• BIST 10247.75
  • Altın 2400.636
  • Dolar 32.257
  • Euro 34.6756
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 15 °C

Gül'den tarihi konuşma

Gül'den tarihi konuşma
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Ülkenin tüm önde gelen siyasi akımlarının temsil edilmediği bir Meclis, eksik bir Meclis olacaktır'' dedi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM'de siyasi temsilin derinleştirilmesi ve çeşitlendirilmesinin sağlanmasını isteyerek, ''Ülkenin tüm önde gelen siyasi akımlarının temsil edilmediği bir Meclis, eksik bir Meclis olacaktır'' dedi. Gül, yeni bir siyaset dilinin oluşturulması gerektiğini de vurguladı.

Cumhurbaşkanı Gül, TBMM'nin 23. Dönem 5. Yasama Yılı'nın başlaması dolayısıyla Genel Kurulda yaptığı konuşmada, milletvekillerini en içten duygularla selamladığını belirterek, yeni yasama yılının verimli ve hayırlı olmasını temenni etti.

Gül, yasama yılının, demokrasinin iki temel mekanizmasının işlediği bir zaman diliminin ortasına geldiğini, öncesinde Türkiye'nin siyasi tarihi açısından çok yönlü anlamları olan bir referandum gerçekleştirildiğini, yasama yılının sonlarında ise milletvekili genel seçiminin yapılacağını anımsattı. Gül, ''Demokrasimizin temel kurum ve mekanizmalarıyla ne kadar olgunlaştığını, çoğulcu demokratik normlara uyum yönünde ne kadar mesafe alındığını gösteren bu süreç, yeni yasama yılının anlamlı ve önemli bir çalışma dönemi olacağını göstermektedir'' dedi.

Çeşitli konularla ilgili görüş ve düşüncelerini dile getiren Gül, bütün parlamenter demokrasilerde, parlamentoların kurucu bir değere ve öneme sahip olduğunu vurguladı. TBMM'nin, bu anlam ve değerin en açık ve somut şekilde tecessüm ettiği en önemli örnek olduğunu belirten Gül, milletin siyasal hafızasının ve geleceğine ilişkin hassasiyetinin bir yansıması olan Meclis'in, tecrübeleri itibarıyla ender örneklerden bir tanesi olduğuna işaret etti.

20698

Cumhurbaşkanı Gül, ''Cumhuriyet, bu Meclis çatısı altında kuruldu, Kurtuluş Savaşı buradan yönetildi ve kazanıldı. Kurtuluş Savaşı'nı yürüten Meclis, tüm olumsuz şartlara rağmen, ulusal egemenliğin ve bağımsızlığın sembolü haline geldi. Cumhuriyetin ilanı ve onu takip eden reformlar bu Meclis eliyle gerçekleştirildi. Kurulduğu ilk günden beri Meclisimiz muasır medeniyet hedefinin en büyük taşıyıcısı oldu ve olmaya devam etmektedir'' diye konuştu.

TBMM'nin bu kutlu yürüyüşünün, vatandaşların iradelerini askıya alan uygulamalarla zaman zaman kesildiğini, fakat milletin bütün kesimleriyle ve çoğulculuğa olan bağlılığıyla bu badireleri atlatmasını bildiğini belirten Gül, bu anlamıyla milletin feraseti ve basiretinin bizzat TBMM'nin varlığında vücut bulduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye Büyük Millet Meclisi derken şu partiyi ya da bu partiyi, şu dönemi ya da bu dönemi kastetmiyorum. Tek tek bu sıralarda geçmişte oturanları, şu anda oturan her birinizi, yakın bir gelecekte oturacak olanları ve hepsinin toplamından fazla olan bir iradeyi kastediyorum. Bizatihi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin varlığını kastediyorum. Milletimizin millet olma şuurunun tecessüm etmiş halini kastediyorum. İşte bu yüzden, bugün farklı sebeplerden dolayı burada olmayanların da tercihlerini, iradesini ve gelecek ufkunu temsil etme ve onlara yer verme yükümlülüğümüz bulunmaktadır'' dedi. 

''Demokratik bir Cumhuriyet erdemi"

Cumhurbaşkanı Gül, Meclis'in temsil ettiği bu anlam ve değerin ağır bir yük, ciddi bir sorumluluk olduğunu ifade ederek, tarihin Meclis'e yüklediği misyona layık olmanın herkesin borcu olduğunu vurguladı. Gül, ''Bu misyona layık olabilenler için de en büyük şereftir'' diye konuştu.

