• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 3 °C

Kürt sorununda neredeyiz?

Doğu Ergil

Bir süredir PKK çevreleri hükümetin işi yavaştan aldığını, Öcalan'la görevlilerin yürüttüğü görüşmelerde kapsamlı bir siyasal müzakere aşamasına geçilemediği için "barış süreci"nin fiilen sona erdiğini söylüyorlardı. Hatta Abdullah Öcalan'ın oyalamadan bezip, süreçten çekilme eğiliminde olduğunu belirtiyorlardı.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, "AKP süreci böyle götüreceğine inanıyorsa aldanıyor. Kendi sistemimizi kuracağız. AKP sanmasın ki biz kendisine seçim kazandırmak için bu çatışmasızlığı sürdüreceğiz" demişti. KCK eşbaşkanı Bese Hozat, "Önderliğin süreçten çekilmesi, sürecin ortadan kalkması, mücadele ve savaş sürecinin başlaması demektir.

Kürtler devletle uzlaşarak sistemini kurmak istedi. Devlet buna gelmiyorsa, Kürtler, idare, eğitim ve savunma alanına kadar kendi sistemini kuracaktır... Türkiye bu çözüme gelmezse, birkaç yıl sonra yaşayacağı durum, Suriye'nin durumu olacaktır"
öngörüsünde bulunmuştu. (Taraf 19 Ekim.)

Çatışma süreci yeniden başlar

Bu iki açıklamadan şu sonuçlar çıkartılabilir: 1- Abdullah Öcalan olmadan müzakere olmaz, süreç yürümez. 2- Hükümet işi ağırdan alır, mutabakat sağlamaktan kaçınırsa PKK çevresi kendi gündemini devreye sokacaktır. 3- Bu konuda hükümet direnirse çatışma süreci yeniden başlar. 4- Çatışma başlayınca Kürtler fiili bir özerkliği yürürlüğe sokarlar.

Bunu yapabilirler mi, buna yetecek güçleri var mıdır bilinmez ama çatışmalar başlarsa Türkiye'nin karışacağı, yükselen özgüveninin düşeceği ve yine içe kapanacağı söylenebilir. Bu olumsuz tablo seçimlere de yansır.

Öncelikle kabul edelim ki barış(ma) süreci tek taraflı olmaz. Şartları ve sonrasının güvenceye alınması için çatışan tarafların uzlaşması gerekir. Tek taraflı savaş ilan edilebilir ama tek taraflı barış ilan edilemez. Barış sağlanamadığı takdirde siyasal anlamda bir hayli hazırlıklı olan ve gelecek planları olduğu her haliyle belli olan Kürtler, gündemlerini tek taraflı gerçekleştirmeye kalkabilirler. Bu eğilimi tespit eden hükümet, Başbakan'ın ağzından BDP ve Kandil'i uyardı: "Söylemleri bu dozda giderse görüşmenin ipleri kopar."

Yasal zemin oluşturulması lazım

Bu gerilimli ortamda herkes Öcalan'a döndü. Bunalımı tırmandıracak mıydı, yumuşatacak mıydı? 15 Ekim'de kendisini İmralı'da ziyaret eden BDP heyetinden Pervin Buldan ferahlatıcı haberi getirdi.

Öcalan, "'40 yıllık bir savaşı bitiriyoruz. Bu nedenle dağdan gelecek insanlar için yasal zeminin oluşturulması lazım... Bana yasal zemin hazırlasınlar, bugün bu insanları dağdan indiririm Ama siyaset kanalları kapalıyken bunu yapamam" diyor. Hükümetin elini çabuk tutması gerektiğini, süreç konusunda hayal kırıklığı yaşanmaması için derin müzakerenin zorunlu olduğunu, bu konuda umudunu korumak istediğini söylemiş.

Bu sözlerden iki şey anlaşılıyor: Öcalan barış sürecini devam ettirmek istiyor. Silahlı siyasete başvurulmasından yana değil. Ama mücadelenin devam etmesinden yana. "Süreçte tıkanma halinde. Arkamızda çok büyük bir halk hareketi var. Kendi imkânlarımızla haklarımızı alacağız. Türkiye böyle demokratikleşecek."

Bu ne anlama geliyor? Şiddete başvurmadan her düzlemde sisteme, idari uygulamalara ve değişmeyen yasalara karşı toplu direnç başlatılacak. Adaletle işlemediği iddia edilen kurumların alternatifleri oluşturulacak (buna okullar ve yerel yönetimler dahil) paralel bir sistem yaratılmaya çalışılacak.

Sivil itaatsizlikle başlayan bu süreç, devletten bağımsız bir Kürt sivil toplumunun oluşumuna gidebilir mi? 1 milyon dolarlık soru işte bu!

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89