• BIST 10276.88
  • Altın 2389.553
  • Dolar 32.3413
  • Euro 34.8304
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 20 °C
  • Berlin 18 °C

Neden çözemiyoruz!

Doğu Ergil

Bir hastalık için gereken tedavide iki temel ilke gözetilir: Hastalığın teşhis edilmesi ve zamanında tedaviye başlamak.

Bir başka gerçek; başlarda işe yarayacak müdahale yapılmadığı takdirde sonraki aşamalarda o tedavi yöntemi işe yaramaz; hastalık ilerler. ‘Kürt meselesi’nin üzerinde anlaşılmış bir tanısı var mı? Doğrusu kuşkuluyum. 

Eğer yoksa hangi tedavi yöntemini hangi araçlarla uygulayacağız? Eğer “sorun” 30 yıldır çapı genişleyen bir biçimde sürüyorsa, benimsenen yöntem ve araçların yetersiz olduğunu artık kabul etme zamanı gelmedi mi? 

Cumhuriyetin bu en uzun süren sorunu önümüzde bir meydan okuma gibi duruyor. Biz bunu ekonomik nedenlere, dış güçlere, şiddet düşkünü bir örgüte bağlıyoruz. Ama nedense bunların birer sonuç olduğunu, asıl nedenin yapısal olduğunu görmek istemiyoruz. 

Kürtler’e de “var olan yapıda nedir sizin sorununuz” diye sormuyoruz. Geçenlerde Başbakan kendi partisinin doğu illeri temsilcilerine danışarak gecikmiş bir süreci başlattı. 

Bakalım bu görüşme( ler)den nasıl bir anlayış ve uygulama çıkacak? Sorunun evrimi Sorun görünür olduğunda yöreseldi. Giderek ülke çapında genişledi. Körfez Savaşı ile bölgesel hale geldi. 

Arap Baharı’ndan sonra ‘Kürt sorunu’ uluslararası olgular arasına girdi. Artık onu değişen ittifaklar, siyasal yapılar, hatta sınırlar boyutunda ele almak gerekiyor. Hâlâ yerel veya ulusal bir mesele olarak görmek ‘Kürt sorunu’nu daha da çözümsüz kılabilir. Neden mi? 

Doksanlara kadar merkezi otoritenin yetkilerinin yerele devredilip, vatandaşlığın tüm kümeleri içerecek biçimde etnik vurgudan arındırılmasıyla mesele çözülebilirdi. 90’lardan sonra merkezi otoritenin egemenliğinin idari bir adem-i merkeziyetçilikle paylaşılması talebi söz konusuydu. 

Bu talep kanlı bir biçimde bastırıldı. 2000’lerden sonra itiraf etmesek de kendisi için egemenlik isteyen bir Kürt hareketi ile karşı karşıyayız. Artık Kürtler’in bir bölümü başka bir ulusun egemenliği altında yaşamak istemediklerini söylüyorlar. Bunun için de her türlü riski göze alarak silahlı mücadele sürdürüyorlar. 

Bunu sadece Türkiye’de yapmıyorlar. Irak’ta yaptılar ve başarıya ulaştılar. İran ve Suriye’de sürdürüyorlar. Şimdilik İran’daki çabalarını durdurdular, Suriye’ye yoğunlaştılar. 

Bu ülkelerin hükümetleriyle egemenliği paylaşmak istiyorlar. Bu gerçekleşmezse, kendi egemenlikleri (bağımsızlık) için savaştıklarını artık inkar etmiyorlar. 

Türkiye’de siyasiler ve bürokrasi meseleye hâlâ yerel veya yöresel bir olgu olarak bakıyor ve bu gözle yaklaşıyor. Dolayısıyla sonuç alınamıyor. 

Çünkü yaygın inanç bu işin ezici bir şiddet siyasetiyle bastırılacağı ya da sorunun aslında Kürtler’den kaynaklanmadığı, onların “dış güçler/emperyalistler” tarafından kışkırtıldığı. 

Bu analizin başrolünde eli silahlı Kürtler ve emperyalistler var. Birinciler söz dinlemiyor; ikincilere de biz söz geçiremiyoruz. Hâlâ halksız bir siyaset anlayışında ısrar ediyoruz. 

Sonuç: Çözümsüzlük. Acı gerçek Basit bir mantık, terörizmin şikayet ve beklentilerinin karşılanmadığına inanan bir topluluğun kendisini silahlı bir örgüt aracılığıyla ifade etmek ihtiyacından doğduğunu ortaya koyabilir. 

Ama teşhis ve failin yanlış tanımı nedeniyle farklı bir mantık hükmünü sürdürüyor. Sorunun asıl muhatabı olan (bir kültür ve kimlik grubu olarak) Kürtler, merkezi hükümet tarafından siyaset dışında tutulurken, siyasete zorla giren silahlı örgüt hem tüm Kürtler’in temsilciliği iddiasında bulunuyor hem de onların iradesine ipotek koyuyor. 

Bu emrivakii benimseyen hükümet, çözümde muhatap olarak örgütü görüyor. Ama artık örgütün amacı çok açık: Türkiye içinde bir Kürdistan’dan daha aşağısına razı olmayacak. 

Sonra da Türkiye birimi ile diğer birimlerin birleşmesi için çalışacak. Bu gerçeği görmedikçe artık ‘Kürt sorunu’nun sağlıklı bir teşhisini koymak mümkün değil.

  • Yorumlar 4
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89