• BIST 9693.46
  • Altın 2513.021
  • Dolar 32.5761
  • Euro 34.7834
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 20 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 8 °C

Tasfiye* değil tesviye**

Doğu Ergil

Bugün Kobane direnişini ve Türkiye dış siyasetindeki hızlı değişimi ele alacaktım. Ama Başbakan ve hükümet erkânıyla hafta sonu Dolmabahçe’de yaptığımız çözüm sürecinde yeni arayışlar toplantısı üzerine söyleyeceklerimi bitirmediğimi gördüm.

Hükümet, konuya ilişkin son çıkardığı kanuna hâlâ “Terörizmle mücadele” adını verse de sadece güvenlik tedbirleriyle bu konuyu bitiremeyeceğini (tasfiye edemeyeceğini) anlamış bulunuyor. Geç kalınsa da daha fazla kayba yol açmayacak bir yol arandığı açık.

Her ne kadar milliyetçi oyları kaybetmemek için önderi ve silahlı kesimi ile müzakere edilse de Kürt siyasal hareketine terörist demekten vazgeçilmiyor. Siyaset böyle bir şey: Yapılanla söylenen her zaman birbirine uymuyor. Algı, gerçekler kadar önemli, bazen daha da önemli…

"Kürt sorunu" değil

Dolmabahçe görüşmelerinde PKK’nın askeri ve polisiye önlemlerle tasfiyesinden söz edilmedi. Bu örgütün yapılacak demokratik, hukuki ve idari reformlarla silahlı mücadele sahnesinden çekilip başka bir hüviyete bürünmesi dile getirildi. Sivrilikleri törpülenmiş (tesviye edilmiş) bir siyasi örgüt olarak hak mücadelesinde bulunmasının önünün açılmasının en etkili terörizmle mücadele yöntemi olduğu vurgulandı. Yani artık terörist değil, terörizme yol açan etmenler hedef alınacak.

Ne kadar mantıklı geliyor değil mi bu söylenenler. İyi de bu kadar basit bir mantık neden devreye girmedi de biz bunca yıl ağır kayıplar verdik ve travmalar yaşadık?

İkinci bir tartışma konusu da karşımızdakinin artık “Kürt sorunu” değil, “Kürdistan sorunu” olduğuydu. Yıllardır söylüyorum: “Kürtler bu ülkenin tarihinin, coğrafyasının ve sosyolojisinin parçası olan bir halk. Farklı bir dil ve etnik grup olarak bir kültür kümesi. “Kürdistan”, Kürt kültürünün yaygın ve egemen olduğu coğrafyanın adı. İran’da ve Irak’ta bu adı resmen taşıyan eyaletler var. Osmanlı’da da vardı.

Ne zaman ki 1923’ten sonra Kürtler’in bir kültür kümesi (halk) olduğu inkâr edildi, kültürel bir olgu olan Kürtlük siyasallaştı. Bir halk varlık mücadelesini siyasal alanda vermeye başladıkça uluslaşır. Dünya tarihi bu sürecin örnekleriyle doludur.

Sonuç kimi tatmin edecek

Kürtler’in bir kültür kümesi olarak varlık ve hak mücadelesi, siyasal-hukuksal alanda karşılanmadığı sürece onlar, bunları sağlayacak ulusal devletleri için mücadele edecekler. Irak’ta ettiler. Suriye’de ediyorlar. Uzun ve acılı bir süreçten sonra TC içinde bir halk olarak eşit yurttaşlık ve yerel yönetim şartlarında barışa razı oldular.

Şimdi biz Türkler ve hükümet (toplamda devlet), Kürdistan’ın kültürel ve duygusal olarak sınırlarımız içinde varlığını kabul edecek miyiz yoksa bize karşı siyasal bir varlık olarak kurulmasına ve tüm Kürtler’in bölgede rakibimiz olmasına yol mu açacağız?

Birincisine olanak tanımazsak, yaşanacak çok kanlı bir mücadelede tüm insani değerlerin ve duyguların tahribi söz konusu olacak. Aklın vicdan ile temasını koparan bir sonuç kimi tatmin edecek? Galip, gerçekten kazançlı mı çıkacak?

İşte Kobane olayına bu gözle bakmalıyız. Suriye’de düşürmek istediğimiz bir diktatörlüğe karşı kendisini korumak isteyen bir halkın öz yönetim arayışına anlayışla yaklaşmazsak kendi Kürtlerimize eşitimiz ve demokrasi ortağımız olarak baktığımızı nasıl kanıtlayacağız? 

*Tasfiye: Arıtma, ayıklama, temizleme, görevine son verme.
**Tesviye: Düzeltme.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89