• BIST 9852.96
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 26 °C
  • Ankara 24 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 11 °C

12 Eylül'ün Başörtülü Mağdurları: Bizi unutmayın!

12 Eylül'ün Başörtülü Mağdurları: Bizi unutmayın!
12 Eylül 1980 darbesi döneminde Vakıf Gureba Hastanesi'nde görevli başörtülü mağdurlar bir basın toplantısı düzenledi.

MAZLUMDER İstanbul Şubesi, 12 Eylül 1980 darbesi döneminde Vakıf Gureba Hastanesi'nde hemşirelik ve diğer sağlık görevlerini başörtülü olarak yaptığı için görevlerinden atılan, gözaltına alınan ve işkence gören mağdurlar ile birlikte bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

Toplantıda ilk olarak MAZLUMDER İstanbul Şubesi Hukuk Koordinatörü Av. Arife Gökkaya basın açıklamasını yaptı. Açıklamada 12 Eylül darbesinin Türkiye'de hala onarılamayan derin yaralar açtığı vurgulanarak "12 Eylül darbesinin mirası '1982 Anayasası', o ruh hali biraz zayıflamış görünse de bugün Hukuka ve İnsan Hak ve Özgürlüklerine aykırı yönleri ile hala hayatımızda yer almaktadır. 12 Eylül darbesinin yıldönümünde İslami yaşayışları sebebi ile görevden alınarak günlerce gözaltında tutulan ve işkence gören Selma Sezer Bağdatlı, Kezban Kaban Alparslan, Sabiha Ünlü Özcaner, Lütfiye Toptal Çetin ve Azize Şükrü Yıldız ile darbenin bıraktığı izlerin hala temizlenmediğine şahitlik edeceğiz" denildi. Gökkaya Dinç sözlerine şöyle devam etti:

47618

"Darbe mağdurlarından bize gelen başvurularda görüyoruz ki Kenan Evren'in ya da 28 Şubatçıların yargılanıyor olması kişileri çok tatmin etmiyor. 12 Eylül mağdurları açtıkları tazminat davalarını zaman aşımından dolayı kaybettiler. Burada meclisin devreye girip yasal düzenleme yapması gerekiyor. İnsanları tatmin edecek, maddi-manevi zararlarını bir nebze de olsa karşılayabilecek bir düzenleme yapılması gerekiyor. En azından şimdiye kadar yapılan kanun teklifleri değerlendirilseydi belli bir mesafe alınmış olurdu. Mağdurların unutulmuşluk hissi, devlet tarafından görülmüyor olduklarını düşünmeleri onların yaralarının kapanmamasına sebep oluyor. Yasal düzenlemeyle darbelerin tahribatlarının giderilmesi noktasından meclise büyük görevler düşüyor".

Selma Sezer Bağdatlı: "12 Eylül mağdurlarına yönelik bir çalışmanın yapılmıyor olması bizi üzüyor"

Daha sonra konuşan Selma Sezer Bağdatlı, 12 Eylül darbesi olduğunda Vakıf Gureba Hastanesi'nde Mikrobiyoloji laboratuarında laborant olarak çalıştığını, darbeden birkaç gün sonra hastaneye baskın yapıldığını, başhekimin görevden alınarak yerine bir albay getirildiğini, hastane personelinin sorgulanıp bazılarının gözaltına alındığını ve başörtülü olanlara baş açma zorunluluğu getirildiğini söyledi. Bağdatlı, "Asker başhekim bu darbeyi bizim için yaptıklarını ve kendisinin terfi etmesinin de bizim başlarımızı açtırmasına bağlı olduğunu söylüyordu. Defalarca yapılan ikna görüşmelerinden sonuç alamayınca hastaneye girişimiz yasaklandı. Daha sonra da mazeretsiz 10 gün işe gelmediniz diye işimize son verip tebligat gönderdiler. Biz de Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne dilekçe yazarak durumumuzu izah ettik. Buradan bize ancak iki yıl sonra cevap geldi. Cevapta görevimize başlatılmamız gerektiği ve bunun da Tabipliğe bildirildiği yazıyordu. Bizi Tabibin odasında Ankara'dan, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden gelen geniş bir heyet karşıladı. Orada, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağımıza yemin etmemiz ve başlarımızı açmamız halinde hemen göreve başlayabileceğimiz, hatta biriken maaşlarımızın da hemen ödeneceği söylendi.