Yüce Meclis'in bu tarihi sorumluluğu, özünde bir ve bütün olan milletin, pratik hayatta bütün renkleri ve zenginlikleriyle beraber vücut bulması sayesinde yerine getirdiğini belirten Gül, muasır medeniyetin siyasi projesi olan demokrasinin, bunun yegane yolu olduğunu söyledi.

Gül, şöyle devam etti:

''Demokrasi bu yüzden Cumhuriyetimizin değişmez ve değiştirilemez niteliği haline gelmiştir. Çünkü milletin dile gelmesidir demokrasi, varlığını hissettirmesi, bütün farklılıklarıyla temsil edilmesi imkanıdır. Bu imkanı derinleştirmek, milletimizin birliğinin nişanesi olan değerlerle, zenginliğinin göstergesi olan farklılıklarını koruyacak bir biçimde demokrasiyi her düzeyde geliştirmek, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve bütün kurumların, iktidarın olduğu kadar muhalefet partilerinin de sorumluluğudur.
Demokratik bir Cumhuriyetin erdemi, halkı, bütün renkleriyle, sesleriyle ve iradesiyle siyasi iktidarın öznesi haline getirmesidir. En yalın haliyle, seçimler bu sürecin başladığı ve kesintiye uğratılmaksızın devam etmesi gereken yegane yöntemidir. Dolayısıyla parlamentonun çıkardığı kanunlar, halkın siyasi iradesini yansıtmaktadır.''
 

''Siyasetin unutturduğu gerçekleri söylemek görevim"

Cumhurbaşkanı Gül, modern temsili demokrasilerin, seçmen çoğunluğunun tercih ettiği siyasi partilerin, yönetim yetkisini kullanması esasına dayanan, politikaları belirleme ve uygulama yetkisinin çoğunluğa ait olduğu yönetim biçimleri olduğunu belirtti.
''Ancak, çoğunluğun yönetim yetkisinin sınırsız olmadığı da bir gerçektir'' diyen Gül, bu nedenle modern demokrasilerin, aynı zamanda çoğunluğun iktidarının temel hak ve hürriyetleri korumak amacıyla sınırlandırıldığı, daha da önemlisi, iktidar kavramının da bu bilinçle tanımlandığı anayasal demokrasiler olduğunu vurguladı. Gül, ''Tarihimiz göstermiştir ki bunu bir an olsun unutanlar, milletin tecessüm etmiş iradesine zıt şeyler yapmaya kalkanlar, Türk halkının güvenini kaybetmişlerdir. Aslolan, milletin tüm birlik nişanelerinin ve farklılıklarının, varlığının ve birliğinin korunması, dile gelmesi ve temsil edilmesidir. İktidar ve muhalefet bu çerçevede anlam taşımaktadır'' dedi.

Gül, ''Bu minvalde, dünyanın sayılı ülkeleri arasına giren bir ülkenin vatandaşı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı olarak, bazı hatırlatmalarda bulunmanın, bazen günlük siyasetin unutturduğu gerçekleri söylemenin, görevi olduğunu'' vurguladı.

Temel meselelerde demokrasinin hem temsili hem de katılımcı yanıyla beraber işlemek zorunda olduğunu ifade eden Gül, halkın, her dönemde değişik siyasi görüşleri Meclis'e taşıyarak temsilin mümkün olduğunca zenginleşmesi için üzerine düşeni yaptığını, Türkiye'nin seçimlere katılım oranlarının, başka ülkelerle karşılaştırılmayacak kadar yüksek olan ülkelerden biri olduğunu, milletin, iradesini ortaya koyma konusunda hassas davrandığını dile getirdi. 

''Siyasi temsil derinleştirilmeli"

Türkiye'de demokrasinin ve siyasetin daha iyi işlemesi ve daha verimli olması için 3 önemli hususa dikkat çekmek istediğini belirten Gül, şöyle dedi:
''Öncelikle vurgulamak istediğim husus, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde siyasi temsilin derinleştirilmesinin ve çeşitlendirilmesinin sağlanmasıdır. TBMM'de temsilin derinleştirilmesi ve çeşitlendirilmesi, kendi içimizdeki tüm farklılıkları siyasete yansıtacaktır. Ülkenin tüm önde gelen siyasi akımlarının temsil edilmediği bir Meclis, eksik bir Meclis olacaktır.

