerine geldi onların. Artık uyanma gerçeklerimizi öğrenme zamanıdır..

      Yanıtla (1) (0)
    • MÊVAN05 Nisan 2013 Cuma 08:19belge 8

      bu son yayınlan yazının başlığı belge 9/1 şeklinde geçiyor. Daha öncede en son belge 7/2 yayınlamıştı, arada bir boşluk oluşmuş (belge 8 yok) acaba neden. Editörün Notu: Haklısınız. Editöryel hatadan kaynaklı bir yanlışlık olmuş. Uyarınız için teşekkürler. Düzeltildi.

      Yanıtla (0) (0)
    • hayyam05 Nisan 2013 Cuma 09:54said nursi

      boşuna savunmayın. saidi nursi yan çizmiştir bu konuda.

      Yanıtla (1) (9)
    • RÊHEVAL05 Nisan 2013 Cuma 10:18Yüzleşme

      Türkiye tarihi ile yüzleşmelidir. Tarih olarak bildiğimiz bir çok "şey" aslında yoktur, vuku bulmamıştır. Dönemin hakikatlerini anlayabilmek için sadece mevcut eldeki belgeler yeterlidir. Bu kadar geniş ve derin bir araştırma ile Üstad hakkındaki hakikatleri günyüzüne çıkartan değerli Hocamızdan Allah razı olsun. İnşaAllah bizler de kendi vicdanlarımız ve hakikatler ile yüzleşiriz.

      Yanıtla (0) (0)
    • demo05 Nisan 2013 Cuma 10:26Said-i Nursi' de yanılabilir.

      diyelim ki said-i nursi hakketten böyle bir mektup göndermiş olsa bu şeyh saidin haksız olduğunumu gösterir.elbetteki hayır.kılıç çekilmememin sebebi olarak atalarının müslüman ve şehit olmalarını gösteriyor oysa babası peygamber olanların helek olduğunu bize kuran bizzat söylüyor.bu görüş said-i nursi(kürdi)nin görüşüde olsa tahrifatçıların görüşüde olsa hiç fark etmez.başından sonuna kadar yanlış ve islami düşünce ve kuran la çelişiyor.benim için hiç ehhemiyeti yok.alıp duvara çarparım.

      Yanıtla (1) (1)
    • ali KURDİ05 Nisan 2013 Cuma 10:36YAZIK

      bu araştırmalarınız gerçeyi haykırıyor ve her defasında konuşurken nurculuğun bir asr-ı saadet modeli olduğunu söyleyen kardeşlerimiz acaba neden butür yanlışlara tevessül etmişler ve niçin artık gerçeği görüp ona göre hareket etmiyorlar ....

      Yanıtla (0) (0)
    • Fethi05 Nisan 2013 Cuma 10:51dest xweş

      gelek sipas mamoste. ‘Türk milleti asırlardan beri İslâmiyet’e hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılıç çekilmez; siz de çekmeyiniz, teşebbüsünüzden vazgeçiniz Millet, irşad ve tenvir edilmelidir!’ diye cevap gönderir.” yani ev gotinên ku bi sala tê gotin ku ji Şêx Said re hatiye nivisîn ne raste, ne wisa? qasi ku min fêm kir ev name ji Şêx Selîm re hatiye nivsîn.

      Yanıtla (1) (0)
    • Mehmet demiralp05 Nisan 2013 Cuma 11:09SİYONİSTLERİN İSLAM DÜŞMANLIĞI

      21 yy. Nurculuğun içine bile siyonistler girmiş. Yahudi lobisi islam düşmanlığına her türlü malzemeyi planlamıştır. işte bazı cemaatlar içinde bunlar görülüyor. yahu bırakın bu peşkeşlikleri bunlar kime hizmet ediyor önce ona bakalım. kardeşler o söylemiş bu yazmış bu yayınlamış bırakın bu safsataları tarih dediğin insanın kendisene göre hazırladığı senaryodur. o insandada Allah için ,Allah rızası için birşeyler aktarmış ise ona bakacaksın. şimdiki siyonisler benden senden daha çok müslümanım diyor. ama asıl idolojileri belidir. bunlara kanmayın deccalin peşinden gitmeyin.