Yaptıkları bu dayatmanın hukuksuz olduğunu, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden gelen yazıda bir ön şart ileri sürülmediğini, başımızı açmayı düşünmediğimizi, kararlı olduğumuzu söyleyince bizi göreve başlatmadılar ve hakkımızda disiplin soruşturması açtılar. Şubat 1983'te Yüksek Disiplin Kurulu kararı bize tebliğ edildi. Başbakanlığın kılık-kıyafet konusundaki emirlerine uymadığımız
, siyasal düşünce ve felsefi inanç ayrımı güttüğümüz gerekçesiyle devlet memurluğundan çıkarılmamıza oy birliğiyle karar verilmişti. Biz o günden beri mağduruz. 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesinin gündemde olduğu şu günlerde 12 Eylül mağdurlarına yönelik bir çalışmanın yapılmıyor olması bizi üzüyor ve unutulduğumuz hissini uyandırıyor. 12 Eylül'ün yıldönümü münasebetiyle sesimizi bir kez daha duyurmak, gasp edilen haklarımızın iade edileceği sözünü yetkililerden duymak istiyoruz" dedi.

Lütfiye Toptal Çetin: "Gözaltında tartaklandım, sağlığımı kaybettim, ciğerlerim su topladı, vitiligo hastalığına yakalandım"

Bağdatlı'nın ardından o dönemde gözaltına alınan Lütfiye Toptal Çetin söz alarak yaşadıklarını şöyle anlattı: "Gözaltına alındığımda mesai saatimdeydim, resmi kıyafetim üzerimdeydi. 2 asker geldi, silahlarını doğrulttular, beni alarak askeri araca koydular. Neye uğradığımı şaşırdım, hiçbir suçum yoktu. Yaklaşık 15 gün gözaltında kaldım. Neyle suçlandığımı sonradan öğrendim. Ben hastanede hemşire katında kalıyordum. Odamda Timurtaş Hoca'nın ve Fethullah Gülen'in sohbet kasetlerini, Risale-i Nur kitaplarımı ve Kur'an-ı Kerim'i görüp onlarla suçlamışlar beni. Gözaltında 8 saat gözlerim bağlı sorgulandım. Çok değişik şeyler sordular bana, çok ağırıma gitmişti. Bana 'şunu şunu söyleyeceksin' diyorlardı. Ben 'dediklerinizle alakam yok, ben sadece ailesi de dindar olan dindar bir insanım' diyordum.

Gözaltına alınan 3 arkadaştık, Azize Şükrü Yıldız ve başka bir hemşire arkadaşım da yanımdaydı. O süreçte maddi-manevi zararlar gördük. Gözaltında tartaklandım, sağlığımı kaybettim, ciğerlerim su topladı. Orada şiddetli işkence görmüş kişiler gördüm ve üzüntüden, korkudan bir gecede vitiligo hastalığına yakalandım, vücudumda beyaz lekeler oluştu. O günlerin izleri hala devam ediyor, ben hala ciğerlerimden rahatsızım. Çıkınca Cerrahpaşa Hastanesi'nde 3 ay yattım. Sağlığımı kaybettiğim için çalışamadım. Dışarı çıktıktan sonra da 4 yıl boyunca izlendim. Çok korkuyordum, o yüzden hiç dışarı çıkamıyordum. Eski görevime de geri almadılar beni, hastanenin kapıcısı içeri dahi sokmuyordu ve 'Bana bu şekilde talimat verildi' diyordu. Yaşadıklarımızdan sonraki hayatımız çok zor geçti. Ben gözaltındayken 76 yaşındaki babam beni öldürecekler diye üzüntüsünden kalp krizi geçirmişti. Benim de zaten sağlığım bozulmuştu, biraz iyileşince iş baktım ama bulamadım. Bu olay benim için bir sabıka sayıldı. Çocuklarıma yaşadıklarımı hiç anlatmadım. Ülkemin bir gün çok güzel bir ülke olacağına, bir yıldız gibi parlayacağına inanıyorum. İnşallah 28 Şubat mağdurlarının elde ettiği haklara biz de kavuşuruz".

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89