• BIST 9079.97
  • Altın 2324.337
  • Dolar 32.3593
  • Euro 34.9423
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 5 °C

Neden hala AK Parti?

Doğu Ergil

Kimi yabancı gazeteciler ve haber ajansları arıyor ve soruyor: “AKP iktidarı, yolsuzluk iddialarını ve ifade özgürlüğünü tutuklamalara varan bir hoyratlıkla sınırladığı için seçim şansını azaltmıyor mu?”sınırladığı için seçim şansını azaltmıyor mu?”

“Belki biraz ama seçimi kaybedecek ölçüde değil”diyorum; şaşırıyorlar çünkü kendi ülkeleriyle karşılaştırıyorlar. Kuvvetler ayrılığının yerleştiği, hukukun üstünlüğünün yani temel anayasal ilkelerin seçimle gelen iktidarın tercihleriyle değiştirilemediği bir düzendegörevlilerin hesap vermesine alışmışlar.

Neden Türkiye farklı?

Türkiye’de eskiden beri seçmen çoğunluğu, küçük öncü bir azınlığın temsil ettiği bir yaşam tarzına, davranış kalıplarına ve değerlere tabi olmaya zorlanmıştır. Bu “öncü” azınlık, kendisini laik, Batılı, ilerici ve denetlediği devletin kılavuzluğunda çağdaş medeniyete ulaştıracak ilerici bir güç olarak tanımlamıştır. Toplumun genelinin eğitimsiz, geri (muhafazakâr ve cemaatlere bölünmüş), taşralı ve ilimden çok inanca bağlı olduğu gerekçesiyle onun üzerinde sıkı (otoriter) bir yönetim düzeni kurmuştur. Toplum ne zaman bu dar kalıpların dışına çıkmaya çalışmışsa onu darbeler ve hukukuyla hizaya sokmuştur.

Özetle ülke, devletten bağımsız bir siyaset, sivil toplum ve onun ortak akıl üretecek dinamiğinden yoksun kalmıştır. Bu durum, (özellikle silahlı) bürokrasinin rejim üzerindeki vesayetinin sürmesine neden olmuştur. Seçilmiş bütün hükümetler bu kurguyu değiştirmemişler veya değiştirememişlerdir.

O nedenle “demokrasi ayaklar altına alınıyor” feryatları ülke halkının ciddi bir bölümü tarafından önemsenmemektedir. Onlar, yüceltilen geçmişi özgürlük ve demokrasi kaybı olarak algılamamaktadır.

Diğer yandan hep dışında tutuldukları siyasi ve iktisadi merkezin kapılarının onlara açılmasıyla geleneksel kesimler, gelemedikleri mevkilere geldiler. Kazanamadıkları paraları ve statüyü kazandılar. Her şeyden önce giyim, davranış ve muhafazakâr denilen değerleriyle saygın hale geldiler. İlk defa devlet, tüm kurumlarıyla onları muteber kıldı. Buna yokluktan varlığa, görünmezlikten görünürlüğe, güçsüzlükten güç sahibi olmaya, önemsizlikten önemli olmaya giden tarihsel bir yolculuk diyebiliriz.

Ve bu 10 yıl gibi kısa bir dönemde oldu.

Böylesine bir dönüşüm, geniş bir kesim tarafından devrim olarak algılandı. Onlar bunu demokrasinin ve ekonominin tabanının genişlemesi, zaten olması gereken olağan bir süreç değil başlarına konan talih kuşu olarak gördüler. Ülkenin zenginleşmesini kendi zenginlikleri, siyasette söz sahibi olmalarını AKP’nin kendilerine sunduğu bir lütuf olarak değerlendirdiler. AKP’yi desteklemeyi dava olarak benimsediler.

AKP’yi destekleyen kitleler dindardı. Dindarlık, seküler otoriter milliyetçiliğe karşı oluşmuş bir kültürel kimlik alanıydı. AKP onu siyasal bir kimlik alanına dönüştürdü ve seküler otoriter (devletçi) milliyetçiliğin dışarıda bıraktığı Kürtler’i de cezbetti.

Bu durumu, kendisini dini siyasete alet etmekle suçlayanlara karşı, eski iktidarların din işlerini (Diyanet aracılığıyla) hep siyasetin uzantısı olarak kullandığı tezini işleyerek karşılayan AKP oldukça inandırıcı oldu.

Yolsuzluklar

Geriye yolsuzluklar kalıyor! Yolsuzluk, nüfuzunu, mevkiini usulsüz ve etik dışı kullanmaktır. Bununla kendi veya grubu adına kazanç/yarar sağlamak hedeflenir. Yolsuzluğun diğer biçimi de hırsızlıktır.

Yolsuzluk tarihimiz boyunca o kadar yaygın ve içselleşmiş bir şeydir ki onu AKP’ye karşı kullanmak inandırıcı gelmemektedir.

Ya hırsızlık? Kendisinden doğrudan çalınmadıkça ve çalınanın kendisine kısmen de olsa yarar (hizmet, destek) sağladığını bildiğinde toplumların duruma hoş görüyle yaklaştığı araştırmalarla kanıtlanmıştır. Hele yapılan usulsüzlüklerin yeni kazanılmış konumlarını tahkim ettiğine ve davaya hizmet ettiğine inanmışlarsa…

Toplumsal bilinçaltımızda azınlıkların ülkeden kaçırılarak mallarına ve mülklerine el konulması, Müslüman’ın bu yolla zengin edilmesinin milli ekonominin ana mekanizmalarından biri olduğu gerçeği yatmaktadır. Bu konuda topluca susmanın ortak bir suç ortaklığı duygusu yarattığı düşünülürse, zengin edilen ve kollanan kitlelerin devletin usulsüz uygulamalarına itiraz etmesi pek beklenmemelidir.

Özetle AKP iktidarı yerleşik geleneklerden kopmadığı gibi onları sürdürerek kendi tabanını yaratmıştır. Onların da pek bir şikayeti yoktur!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89