• BIST 10055.98
  • Altın 2426.754
  • Dolar 32.2243
  • Euro 34.7798
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 15 °C

Silahlı savaş ve manşet savaşları

Roni Margulies

Yıldırım Türker Radikal’den istifa edecek diye çok korktum.

Geçen perşembe gazetenin “Bebek mezara, BDP Meclis’e” manşetinin ardından şöyle yazdı Türker:

“Kimi namlı sağcılarla, gizli MHP-BBP milletvekilleriyle yan yana yazılarım çıktı. Buna katlanmak zordu, ama Radikal’in böyle bir manşetinin altında sessiz sedasız yazmayı sürdürmek imkânsız. Bu manşetten sonra Sözcü’den, Yeni Şafak’tan, Orta Doğu’dan, Vakit’ten farklı bir gazetede yazıyormuş gibi davranmayı kendime yakıştıramam.”

Nefesimi tutup bekledim.

Bugün (yani siz bu satırları okurken, dün), kendisiyle Hz. Ömer arasında benzerlik kursa da, Türker’in “yazdıklarına birçok açıdan itirazı” olduğunu belirtse de, Türker’in de hassas olması gerektiğini belirtme densizliğinde bulunsa da, zeytinyağı gibi su yüzüne çıksa da, sonuç olarak Eyüp Can özür dilemiş: “Uyarısı için Yıldırım Türker’e teşekkür ediyor, üzdüğümüz herkesten özür diliyorum.”

Derin bir nefes aldım.

Eyüp Can’ın aldığı nefes daha da derin olmuştur. Türker’in ayrılması sonucunda Radikal’in kaç okuyucu kaybedeceğini benden daha iyi bilir herhalde.

Ama Radikal’in kaybı bizim kaybımızın yanında solda sıfır kalırdı.

“On yıllar boyunca Kürt illerine Genelkurmay’ın bültenleriyle, ‘andıç’larıyla, açıklamalarıyla bakmış olan gazetecilik”, “ana akım medyanın ısrarla ve askeri bir ruhla görmezden geldiği devlet ve uzantılarının zulmü, işkenceleri, katliamları”, “ille resmi devlet kurumlarının açıklamalarını referans kabul ederek yapılan habercilik”, “bir gazete çok tartışmalı hadiseler karşısında sürekli karşımıza yalan-yanlış-manipülatif polis dosyalarını, tanıdık polis beyanatlarını sürüyorsa bir gün bunun da özrü dilenmek zorunda kalınacaktır...”
Tek bir yazıya bu sözleri sığdıran ve yıllardır sığdıran Türker’i kaybetmemek Radikal’in değil, bu memlekette yaşayan herkesin kazancı.

Ama bu arada “Bebek mezara, BDP Meclis’e” manşeti atılmış ve okunmuş ve okuyanları etkilemiş oldu tabii. Geçmiş olsun.

Ve manşet, aynı günlerde ve haftalardır çok çeşitli gazetelerdeki çok çeşitli manşet gibi, bizzat hükümetin basın danışmanları tarafından atılsa, tam da böyle atılırdı.

Uzağa gitmeye gerek yok ama. Türker’in yazısını okuduğum gün, kendi gazetemin manşeti şöyleydi örneğin:

“Hamile kadını vuranlar PKK’lı”
.

Bugün gazeteme bakıyorum, iki köşe yazısının başlıkları gözüme ve beynime çarpıyor:

“Kandil istifa!”
ve “Öcalan PKK’dan istifa eder mi”.

Denebilir ki, ne var bunda, manşet Batman Savcılığı’nın inceleme sonucunu aktarıyor, yani haber değeri olduğu kuşkusuz. Köşe yazarları ise kendi görüşlerini yazmış. Doğal olarak.

Kurtuluş şöyle demiş: “Bugün ise devlet değişim geçiriyor ama PKK’dan karşılığını bulamıyor”.

Yıldıray da şöyle: “Eğer Kandil’de seçilmiş bir hükümet olsaydı, tüm bu başarısızlıklar yüzünden istifa etmek zorunda kalırdı herhalde”.

Özetlersem, “Barış olmamasının tek sorumlusu PKK”.

Peki, yarın şöyle bir haber okuyacak mıyız Radikal’de, Taraf’ta veya herhangi bir gazetede:

Yeter artık! Elinizi BDP’den çekin!

KCK tutuklamalarına bugün bir dalga daha eklendi. Geceyarısı İstanbul, Gaziantep, Diyarbakır ve Ankara gibi illerde BDP il ve ilçe yöneticilerinin de aralarında olduğu 123 kişi yapılan operasyonlarla gözaltına alındı.

Gözaltında ya da tutuklu olan binlerce BDP yöneticisine 123 kişi daha eklendi.

Tek anlamı barış sürecini baltalamak olan KCK davası, Kürt halkının sivil siyaset yapmasını engelliyor. Belediye başkanları, ilçe başkanları, il örgütü yöneticileri ya da parti üyeleri tutuklanıyor, hapse atılıyor. Bu saldırı dalgası bugün başlamadı. Ama özellikle BDP üyelerine yönelik olarak son birkaç ayda müthiş bir ivme kazandı.

Bu saldırı dalgası, KCK davası, tutuklamalar, Kürt halkının siyaset yapma hakkını elinden alma girişimidir.

Bir yandan siyasiler tutuklanırken diğer yandan Başbakan tarafından dile getirilen ‘müzakere’ terimi, içi boş bir aldatmacaya dönüşmektedir.

Bir yandan BDP üyelerine yönelik ‘yasal’ şiddet dalgası örgütlenirken, diğer yandan Meclis’te yeni bir anayasa yapımından söz etmek, sadece göz boyamaktır.

İşte, BDP milletvekilleri Meclis’e döndü.

Ama ne KCK tutuklamaları sona erdi ne de sivil siyaset yapanlar üzerindeki şiddet dalgası.

Hükümeti istifaya çağırıyoruz.”

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89