• BIST 8989.95
  • Altın 2281.224
  • Dolar 32.3261
  • Euro 35.049
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 20 °C
  • Berlin 8 °C

Arınç: Apo da bir aktör

Arınç: Apo da bir aktör
Arınç: Apo da bir aktör Başbakan Yardımcısı barış için tarihî çıkış yaptı: Bir kısım halk nezdinde Öcalan itibarlıdır, o da bir aktördür.

Arınç: Apo da bir aktör Başbakan Yardımcısı barış için tarihî çıkış yaptı: Bir kısım halk nezdinde Öcalan itibarlıdır, o da bir aktördür

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç önceki gece NTV ’nin canlı yayınında gündemdeki konularla ilgili konuştu. Oğuz Haksever’in isabetli sorularına cevap veren Arınç, Abdullah Öcalan’ın siyasi durumundan yemin krizine, Ergenekon ve Balyoz davalarının geleceğine kadar pek çok örnemli konuda ezber bozan açıklamalar yaptı.

Yemin krizi

Başbakan ne söylerse tatmin olabilecekleri konusunda ipucu vermiyorlar. Bu topun taca atılmasıdır ve Sayın Kılıçdaroğlu zaman zaman bunu çokça yapıyor. Somut olarak bir şey söylenmeli ve yapılmalı. Mesela yarın Oktay Ekşi nasıl olsa yemin etmiştir, geçici Meclis Başkanı sıfatıyla şöyle bir kanun teklifi verecek dediler. Bunu söyleyen kendileri. Biz biliyorduk ki bu konuda bir kanun teklifi her halde mümkün değil. Çünkü kişiye özel kanun çıkarılmaz. Uzun süre gidemez, ama bu sözümle onları tahrik etmek istemiyorum. Çünkü kendimi onların yerine koyuyorum, empati yapıyorum, bence yarın bir bahane bulup, ‘Biz pazartesi günü Meclis’e geleceğiz’ demeleri çok doğru olur, çok uygun olur.

Sayın Kılıçdaroğlu, seçim meydanlarında sayın Erdoğan için ‘dişlerini sökeceğim’ dedi. Bu güzel bir benzetme değil, bugün İsa Gök de diyor ki ‘Diz çöktüreceğiz bunlara’... Şimdi bu ikisini yan yana getirdiğimizde bu mantıkla CHP’nin ne bir şey yapması mümkün, ne bir şey söylemesi mümkün, ne bir şey teklif etmesi mümkün.

Hatip Dicle’nin durumu

YSK’nın kararı kesin. Anayasa Mahkemesi’ne gitmek mümkün değil. Çünkü Anayasa Mahkemesi 85. maddedeki yani milletvekilliği düşürülen, ama Anayasa Komisyonu’nda, karma komisyondan gelerek, dokunulmazlığı kaldırılan milletvekillerinin, yani Meclis’in yaptığı bir eyleme karşı Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yolu başvuruyor. Eğer bireysel başvuru diyorsanız, o 2012’de, bilmem hangi ayında yürürlüğe girecek. Şimdi başvurdular ben sonucunun olumsuz olacağını düşünüyorum. En geç 4 yıl sonra, yeni bir milletvekilliği seçiminde bu imkanı kullanabilir veya bir seçim çevresinin tamamen boşalmış olması halinde bu tekrar aday olması yolu açılacaksa tabii ki, yeni duruma uyması mümkün olduktan sonra aday olup, seçilebilirse parlamentoya gelebilir. Ama tabii böyle bir seçim bölgesini bulmak lazım. Milletvekillerinin istifa etmesi lazım... Bugünü değil, ama geleceğimizi bu olaylara bakarak şekillendirebiliriz. Bunlar somut önerilerle olur, sıkılı yumruklarla olmaz. Orda kalıp, buraya katılmamakla, yerinde oturup yemin etmemekle olacak şeyler değil.

Milletvekillerinin tahliyesi

Milletvekili seçilmişse bir insan hakkında bütün maddeler bir kenara bırakılarak dahi tahliye kararı verilmesi gerek. Ama bunu bir mahkeme vermiyorsa sadece üzülürüm. O mahkemeyi itham etmek ve siz hukuka aykırı davranıyorsunuz demek hakkına sahip değilim. Ben hukukun yanına biraz da vicdanı ekliyorum. Yani verilen karar hukuki ve vicdani olmalı. Sadece hukuki veya kanuni olursa... Bugün tahliye taleplerinin reddine ilişkin hükümler hukukidir, kanunidir ama ne kadar vicdanidir, bu konuda endişem var. Sadece Haberal veya sadece onun yanında ismi geçen gazeteci arkadaşımız mı, hayır. Şu anda 5-6 kişi daha var ki onlar hakkında da henüz yargı kararı sonuçlanmadı, hatta bir kısmının sorgusu bile yapılmadı. Kürtçe savunma vermek istemeleri nedeniyle iş ilerleyemiyor. Bu insanların da tahliye edilmesi gerekir mi diye sorarsanız, aynı çerçevede karar verilecekse evet, onlar için de tahliye kararı verilmelidir. Yok, ben sadece Engin Alan’ın tahliyesini istiyorum, onlara karşıyım derseniz, bu çok ayrımcı bir karar olur ve bunun vicdanlarda yer bulması da mümkün değil.