      Yanıtla (0) (0)
    • Şivano05 Nisan 2013 Cuma 11:24Tuhaflık

      Demo adlı yorumcu "diyelim", "olsa" gibi faraziler üzerinde yorum yapmış ve önkabullerini kesinlikmiş gibi taktim ediyor. Yazıyı anlamadığı besbelli. Yazının anakonusu yalan-dolanlarla ona mal edilmeye çalışılan bir mektup olayıdır; yazar o mektuplaşmanın asılsızlığını anlatıyor. Demo ise olabilirlilik önkoşuluyla tahrifatçılara bir başka cepheden destek sunuyor. Allah aşkına, böyle yorum mu olur? Bunun adı tersten okumadır.

      Yanıtla (0) (0)
    • derya05 Nisan 2013 Cuma 11:31şuan kaderleri bir

      Kürt liderlerin mezarını devlet bilmiyormuş. Hal öyle iken keşke mektuba olumlu cevap verseydi diye düşünüyorum. Torunların ne yaptıklarını bu 80 yılda gördük. Şuan mezarlarınızı bile bizden saklıyorlar.

      Yanıtla (0) (0)
    • semsur-i05 Nisan 2013 Cuma 12:15siyasi çekişmeler

      buda ustadın seyidliği iddiaları meselesi gibi ne seyidliğini ispat da çalışanlar nede red edenler somut kesin delil bulamazlar, aynı şekilde ustadın "şeyh said hadisesine karşı tavrınıda" kesin ve net delillendirmeler her iki cenahtada biz görmedik, yanlız mezkur hadiseye katılmadığını ve farklı içtihatta olduğunu biliyoruz, gerisi siyasi görüş farklılıklarından kaynaklı çekişmelerdir.
      hem nurcular arasındada "akil insanlar heyeti" oluşturularak, siyasi çekişme konularında bir ortak zemin ve barış vasatını yakalamak lazım diye düşünüyorum.

      Yanıtla (0) (1)
    • hamza05 Nisan 2013 Cuma 13:59hamza

      bu tahrifatçılar Allah huzurunda ne cevap verecekler. Allah ıslah etsin

      Yanıtla (0) (0)
    • Ahmet ERDEM05 Nisan 2013 Cuma 14:56MEKTUP

      Kim ne derse desin Hz. Üstad hang, konu olursa olsun eğer hakkında bir yorum yapmış,ve onu değerlendirmişse bila şüphe kesin ben canı gönülden kabul ederim .Ey nurcular size ne oluyorki. böyle hassa bir konuda iki büyük islam alimi hakkında böyle safsatalar çıkarıyorsunuz. sizin bahsettiğiniz mektup üstada Kör Hüseyin Paşa tarafından getirildiği zaman o anın canlı şahidi olarak Vanli MOlla Hamit ağabey ordaymış kendisi bunu değerlendiriyor ve hakikat neyse onu diyor bunun canlı şahitleri var. siz yeterki iman ve islam konusunda hizmetinize devam edin insanların imanını kurtarmaya bakın.

      Yanıtla (1) (0)
    • bozo05 Nisan 2013 Cuma 16:39sonuç

      saidi kürdü şeyhe yardım etimi peki şeyh haksızmıydı boşa çırpımayın biz kürtlerin bir kesmi türkleri hep efedi görmüşüz tabi bununda gerekçeleri var onları yazarsam editör yayınlamaz

      Yanıtla (0) (0)
    • keko meko05 Nisan 2013 Cuma 16:39allah razı olsun

      hocam allah senden razı olsun. Böylesine değerli çalışmlarla;Said-i Nursi üzerinden kürtlere ve Şeyh Saide vuran,alavereci dalavereci ihaleci kapitalist takımı,öylesne güzel TEŞHİR ediyorsunuz ki,karşılığında size "allah razı olsun" diye dua ediyorum. Sokakta yürürken sohpet ederken hata ve hata dost sohpetlerinde bile bahsettiğiniz tahrifat ve savunuculuğu yapılıyır şahit oluyoruz..