Bu anlamıyla siyasal istikrar ve çoğulcu temsil birbirini dışlamaz ve dışlamamalıdır. Esasen Türkiye'nin yakın siyasi tarihine baktığımızda ilerleme ve kalkınmanın, siyasi istikrarın temin edildiği dönemlerde gerçekleştiği de bir vakıadır. Temsilde çoğulculuğu sürdürürken siyasi istikrarın sağlanması bütün siyasetçilere düşen önemli bir sorumluluktur.

Olgun bir demokrasi için altını çizmek istediğim ikinci önemli husus, katılımın daha da teşviki ve güçlendirilmesi meselesidir. Sadece siyasi partilerin değil, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla toplumun tamamının siyasi süreçlere katılımı, Türkiye'nin temel sorunlarının çözümünü kolaylaştıracaktır. Ülke gündeminin ilk sıralarında yer alan kimlik tartışmaları, demokratik standartların yükseltilmesi, yeni anayasa yapılması, din devlet ve toplum ilişkisine yönelik tartışmalar, iktidar olsun muhalefet olsun tüm tarafların, Meclis dışındaki siyasi partiler ve sivil toplumun tüm unsurlarının da katılımını ve ortak bir anlayışa varmasını gerektirmektedir.'' 

''Siyaset dilinin yenilenmesi"

Demokrasinin olgunluğunun, ülkenin temel siyasi meselelerinde en yüksek düzeyde katılımın teşviki ve güçlendirilmesi ile yakından ilişkili olduğuna işaret eden Gül, ancak bugün gelinen noktada, demokratik sistemin kendini yenilemesi ve vizyonunu küresel standartlara yükseltebilmesi için, siyasetçilere düşen çok önemli bir görevin daha olduğunu söyledi.

''Bu görev, siyaset dilinin yenilenmesi görevidir'' diyen Gül, günün sorunlarına, açmazlarına, gelişmelerine cevap veremeyen eski siyaset dilinin, yeni, dinamik, hoşgörülü bir siyaset diliyle yer değiştirmesi gereğinin, bugün dünya çapında siyaset bilimcilerin ve düşünce insanlarının önemli gündem maddeleri arasında bulunduğunu vurguladı.

Gül, şöyle konuştu:

''Bu yeni siyaset dilinin kurulabilmesine büyük bir önem atfediyorum. Bunun sebebi, siyaset dilinin mahiyetinin sonuçları belirlemesidir. Siyaset dili, yapıcı da olabilir, yıkıcı da. Siyasetin aktörleri, kullanmayı tercih ettikleri dille ortak bir anlayışın kurulmasına da hizmet edebilirler, ayrıştırıcı olmaya da. Yakın dönem siyasi tarihimiz, eskittiğimiz siyaset dilinin yapıcı olmaktan ziyade çatışmacı olduğunun örnekleriyle doludur.

İşte bu yüzden, en az ilk iki husus kadar önemli olan üçüncü bir konu da bu çatı altında bulunan tüm milletvekillerinin, bu yeni siyaset dilinin kurulmasına katkıda bulunmasıdır. Unutmayalım ki, çözüm bekleyen temel meseleleri olan bir ülkeyiz. Kullanacağımız yeni dil, diyalog ortamının oluşmasını ve neticesinde Türkiye'nin önem arz eden meselelerinin ortak bir anlayış ile çözülebilmesini kolaylaştıracaktır.'' 

Referandum

Anayasa değişikliği ile ilgili halk oylaması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Gül, referandumun, halkın bizzat gerçekleştirdiği katılımın somut bir örneği olduğunu belirtti. Gül, ''Aziz milletimiz referanduma yüksek oranda iştirak ederek, katılım görevini, farklı tercihlerde bulunarak da temsil görevini yerine getirmiştir. Ertesi güne de yine millet olma şuuru ve güçlü Türkiye iradesiyle uyanmıştır. Aynı tutumun siyaset kültürümüze de hâkim olması gerekir'' dedi.

Milletin, tercihine sunulan pakete farklı cevaplar verdiğini belirten Gül, şunları söyledi:
''Referandumla milletimizin iradesi tecelli etmiştir. Mesele referandum öncesinde kimin ne dediği değil, söylenenlerin toplamının milletin sözü ve iradesi olduğunu bilmek ve bunu milli bir şuur olarak selamlamaktır.