Öcalan’ın bir kısım itibarı

Terörün mutlaka artık eylemsizlik noktasında, silahlardan arındırılmış bir örgüt noktasına getirilmesi için çaba göstermemiz lazım. Türkiye’de sokaklardaki manzara insanların huzurunu bozmaktadır, tepkiler çoğalmaktadır. Adeta bu tepkiler daha güçlü bir noktada terörü bastırmaya yönlendirilsin, bu baskı karşı tepkiyi meydana getirsin, sokaklarda da daha çok karmaşa olsun arzu ve isteği ile kendini gösteriyor. ‘Öcalan şöyle talimat verdi; Mart’a kadar şöyle, Haziran’a kadar böyle, Temmuz’a kadar böyle’... Bir hükümet, bir hükümetin bakanı ‘Öcalan şöyle dedi, böyle dedi’, bunlarla meşgul olmaz. Öcalan içerde bir hükümlüdür. Bir kısım halk nezdinde itibarı vardır, örgütün sempatizanları, elemanları açısından ona karşı bir saygınlık vardır, gerçekleri inkar etmek durumunda değiliz. Bizim bütün çalışmalarımız veya planlamalarımız ‘acaba Öcalan bugün ne dedi’ ona bakarak yapılmaz. Böyle bir hükümet düşünülemez. Ama o bir argümandır, o bir aktördür. Onun söylediklerini istihbarat, teröre karşı mücadele, örgütle ilgili bilgiler bağlamında değerlendirmek de hem istihbaratın hem güvenlik güçlerinin vazifesidir. Ama hukuk nezdinde bulunduğu konum bellidir. Dolayısıyla devletin şu veya bu organları, şu veya bu kişisi onunla görüşebilir, ondan alacağı bilgileri alır, yol haritası çizmek gerekiyorsa çizer, tedbir alacaksa alır, onun düşüncelerinin örgüt üzerinde ne kadar müessir olduğunu anlamak isteyebilir. Geçmişte olduğu, söylendiği için söylüyorum, bu dönem için buna ait hiçbir bilgim yok. Asker veya askeri temsil eden komuta kademesindeki kişilerin, ister albay olur ister binbaşı olur, belli bir görevlendirme ile gidip kendisi ile görüşme yapması doğru değildir. Sivil bir hükümet, ülkeyi yöneten bir hükümet, ülkenin iyi yönetilmesinden sorumlu olan bir hükümet, güvenliği sağlamakla görevli olan bir hükümet, kendine bağlı kurumlar ve o kurumların içindeki sivil kişilerle görüşmek gerekiyorsa görüştürür.

Ekşi’nin konuşması

(Oğuz Haksever’in Oktay Ekşi’nin Meclis açılışında yaptığı konuşmayı hatırlatması üzerine) İyi ki sordunuz, ben içime ata ata iyice gerilmiştim. Bugün gazetelerde, ‘Sayın Başbakan’la, Bülent Arınç alkışlamadı’ diyor. Evet alkışlamadım, çünkü sebebi şu, sanıyorum bir kısmını alkışladım da duyduğum bir şey benim tüylerimi diken diken etti. Bunu sayın Oktay Ekşi’ye de yakıştıramam, bir Meclis Başkanı’na da yakıştıramam. Evet geçici bir Başkandır, sadece yaşı itibariyle orada görev yapıyor. Oktay Ekşi konuşmasında Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun asıldığı, darbe günlerinde yapılan bir Anayasa gibi bir anayasa yapmaya davet etti. Sizi bilmem ama bu söz alkışlanacak bir söz değil. İmkan olsaydı yuhalardım, darbe sonunda idam sehpaları gölgesinde, talimatla yapılan bir anayasayı, Türkiye’nin en demokratik anayasası göstermek gafletine bu 79 yaşındaki zatın düşmemesini arzu ederdim.

Siyasetten emeklilik

Tayyip Bey bir vakıf kurarak, vakıfta çalışmalar yapacağından bahsediyor, benim böyle bir planım da yok. Torunlarımın sayısı 3 oluyor, inşallah yakın bir zamanda, artık onlarla daha iyi vakit geçirebilirim. Ama bunun dışında da siyasi olsun, olmasın herhangi bir görev üzerimize düşerse onu da yaparız. Parlamenterlik hayatımız bitecek diye bir üzüntü içerisinde değilim.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89