• BIST 9574.22
  • Altın 2493.407
  • Dolar 32.6002
  • Euro 34.8556
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 27 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 6 °C

Güç ve strateji

Doğu Ergil

Geçen cumartesi 20.15 diye duyurulan ABD Başkanı Barack Obama'nın Suriye'ye olası bir müdahale kararını açıklaması bütün dünyada merakla beklendi. Beyaz Saray'ın gül bahçesine konan boş kürsüyü yarım saatten fazla milyonlarca kişi seyretti. Başkan geciktikçe çeşitli uzmanların görüşlerini dinledik, bilgilendik. Ama bir şeyi de iyi anladık: Dünyanın en güçlü adamının ağzına bakıyor, kendisinden ve ülkesinden ne kadar hazzetmesek de onun açıklayacağı eylem planından medet umuyorduk. İşte güç bu!

Strateji

Biz ülkemizin ne kadar stratejik bir konumu olduğunu tekrarlar dururuz. İş başındaki hükümetimizin dış politikasına yön veren ilke "stratejik derinlik"tir. Ancak strateji, amaçlarımız (ulusal çıkarlarımız) doğrultusunda sonuç getirmesi beklenen bir planlamadır. Onun başarıya ulaşması için doğru ve yeterli araçlar gerekir. Bu araçların yeterliliği, ulusal gücü dışarıya yansıtmak ve kalıcı değişiklikler/sonuçlar yaratmak kapasitesi ile ölçülür. Stratejinin derinlik ölçüsü, kaplanan (milli) alan değil, etkilenen dışsal alanın çapıdır.

Stratejik etkinlik (isterseniz derinlik) sert güçle veya yumuşak güçle sağlanır. Sert güç, ordunuzun deniz aşırı operasyon yapma kabiliyetine, balistik füze envanterinize, askeri teknolojinizin sürekli yeni saldırı ve savunma silahları üretme kapasitesine, hasmınıza caydırıcı askeri ve ekonomik abluka uygulama kabiliyetinize bağlıdır. Bütün bu niteliklere sahip bugün dünyada bir tek ülke var: ABD. Hoşlansak da hoşlanmasak da Amerikan'ın stratejik derinliği bütün dünyadır. O nedenle uluslararası bir sorun haline gelmiş olan Suriye meselesini çözmek için ABD Başkanı'nın ağzına bakıyoruz. Buna rağmen ABD bile her istediği şeyi yapamıyor ve yaptıramıyor. Neticede yerel güçler/halk, daha kalıcı olduğu için okyanus ötesinde tasarlanan planları bozuyor.

Ne var ki çoğu kez yerel güçler/halklar da kendi oyun planlarını geliştirip uygulayacak kapasiteyi gösteremiyorlar. Geriye tarumar olmuş ülkeler, iç savaşlar ve nasıl sonlandırılacağı belli olmayan istikrarsızlık kalıyor. Bunun en son örnekleri Afganistan ve Irak. Bu ülkelerin yerel güçleri soy ve mezhep farklılıklarını bağdaştıracak kapsayıcı bir siyaset geliştiremiyor. Çatışan taraflar, bunu sağlayacak bir demokratik düzene ve güç paylaşımına yanaşmıyorlar. Sınırsız, hukuksuz ve insafsız bir çatışma hali sürüp gidiyor. Üretken ve sürdürülebilir bir ekonomik düzen kuramamak ayrı ama aynı derecede önemli bir sorun.

Çelişki

Sınır aşan gücünü kullanarak dünyaya nizam vereceğim diye ülkelerin içişlerine karışan Amerika, "çirkin Amerikalı" olarak imlenir. Öyledir ama ne zaman bir ülkede iç savaş çıksa ve bu taraflar arasında sonlandırılamasa (Hatırlayalım; Bosna, Kosova örnekleri Avrupa'nın göbeğinde çaresizlik içinde izlendi) ABD yardıma çağrılır. İsrail'in ABD tarafından korunduğu bilinmesine rağmen Filistin konusunda yine de ABD'nin arabuluculuğu istenir.

Şimdi de aynı şeyi yapıyoruz ve dünyanın başat "emperyalist" gücü olarak nitelediğimiz Amerika'dan medet umuyoruz. İşin ilginç yanı bunun ne denli büyük bir çelişki olduğunun farkında değiliz. Yoksa farkındayız da biraz tekil aktör olarak yetersizliğimiz, biraz da stratejimizin amaçları ile araçları arasındaki uyumsuzluk nedeniyle 'daha güçlü'den yardım mı istiyoruz? İyi ama 'güçlü'nün stratejisi bizimkinden farklıysa? Hele biz stratejimizi başta onun stratejisine aykırı kurmuşsak?

Ööff, ne karışık konular bunlar! Tevekkeli bilgeler, "Kendini bilmek en büyük erdemdir" demiyorlar.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89