Her demokratik ülkede yapılan seçim ve referandumlarda olduğu gibi, bizim ülkemizde de siyasi konularda farklı tercihler mevcuttur ve olmak zorundadır. Aksi halde demokrasi olmaz. Farklı bakış açılarını 'kutuplaşma' olarak görmek, olgunlaşmamış bir demokratik anlayışın tezahürüdür.

Bu farklılıklar, dışlama, tahkir etme, yok sayma, kültürel bölünme değil, tam tersine demokratik zenginliğin bir göstergesi olarak alınmalıdır. Aslolan, referandumda temsil edilen tüm kesimlerin hassasiyetlerine, kaygılarına, umutlarına, beklentilerine cevap vermek ve tercihlerine saygı duymaktır. Bu sorumluluk, başta iktidar olmak üzere, Meclis'te olan ve olmayan bütün siyasi partilerin sorumluluğudur. Bu, sivil veya resmi tüm kurumlarımızın hassasiyetle üzerinde durması, dikkat etmesi gereken bir sorumluluktur.''

Cumhurbaşkanı Gül'den sürpriz mesajlar

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM’de siyasi temsilin derinleştirilmesi ve çeşitlendirilmesinin sağlanmasını isteyerek, "Ülkenin tüm önde gelen siyasi akımlarının temsil edilmediği bir Meclis, eksik bir Meclis olacaktır" dedi.

Gül, yeni bir siyaset dilinin oluşturulması gerektiğini de vurguladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kürt sorununun, bölücü terörden ayrıştırılarak çözülmesi gerektiğini belirterek, "Sorunların çözümünü ertelersek, gelecek nesilleri çok daha çetrefilli sorunlar yumağı ile karşı karşıya bırakırız. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak, konuyu tüm yönleriyle, arka planıyla bilerek konuşuyorum" dedi.

Gül, TBMM’nin 23. dönem 5. yasama yılının açılışında yaptığı konuşmada, "Bugünün Türkiye’sinde temel bazı konuları birbirimizi anlamaya çalışarak ve olgunlukla tartışmamız gerektiğine inanıyorum" dedi.

Din, birey, toplum ve devlet ilişkisi; siyasetin sivilleşmesi ve demokratik çoğulculuğun korunmasının son yıllarda en fazla tartışılan temel konular arasında yer aldığını belirten Gül, saydığı ve sayamadığı bütün konularda bir ortak anlayış inşa etmenin ilgili tüm tarafların sorumluluğunda olduğunu bildirdi.

Abdullah Gül, şunları kaydetti: "Siyasi tarihimiz ve tecrübemiz bu konularda muhtemel bir eksikliği giderecek güçtedir. Ortak paydamız; daha fazla demokrasi, daha fazla siyaset ve çoğulculuktur. Bunun dışında kalan tüm yollar tükenmiştir, bitmiştir. Açık ve net bir biçimde ifade etmek gerekirse, dünkü sorunlarımız zamanında çözülmediği için bugüne dek büyüyerek gelmiştir. Aynı şekilde bugün çözemezsek, bunlar yarına miras kalacak ve çözümleri de giderek zorlaşacaktır. Bu bağlamda demokrasimizin sürekli geliştirilmesi, reformların kesintisiz sürmesi elzemdir. Unutmayalım ki bu süreç ülkemizi her bakımdan daha güçlü hale getirecektir.

Bu sorunları, cesaretle çözmek yerine siyaseten kullanılmasının ileride bize çok büyük maliyetler getireceğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Bunun için, bu meseleleri gözardı etmeden büyük bir sorumluluk bilinci ve samimiyet içinde çözümlenmesi için çaba göstermemiz gerekir. Ülkemizin artık bu sorunlarla daha fazla iç içe yaşamasının kimseye hiçbir faydasının olmadığını görmek mecburiyetindeyiz."

"BOĞAZIMIZIN DÜĞÜMLENMESİNE YOL AÇIYOR"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, milletin sağduyusu ve devletin siyasi aklı ve tecrübesinin sorunları çözebilecek kapasiteye sahip olduğunu kaydetti.

Uzun yılların bir realitesi olan demokratik standartların yetersizliğinden kaynaklanan Kürt sorununun, bölücü terörden ayrıştırılarak çözülmesi gerektiğine işaret eden Gül, "Bu konuda yaşanan acı tecrübeler, yapılan fedakarlıklar, çekilen acılar, konu hakkında konuşurken boğazımızın düğümlenmesine yol açıyor" diye konuştu.

