• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 11 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 6 °C

Aklın duygulara yenik düşmesi

Doğu Ergil

Çarşamba günü şöyle bir önermeyi sosyal medyada yüzdürdüm: “Kürt sorunu etnik bir sorun değildir; hiç olmadı. Sistem sorunudur. Halkının bir bölümünü ulusal birliğe katamayan bir sistem sürdürülemez.”

Gelen yanıtlardan konunun ne kadar çetrefilli olduğunu, bizi birbirimizden ne kadar uzaklara savurduğunu görünce hüzünlendim. Şu yanıtlara bakın:

“Bu tam bir şaka ya, nasıl ulusal birlik? Ayrı iki halk, nasıl bir ulus oluşturacak? Kürtler’in işgal edilmemiş bir hakkı kalmamış…”

“Gelin İzmir’de insanlarla konuşun, hiçbiri Kürtler’le aynı havayı bile solumak istemiyor ama bunu da sorun etmiyor…”

“Sorun etnik bir sisteme doğru evriliyor. Sorun artık Kürdistan sorununa dönüşüyor.”

“Sistem nedir hocam, birlikte yaşamak istemeyen insanları bir arada tutmazsınız…”

“Ne yapalım cumhuriyeti yıkalım mı? Bırak Allah’ını seversen Almanya’da halk mevcut sistemden memnun mu; ABD’de, Fransa’da…”

“Kürdistan sorunu var. Kürtler’in yaşam alanları, gelecekleri tehdit altında ve Kürtler, işgal, esaret altındalar.”

Önce ben ne demek istediğimi anlatayım sonra yanıtlara yansıyan ümitsizliği ve çözümsüzlüğü konuşalım:

Ulusun anlamı değişti

Çöken imparatorlukların çatısı altından kılıç zoruyla bir araya getirilen ve bir arada tutulan birçok soy (etnik) ve din kümesi çıktı. Her biri kendi varlığını ve egemenlik alanını oluşturmak için bir dayanışma ideolojisine ihtiyaç duydu. Bu ihtiyacı milliyetçilik karşıladı. Pekiyi millet nasıl tanımlanacaktı? Bu ihtiyacı da etnik türdeşlik ve inanç benzerliği karşıladı.

Ya aynı siyasi (milli) coğrafyada birden fazla etnik ve dinsel grup varsa? İşte sorun orada patlak verdi. Ya onlar resmen benimsenen kimlik kalıbına uydurulacak ya da tasfiye edilecekti. Bizimki dahil birçok ulus-devletin tarihi kanlı bir tehcir ve kıyım öyküsüdür.

Bu etnik ve dinsel arındırma süreci o kadar acılara yol açtı ki artık 20 yüzyılın ikinci yarısından sonra demokrasinin çoğulcu ruhuna uygun olarak uluslar etnik ve dinsel olarak değil hukuki ve siyasi birlikler olarak tanımlanmaya ve yapılanmaya başlandı. Ancak bu, demokratikleşen ülkelerde oldu. Ulus/millet, farklı etnik, dilsel, kültürel ve dinsel kümelerin hukuki ve siyasi birliği olarak anayasal varlık kazandı. Devlet tarafsızlaştı ve her grubun hakkını diğerine karşı korumaya özen gösterdi. Sistemdeki çatışma potansiyeli oldukça azaldı. Tabii olduğu kadar! İnsanoğlunun önyargılardan kurtulması o kadar kolay değil…

Ulusu/milleti etnik ve dinsel (veya bunların belirli bir karışımı) olarak tanımlamaya devam eden ülkelerde çatışma ve gerilimler devam etti. Devlet taraf tuttukça baskı aracı olmak vasfı daha da belirginleşti ve duygusal kopuşlar ayrılıkçı siyasetlere ve silahlı teşebbüslere yol açtı.

Bu geçmişi gözeterek benim sistem dediğim şey, ulusu etnik ve dini referanslardan soyut olarak tanımlayan ve insan hukukunu (bireysel hak ve özgürlükleri) tüm yurttaşlar için güvenceye alan bir anayasal düzen. Bu düzende devlet, ideolojik (siyasal taraf) değil hukuki bir yapıdır. Tabii bu söylediklerim ideal bir tiplemedir. Devletlerin demokrasi karnesi, bu tanıma yakınlıkları-uzaklıkları üzerinden oluşur.

Devletin değişmesi

Yurttaş kümeleri arasında tarafsızlaşamayan, hepsine aynı hak ve özgürlükleri sunamayan devletler ayrışmaya ve kopuşlara neden olmuştur, olmaktadır. Bu gerçeğin Türkiye’de anlaşılamamış olması, sürekli tekrarlanan acılara yol açmaktadır. Ondan sonra bu etnik ayrılıkçılık; dinsel bağnazlık ve ayrışma nereden çıktı, Kürt sorunu Kürdistan sorununa neden evrildi diye soruyoruz. Belki de sormuyoruz. Ve mesele de bu!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89