      Yanıtla (0) (0)
    • ali narini muşi05 Nisan 2013 Cuma 19:23şeyh efendi şehittir.

      Şeyh efendimiz ve 47 arkadaşı şehihittir.

      Buna her samimi kürt ve türk kardeşimiz inanıyor olmalı.

      Öyle ise şehitler aleyhine ve bu dinsiz rejim lehine Üstadı kirletmeyin.

      Üstadı bu talihsiz emellere alet edenler Allah'tan korksunlar ve tövbe etsinler.

      Hocah Allah sizlerden ebeden razı olsun.

      Araftaki kardeşlerimizi münafıkların bu fitnesinden sakındırsın.Amin.

      Hürmetle selamlar.

      Yanıtla (2) (0)
    • adem murteza07 Nisan 2013 Pazar 22:43kuran gözlüğüyle bakmak lazım

      şehid şeyh said in durumunu kuran gözlüğüyle bakmak lazım. Bir tarafta islama sadakatten dolayı haytını feda ediyor karşısında dinin en ince esaslarına saldırıyor yok etmeye çalışıyor. Kim haklı? belki ustadla şeyhsaidin maksadları bir metodları farklı. Birde Ustad 13 Sözde şöyle diyor: Hatta, bir bahtiyar mazlum idam olunurken, bedbaht zalimlere demiş: “Ben idam olmuyorum, belki terhis ile saadete gidiyorum. Fakat, ben de sizi idam-ı ebedi ile mahkûm gördüğümden, sizden tam intikamımı alıyorum.
      La ilahe illallah
      1” diyerek, sürurla teslim-i ruh eder. Ustad bunların dedeleri islamdı diyec?

      Yanıtla (0) (0)
    • semsur-i08 Nisan 2013 Pazartesi 14:50düşünce "lakırdıları!"

      hem ustat çok yerde demiştirki "Kur'an bizi maddi cihattan men ediyor", hem bir insan bazı yönlerden taktir, bazı yönlerden eleştiri alabilir, hem bir insanın yöntemini yanlış bulmak beğenmemek, onu saygıdeğer olmaktan düşürtmez, hem 2 arslan 2 farklı yol almış olabilir, hem bazan 2 arslan karşı karşıya gelip döğüşebilir, bu aslanlıklarını yok ettirmez, hem içtihat eden isabet ederse onmu 2 miydi isabet etmezse 1 sevap alır, hem eşere-i mübaşere karşı karşıya gelip harp etmiştir 2 tarafta cennetlik olmuş, hem hem hem...... velhasıl insanlarımızı klasik dar kalıplarda boğmayalım.

      Yanıtla (2) (0)
    • Şareza08 Nisan 2013 Pazartesi 21:41Tersten okuma

      Semsurî kardeş, Üstad'ın "Kur'an bizi maddi cihaddan menediyor" sözü konjüktüreldir; zira o "gönüllü milis kumandanı olarak bizzat savaşmış"; Hutbe-i Şamiye'de "cihad ebedidir" demiş, "eğer mecburiyet olursa, bize zulmedenlere karşı Menemen ve Şeyh Said hadisesi gibi sönük değil, top güllesi gibi sada vereceğiz; zındıklar bin pişman olacaktır" diye haykırmıştır. Şeyh Said'le olmayan bir ilişkiyi varmış gibi yorum yapmak doğru değil; bence sizler yazıyı okumadan yoruma sarılıyorsunuz. Yorumlarınız da kendi sabit şablonlarınızdır. Tersten okumayalım lütfen!

      Yanıtla (0) (1)
    • İbrahim KURMANC09 Nisan 2013 Salı 13:39Bediüzzamanaı Marjinallaştırma Gayretleri

      Mazlum kürt halkının bütün değerleri bilinçli olarak ya kürlükten koparıliyor yada yada değersizleştirıliyor. Bu yapılırken ya sistem tarafında bizzatihi yapılıyor yada bazı öncü kürtleri kullaniyorlar.Burada Şêx Saidi ve haretini itibarsızlaştırma ve Bediüüzamanıda vatan- millet -sakaryacı gösterme görevi Urfalı Kürt Abdulkadir BADILLI ve Diyarbakırlı kürt Ahmet GÜNDÜZALP üstlenmiş durumdalar.Nurcuların büyük bir çoğunluğunun Bediüzzamanı zorla kürtlükten çıkararak seyid yapma ve sonrasında sistemle entere dederek marjinallaştırma çaba ve gayretlerini Risalei Nur hizmetlerine verselerdi şimdi