Bu sorunun, bugün ne yazık ki terörle içiçe geçmiş bir vaziyette olduğunu ifade eden Gül, şunları söyledi: "Görevimiz, bu noktada, milletimizin ferasetine güvenerek, sağduyulu davranmak ve makul bir çözüm için terörden kaynaklananlar ile terörle irtibatsız sorunları birbirinden ayırmaktır. Yaşanan onca acıya rağmen, milletimizin bir bütün olarak sağduyusu, siyasi partilerimizin ve sivil toplum kuruluşlarımızın olgun tutumları sayesinde, bazı olumsuzluklara rağmen yine de büyük mesafeler kat etmiş durumdayız.

Bu konudaki temel yaklaşım, terörle mücadele ve demokratik sorunları birbirinden ayırmak konusunda hassas olunmasıdır. Artık terörle mücadele olayın yegane boyutu olarak görülmemektedir. Bu konuda güvenlik güçlerimiz sorunun güvenlik boyutunun gereğini yapabilecek maksimum kapasiteye sahiptir. Terörde ısrar edenler, hiçbir şekilde amaçlarına ulaşamayacaklardır; bu artık herkes tarafından anlaşılmıştır. Güvenlik güçlerimizin etkisi ve gücü yanında, Yüce Meclis ve demokratik düzenimiz terörün önündeki en büyük engeldir.

Başta şehit ve gazilerimiz olmak üzere, terörle mücadelede büyük fedakarlık gösteren bütün güvenlik güçlerimizi bu vesileyle bir kez daha minnet ve şükranla anıyorum.

Hangi şekilde tarif ederseniz edin, bu sorunun güvenlik boyutu yanında tarihi boyutları var; demokratik, sosyo-kültürel, ekonomik ve diğer boyutları var. Yanlış uygulamalardan kaynaklanan kırgınlıklar, küskünlükler ve şüpheler var. Bugün geldiğimiz noktada, ’sorun var mıdır yok mudur’, ’adı ya da sıfatlandırılması nasıl olacak’ diye tartışmak yerine, sivil bir irade geliştirerek yanlışlıklarla yüzleşmemiz ve sorunu, temel prensipler etrafında birleşerek, demokratik bir zeminde çözmemiz gerekmektedir."

"SİYASET KURUMUNA DÜŞEN..."

Cumhurbaşkanı Gül, siyasete ve siyaset kurumuna düşenin, stratejik bir vizyonla konuya yaklaşmak ve memleketin bütünlüğünü, insanların selametini hedefleyen çözümler üretmek olduğunu kaydetti.

"Konuyu fazla uzatacak değilim. Bunun yerine, hepimizin üzerinde ittifak etmesi gereken bazı hususları belirtmekle yetineceğim" diyen Gül, güvenlik güçlerine ve vatandaşlara yöneltilen tek bir silah bile olduğu müddetçe, bunun cevabının en sert şekilde verileceğini söyledi.

Abdullah Gül, sorunun demokratikleşmeyle ilgili boyutunun muhatabının da çözüm zemininin de TBMM olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Gül, sözlerine şöyle devam etti: "Toplumun bütün farklı kesimleri, sivil toplum kuruluşları, dernekler, siyasi gruplar ve meşru tüm muhataplar, sıfatlarına ve kimliklerine bakılmaksızın dahil edilerek geniş kapsamlı bir sorun çözme yöntemi geliştirilmelidir. Daha fazla demokrasi, daha fazla çoğulculuk siyasi sorunların çözüm yöntemidir.

Devletin birliği ve bütünlüğü temel siyasi perspektifimiz ve tartışmaya açık olmayan ilkemizdir. Çare etnik odaklı siyaset dili değil, daha fazla demokrasidir.

Bir noktayı tekrar net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Sorunların çözümünü ertelersek, gelecek nesilleri çok daha çetrefilli bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya bırakırız. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak, konuyu tüm yönleriyle, tüm detaylarıyla, tüm arka planıyla bilerek konuşuyorum. Bu sorunu büyük bir kararlılıkla biz çözmeliyiz. Gücümüzün, potansiyelimizin, beraberliğimizin değerini hiçbir zaman unutmayalım.

Farklılıklarımızdan korkulan dönemleri geride bıraktık; uzlaşmanın yolunun zorlamadan geçtiğine de artık inanmıyoruz. Bu topraklara ve tarihimize duyduğumuz derin sevgi ve bağlılık, birlikte oluşturacağımız mutlu ve müreffeh geleceğe olan güvenimiz, bizi birbirimize daha çok kenetliyor."

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89