• BIST 10276.88
  • Altın 2389.553
  • Dolar 32.3413
  • Euro 34.8304
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 22 °C

Kargaşa

Doğu Ergil

Yaşanan karmaşada görünen tablo şu: Emniyet ve savcılar, 'Kürt sorununa' yaklaşımda benimsedikleri imha ve tevkif (güvenlik) yöntemi gereği...

Yaşanan karmaşada görünen tablo şu: Emniyet ve savcılar, 'Kürt sorununa' yaklaşımda benimsedikleri imha ve tevkif (güvenlik) yöntemi gereği PKK ile başlatılan Oslo görüşmeleri ve KCK yapılanması konusunda hükümetin benimseyip MİT üzerinden yönetmeye çalıştığı uzlaşmacı tutuma karşılar. Bu görüntü, şimdiye dek yürütülen asker merkezli şiddet ve yıldırma politikasıyla uyumlu. Yani Kürt meselesinde eskiye dönüş ve güvenlik politikalarında bir süreklilik söz konusu. Bu da çözümsüzlük ve belirsizlik demek. Siyaset, çözümsüzlük ve belirsizlik kaldırmaz çünkü ümitsizlik ve yılgınlık doğurur. Oysa insan psikolojisi, kendisini korumak için bunlardan kaçar. Eğer resmi politika belirsizlik, çözümsüzlük ve ümitsizlik üretiyorsa intiharcıldır. Önünde sonunda kendini yok eder.
Bu nedenle hükümet ve onun kendisine sıkıca bağladığı MİT, alternatif bir çözüm yöntemini benimseyerek Kürt sorunu konusunda yeni bir dönem başlattı. Bunu yapmaktaki amacı, PKK baskınlarında gözlenen açık savunma hataları ve ihmaller, bu örgütü izleyen Heronlar'ın düşürülmesi çabaları ve son Uludere bombardımanında ortaya çıkan kasıtlı yanlış bilgilendirme, Kürt meselesinde şiddet, çatışma ve uzlaşmazlık yoluyla çözümsüzlük üretmek olduğunu anlamasıdır. Ayrıca bu yaklaşım, güvenlik bürokrasisinin devlet içindeki (ve toplum üzerindeki) başat konumu sürdürmesini sağlıyordu. Bu doğrultuda çalışan kuvvetli bir yerli ve yabancı koalisyon olduğu kanısı yaygın.

MİT'li çözüm

Buna karşı MİT'in içinde yer aldığı yeni süreçte iki çizgi izlendi. 1- "Madem bir uzlaşmazlık var, onun diğer tarafı çözüm sürecine katılmalıdır; sorunu nasıl anlıyorlar ve hangi çözüm önerileri sunuyor görelim" anlayışından hareketle İmralı ve Kandil ile görüşülmeye başlandı. 2- Madem PKK bir şiddet örgütü niteliğinden uzaklaşmalıydı, milyonlarca oyu devşirecek siyasal bir hareket olduğu için önündeki siyaset kulvarı açılmalıydı. Yani sorunu şiddetle siyaset sahnesine taşıyacağına, siyasetle kamu alanına (parlamento zeminine) taşımalıydı. Bunun için yarı -askeri değil, sivil- siyasal bir alternatif örgütlenme gerekiyordu. İşte KCK bu anlayış sonucu doğdu.
KCK söylendiği gibi bir MİT icadı mıdır? Yoksa PKK kampının kendi öz evladıdır da MİT onun içine girerek istediği doğrultuda hareket etmesini mi sağlamayı düşünmüştür bilemem. Ama mantık, dünyada uygulanan ve başarı kazanan uzun süreli siyasal uzlaşmazlıkların çözümünde yararlanılan yöntemlerle uyumludur.
Ne var ki bu iyi niyetli çabalar akim bırakılmıştır. Bir yanda içerideki şiddet ve güvenlik lobisi, diğer yanda Kandil ve PKK'yı besleyen, kendi bölgesel amaçları için yönlendiren dış çevreler barış(ma) sürecini sabote etmişlerdir. İmralı ile varılan her anlaşma aşamasında bu sabotaj yinelenmiş ve hiddetlenen hükümet güvenlik politikasına geri dönmüştür. Ama bu sefer o politikanın uygulayıcısı olan ordu yerine devreye giren emniyet ile işi götürmeyi yeğledi. Bu tercihin iki sakıncası vardı: Geri dönülen yöntemin kısırlığı ve o yöntemle sistemde yerini koruyan kadroların toplumdan ve hukuktan uzak refleksleri.

Çekiç siyaseti

Hani denir ya "Elindeki tek alet çekiçse, bütün sorunları çivi gibi görürsün." Çekiç vurdukça sorunu (çiviyi) daha derine gömmüş, çıkarılamayacak hale getirmiştir. İkincisi, Uludere olayında olduğu gibi hükümet çekici öteki eline vurmuştur.

Ne yapmalı? Bir arkadaşımın sorduğu gibi, "MİT, emniyet, hükümet, özel yetkililer... İyi de halk bunun neresinde?" Allah aşkına hangi önemli politikaya halk müdahil oldu ki? Sadece seçimden seçime oyuna başvuruldu...
Kıssadan hisse:

1- Vasiyi değiştirmek yetmez. Vesayetin kurumları ve kuralları (hukuku) durdukça onu kullanacak güçler çıkacaktır. Demokratik bir düzen ve hukuk devletini kurmakta gecikmek hükümetin ve Türk siyasetçilerinin en büyük hatasıdır. Bindikleri dalı kesmektedirler.

2- Hep hukukun üzerinde (ama kanuna uygun) olmuş bulunan ve kuvvetler birliğinin ürünü olan İstiklal Mahkemeleri'nin ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin ardılı olan özel yetkili mahkemeler ve savcılar uygulamasına son verilmelidir. Bunlar vesayet kurumlarıdır. Güçlerini kimin kime karşı, ne zaman kullanacağı belli olmaz.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89