      Yanıtla (0) (0)
    • semsur-i10 Nisan 2013 Çarşamba 10:11bir söz olmaz ifade-i meram

      hem "Şareza" görülmesinin emaresi yazdıklarının çok gayret ve derin çok okumların neticesi olduğunun görülmesi gerekir, va esefa sathi ve hissidir yorumun. yorumum kısa-kısır idi, anılan konuları tartışıp izah etmek br kaç kitap ve bir kaç ay alır, dostum bu konularda 40-50 yılını bu işlere verenler dikkat etsinler ki, insan zatında kayıtlı olduğundan hadiseleri, kişileri, eserleri kayıtlandırabiliyor, ve bu tür kayıtlı çalışmalar genellendirildiği ve nüfüslu oarak söylendiği zaman bir çok fert zarar görmektedir, ve kuyumcu titizliği ile hareket edilmesi gerekir,

      Yanıtla (0) (1)
    • Şareza10 Nisan 2013 Çarşamba 22:27Semsûrî çi dibêje gelo?

      Semsûrî kardeşim Trükçenden anlayamadım; anlaşılan sen Kürtçeye daha eğilimlisin, onun için Kürtçe cevap vereyim: Bi rastî jî min ji nivisîna te ya bi Tirkî fêm nekiriye. Gelo armanca te çiye û tu dixwazî çi bêjî? Ji kerema xwe bi zimanê dayîka xwe binivîse ku ez têbigihêm. Te ji bo şîroveya min "hissî" û "sethî" gotiye; gelo evyek di kêderê şîroveyê de diyar û eşkere dibe, ji wê yekê jî me agahdar bikî dê kêfxweş û bextiyar bibim. Min bal kişandiye ser nivîsa rêzdar Ebdillah, lê tu li têlekî din dixî. Slav û rêz.

      Yanıtla (0) (1)
    • nurun ala nur12 Nisan 2013 Cuma 11:55maşallah

      Allah razı olsun..çok doyurucu ve ehl-i tahkike yakışan bir yazı..tebrik ediyorum ve yazınızı başımın üzerinde tutuyorum..selam ve dua ile..

      Yanıtla (1) (0)
    • Lami12 Nisan 2013 Cuma 21:18Üç Said, Bir Seyyid

      Üç Saidimiz bir Seyyidimiz vardı; üçü de Kemalistlerin gadrine maruz kalmıştır. Onlardan Şeyh Said, Şeyh Es'ad ve Seyyiz Rıza şehadete erdiler. Son Said, yani Said Nursî ise binlerce işkence ve onlarca zehirlemeler sonrasında hakkın rahmetine kavuşmuştur. Irkçılar hayatına da ölümüne de düşman kesildiler; bilirmisiniz onun mezarına bile tahammül edemediler. Ya Nurcu kesilen bir kısım nursuzlar... İşte onlar da mukaddesatına tecavüz edenlerin zehirli ırkçılığına şimdi meftunlar.

      Yanıtla (0) (1)
    • mamoste15 Nisan 2013 Pazartesi 13:58zen neke û bikole

      Bila herkes serî li nevîyê Sex Seîd Abdulîllah Firat xe. û Bedîuzzeman ji bo serhildana Sex Seîd çi kiriye, di sala 1969an de bi devê Seîdê Kurdî gelek agahî û xeberan dibêje.
      Mamoste

      Yanıtla (0) (0)
    • M. Emin17 Nisan 2013 Çarşamba 12:16İKTİBAS 1

      EHL-İ DALÂLETİN, NUR HAREKETİNİN TÜRKLEŞMESİNİ SAĞLAMAYA DAİR UZUN PROJELERİ
      BİR İKTİBAS:

      Bir gün sohbet ederken mühim bir meseleyi bizlere naklediyordu.
      Devletin istihbaratının üst noktasındakilerle nasıl pazarlıklar yapıldığını, çok ciddi bir heyecanla anlatıyordu:
      “İstihbaratın ileri gelenleri: “Hareketin insanlık için Müslümanlık için çok faydalı olduğunu, bunu her kesim tarafından görmemek, kabul etmemek mümkün değil. Yüzlerce, binlerce, ideolojik sapıkların, sarhoşların, ayyaşların nasıl düzeldiklerini, her kesim görmekte ve kabul etmektedir, fakat tek bir soru

      Yanıtla (0) (1)
    • M. Emin17 Nisan 2013 Çarşamba 12:18İKTİBAS 2

      hareketin liderinin Kürt olması bizleri ciddi ciddi düşündürmekte ve endişeye sevk etmektedir.” dediler.
      Biz de kendilerine: “Her ne kadar Bediüzzaman Kürt olarak gözüküyorsa da bir İslam alimidir. Fakat etrafındaki tüm talebeleri saf kan Türktür ve milliyetperverdir. Onun için bir kaygınız olmasın” dedim. Ve isimlerini tek tek saydım. Ve bunlar içinde hiç Kürt olmadığını ve bu hususta emin olmaları hususunu kendilerine izah ettim. Onlar da ikna oldular ve hareketin nasıl Türkleşmesini sağlayabiliriz diye uzun projelerini çekinmeden beraber karşılıklı olarak mütala ettik ve Kürt olanları

      Yanıtla (0) (0)
    • M. Emin17 Nisan 2013 Çarşamba 12:19İKTİBAS 3

      çürütülüp dışlanması ve Türk Nur talebelerin sivrilmesi için onlara ekonomik güç verilmesi hususunda ittifak ettik.” Ve bazı şahıslar hakkında söylediklerini biz burada nakletmeyi mahzurlu bulduğumuzdan, onları özel hatıralarımız arasında bırakıyoruz. (Nurculuğun Tarihçesi, s. 506, 507)

      Yanıtla (0) (0)
    • semsuri17 Nisan 2013 Çarşamba 16:29medenice olsun.

      M.Emin bey böyle "çirok" anlatır gibi gizli izbe köşelerde, karından konuşarak olmaz, bak beriki tarafta adamlar çıkıp dünya aleme ilan ediyorlar, ne biliyorsan yada kim ne biliyorsa erkek gibi ortaya çıksın ilan etsin, açıklasın, böyle olmaz, yıllarca, hatta çeyrek asır yıllarca milletin arasında dedikodu şeklinde anlatılarak bir yere varılamaz, şimdilik diyeceklerim bunlar, icab ederse bil ahere, yazışırım. böyle milletin önüne paldır küldür anlatılarak, millete gençlere doğru düzgün bir istikamet vermeden, gittikleri yoldan da şaşırtıp," avare" haline getirmeyelim lütfen.

      Yanıtla (0) (0)
    • Emin18 Nisan 2013 Perşembe 17:30Semsuri beye

      Semsurî kardeş, "medenice olsun" başlığın ile yorumunda yer alan "çirok", "izbe köşeler", "karından konuşarak", "dedikodu", "paldır küldür" ifadeleriniz hiç uyuşmuyor. Kısa bir yorumda bu kadar aşağılayıcı nitelemler yorum mantığıyla bağdaşmaz. Bir de neden yazı bağlamında yorum yapmıyorsunuz ki? Önünüze gelen bir yazı var; yazınının içeriğine sadık kalsanız ya! Doğru mu, yanlış mı; onu yorumlasanız ya! Her ne ise...

      Yanıtla (0) (0)
    • Şinasi20 Nisan 2013 Cumartesi 21:05Bırakın bu düşmanlığı

      insanlar yanında rezil, Allah yanında zelil olacak eylem ve söylemler içine girilmemeli. Üstadı Şeyh Saidle çarpıştıran zihniyet eninde sonunda bu akıbetle yüzleşecekler. Onlar dünyada da ahirette de rezil ve rüsvay olacaklardır. Şeyh Saide düşmanlık Üstada düşmanlıktır. Yıllarca körü körüne bu düşmanlık yapılmıştır. Halen de yapılmaktadır. Biriler buna dur demeliydi, kanaatimce bu yazı dur diyenlerin vicdanının tercümanıdır.

      Yanıtla (0) (0)
    • Mehmet YILDIRIM26 Nisan 2013 Cuma 00:12Dua

      Herkes yaptıgı işin karşılığını bulacaktır, bilmeyerek iyi arastırmadan, yanlış kaynaklardan vs yararlanıp - maksdı islama zarar vermek olmayan- kişileri yüce Allah affetsın/ dogruya iletsin!...müşrik olup amacı islama zarar vermek gayesınde olanlara da ALLAH ( cc ) yeter... "Onlar ( munafıklar&musrıkler) planını yapıyor/ yapsınlar. Allah (cc) da plan yapmıştır, onları da planlarını da bozgunu ugrayacaktır!"... Sevgılerle

      Yanıtla (0) (1)
    • Maruf Amedî05 Mayıs 2013 Pazar 17:40Ya Bekir Berk!

      Tahrifatçı takımın bir numaralısı Bekir Berk, desteksiz yalanlarından birindee: "Moskova’nın kontrolünde, gayeleri malûm Barzani aşireti mensuplarından Şarkta yakalanan iki casus, ne maksatla Türkiye’ye geldikleri hususunda millî emniyette sorguya çekildikleri zaman, gazetelerden öğrendiğimize göre şu cevabı vermişlerdir: “Bizi, Türkiye’ye Şark bölgesindeki faaliyetimize sed çeken Risale-i Nur Talebeleri ile mücadele için gönderildik. Nur talebelerin varlığ gayemizin tahakkukuna mani teşkil etmektedir"(Mülakat, sh.42) Ne altın yumurta, değil mi?

      Yanıtla (0) (0)
    • mustafa07 Mayıs 2013 Salı 11:44vel ilmu indallah

      Cumhuriyet gazetesi onu, hakkında hem şeriatçılık hem kürtçülük iddiasında bulunduğu Bediüzzaman Said Nursî'nin bir devamı olarak takdim eder. Cumhuriyet'e göre Said Nursî, Şeyh Said isyanına katılamadığı için güya ona mektup yazmış ve bu mektupta üzüntülerini belirtip, Şeyh Said'in öcünü alacağını belirtmiştir (19.03.1980). Oysa gerçek bunun tam tersidir. Daha önce de geçtiği üzere, açıkça "Din, dâhilde (memleket içinde) menfîde kullanılmaz" (Sünuhât, 47) diyen Bediüzzaman, Şeyh Said isyanına katılmak için Kör Hüseyin Paşa vasıtasıyla kendisine yapılan teklifi, "Dâhilde (ülke içinde) kı

      Yanıtla (0) (0)
    • mustafa07 Mayıs 2013 Salı 11:45vel ilmu indallah

      "Dâhilde (ülke içinde) kılıç kullanılmaz. Kılıç, haricî (dış) düşmana karşı çekilir. Bu zamanda tek kurtuluş çaremiz, Kur'ân ve iman hakikatleriyle aydınlatma ve yol göstermedir. En büyük düşmanımız olan cahilliği yok etmektir. Birkaç cani yüzünden, binlerce masum kadın ve erkekler telef olabilir" diyerek açıkça reddetmiştir (Hulusi Turgut'un araştırması, Sabah, 01.02.1997). Daha sonra da, dönemin hükümetinin kendisini Şeyh Said isyanıyla ilgili görmediğini (Lem'alar, 41) ve mesleğinin ve talebelerinin Şeyh Said isyanı ve Menemen hadisesi gibi hadiselerle münasebetinin ve bu türden olayla

      Yanıtla (1) (0)
    • mustafa07 Mayıs 2013 Salı 11:46vel ilmu indallah

      ve mesleğinin ve talebelerinin Şeyh Said isyanı ve Menemen hadisesi gibi hadiselerle münasebetinin ve bu türden olaylara karışmalarının mümkün olamayacağını belirtmiştir (Şualar, 363).

      Yanıtla (1) (0)
    • suad09 Mart 2014 Pazar 13:18zan

      Zandan sakının diyen yazar, neden Mehmet Kayalar abinin sözünü bizzat kulağıyla işitmeden doğru kabul eder, kusurA bakmasın kendi kendini inkar ediyor ve basit bir KÜRT ırkçısı kokusu veriyor. Çünkü Mehmet Kayalar Türktür. Bende onu sadece dini için takib etmeye çalışan bir kürdüm. Şeyh Said ayaklanmış binlerce masum bu bahane ile mağdur edilmiştir. Hareketi neticesiz akim kalmıştır. Üstadın böyle bir iç kargaşayı kabul etmeyeceğini ömrünü hapiste geçirmesi şahittir. Önce Kürt olup sonra Müslüman olunmaz, Müslüman ırkçı olmaz. Kürtçü Müslüman yoktur, Müslüman kürtler çoktur.

      Yanıtla (1) (0)
    • Kemal S.02 Nisan 2014 Çarşamba 23:17cahil cesurdur

      Allah, "ve ce'alnakum şuuben ve kabaila" demiş, "Ve ce'alnakum muslimen ev kafira" dememiştir. Suad adlı arkadaş eline almış bir mühür, Kürt ırkçısı olmakla yazarı suçluyor. O yazıda ırkçılık yok, gerçeği tespit vardır. Şeyh Said ayaklanmamış, ayaklanmaya zorlanmıştır. İsterse son devrin din maznunları kitabına bak, tıpkı menemen olayı gibi bir devlet provakasyonudur. Öyle kürtçülükle suçlayacağına önce oku.

      Yanıtla (0) (0)
    • Mevlüt Selvi21 Temmuz 2014 Pazartesi 02:49Şeyh Said R.a

      Şeyh said hazretlerini bir ırkçı görmek hain görmek deliliktir...Burada çoğu kimsenin bilmediği bir bilgiden bahsedeyim dileyen araştırabilir...Şeyh said efendi hem seyyiddir hem şeriftir...Hz Muhammed s.a v torunudur..Üstadla bediüzzamanla Şeyh said hz arasında sizin dediğiniz gibi bir olay hele o filmdeki gibi saçma sapan şekilde değildir...Şeyh said efendi dini başının üzerinde taşımıştır...Şeyh said efendinin kıyamı olmasa idi siz bu gün camide namaz dahi kılamazdınız..Başımıza gelenler onu dahi kaldıracaktı.Olaki böyle bir olay gene vuku bulur korkusu ile serbest bırakmışlardır...Üstad bediüzzaman Şeyh Selahaddin ve Şeyh Ali rıza ile görüşmesinde ben Mağarada 40 gün cihada katılamadığım için ağladım...Bana ilham geldi biz fiili cihad ettik sende ilimle cihad et denildi...
      Daha sonra

      Yanıtla (1) (0)
    • Mevlüt Selvi21 Temmuz 2014 Pazartesi 03:03Şeyh said Ra. 2 Kısım

      Daha sonra üstad bediüzzaman Şey Ali rıza ve Şeyh Selahaddin R.a beni manevi kardeşliğe kabul edin dedim.Beni Kabul ettiler rahat ettim diyor..
      Hatta bu konuşmada şeyh Ali rıza efendi Saidi Nursi hz lerine Allah yerlerin ve Göklerin nurudur ayetini yanlış tefsir etmişsiniz diyor...Bunun üzerine Saidi Nursi hz leri doğrudur diyor...1950 ye kadar yazdıklarım benimdir.Dşncelerime güvenirim Lakin 1950 DEN SONRA öğrencilerim birşeyler eklemiş olacaklar..Şimdi Biraz hafızam zayıfladı..cevabını veriyor..Şeyh Said Ra. Allahın veli kullarındandır...Resulullah s.a.v in soyundan vede varisidir...
      Risalei nurlara saidi nursi hz lerinden sonra bir sürü uydurma şeyler sokulmuştur...Bu oyunlara gelip Şeyh said Ra söz söylemeyin...Yaptığınız ibadetlerden manevi anlamda birşey kazanamazsınız...

      Yanıtla (1) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89