• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 27 °C
  • Berlin 20 °C

Seçim, kaset savaşları ve iktidar

Ersin Tek

Gündemimizin orta yerinde yer tutmaya aday olan kaset savaşları başladı.

Siyasetçilere ait olan iğrenç kasetler.

Tüm iğrençlikleri ve çarpıklıklarıyla bu kasetler toplumda yaşadıklarımızla bire bir örtüşüyor ve bizlere bir öğüt niteliği taşıyor.

Çıkarılacak ders: Herkes bir yerde zavallı ve kirlidir...

Kendini temize çıkaranlara inanmayın, onlar en kirlilerdir. Büyük laflar edenlere kanmayın. Kirlerinden arındırmak, ya da diğerlerine üzülmek için etmiyorlar bu lafları, diğerinin kirleri üzerinden bir şey kapma derdindeler.

Bu kirlilikten medet ummak acınası bir durumdur.

Ortada bir sorun var. Bu sorun görmezden gelinerek çözülecek bir sorun değil…

Ucuz hesaplar dönüyor yine. Çünkü hiçbir yüksek/uhrevi beklenti bu kadar kirli yöntemlerle elde edilmez.

Bu çarpık siyasi düzene mesafeli kimseler için bu kaset savaşları, neresinde durulacağı bilinmez bir savaştır; taraf olmakta/olmamakta burada şüpheli bir durumdur. Çünkü bu sorunlar, bizim inandığımız dinin/ideolojinin/dünya düzenin doğurduğu sorunlar değil. Kalkıp çözüm aramakta abes.

Bu, toplumlara dayatılan beşeri düzenlerin doğurduğu sorunlardır. Asıl tartışılması gereken bu düzenler ve sonuçları…

Eğer insanoğlu kendini gözetleyen ve denetleyen üst bir iradenin/gücün olmadığına inanırsa, bu iğrenç durumların olması kaçınılmazdır. İnsan nefs sahibidir; iktidar için, dünya için yapmayacağı şey yoktur.

Bu beşeri düzenlere tapanların dünyayı/insanlığı sürükledikleri felaketler, ölümler, varoluşun anlamından kopuş ortadadır bugün.

Ne yapılabilir?

Yapılması gereken şey, geleceğin büyük resmi üzerine bir daha düşünmeli ve insanca yaşamın ilkelerini hatırlatmak…

Bu kaset savaşları vb. iğrençlikler son hızla sürecek.

Bu kaset savaşları, iktidar savaşıdır. İktidar hırsı oldukça bitmez…

Seçim arifesinde daha bir şiddetleniyor ve her şey mubah hale geliyor. Çok gördük bu durumu…

Seçim mi?

Seçim dedikleri şey, bir aldatmacadan ibaret…

Bu aldatmaca üzerinden insanları oyalıyorlar, eziyorlar, sömürüyorlar, öldürüyorlar… Bu aldatmaca, kurulu rant düzenlerini korumaktan başka bir şey değil.

Seçim masalıyla, kaset vakaları, adam öldürmeler, şantajlar, tehditler, kargaşa vs. şeyler başını alıp gidecek.

Değer mi bunlara?

Seçimden sonra bütün bunlar bitecek, her şey düzelecek diyenler yalan söylüyor. Yalan. Bitmeyecek!

Bu yanlış durum birileri için, hayatları boyunca bir anlam veremeden sürdürdüğü bir tapınma biçimine dönüşmüş durumda. Bunları bundan alıkoyamazsınız. Bitirmek o kadar kolay değil. Bu aldatmacaya inananların/tapanların sayısı çok. Sandığa umut bağlayan ve güvenen herkes bu aldatılan gruptan sayılır.

Sandık, sistemin can damarıdır. Kimse sistemin bu can damarına laf etmiyor, dokunmuyor. Aksine yapılan tek şey bu can damarı daha çok beslemek ve korumak.

Kimse bu iğrenç durumlara sebebiyet verenin bu düzen olduğunu ve kendilerinin de bu düzenin köleleri olduklarından hiç ama hiç bahsetmiyor. İşlerine gelmiyor…

Yalancı gerçeklik çoğunlukta bir körlük yaratmış diye; kalpleri, beyinleri, gözleri bağlanmış ve sıtmaya razı olmuş halde yaşıyor.

Bu çürük dayanaksız düzene bel bağlıyorlar ama bu şekilde bir yere varamazlar. Hakikat apaçıktır, ondan kaçış yok…

Nietzsche çok önceleri şöyle bir şey söylemişti: ''Biz birbirini kovalayan yıkılışları, harabeleri ve altüst oluşları beklemeliyiz.''

Beklemeye gerek kalmadı.

Tam da bu altüst oluşların içinden geçiyoruz hızlıca. Kaçınılmaz bir sonmuş gibi hem de. O görünmez istikametlere doğru ilerliyoruz, yaklaşan belaları görmeden. Büyük felakete doğru sürükleniyoruz.

Bu kötü gidişata kulak asmıyor kimse…

Neden?

Tarihi kendi gafletiyle yazmaya devam ediyor insan. Bu kadar büyük yıkımları kısa bir zamanda içerisinde meydana çıkardı...

Özetle, hepimiz bu dünyayı değiştirmek ve de ona sahip olmak istiyoruz.

Lakin bu işi, bu dünyayı tanınmadan, bu dünyayı anlamadan, bu dünyayı anlamlandırmadan yapmak istiyoruz.

Bir duruş şekli ortaya koymadan yapmak istiyoruz her şeyi. Çok trajik…

Elbette bu mümkün değil.

Duruş şeklimizi ortaya koyacak olgu, dünyanın mahiyetinin doğru tanınmasıdır. Kendi somut gerçekliğimiz açısından da bu böyledir. İtiraza gerek yok.

Kendi çağımızı olsun, geçmiş dönemleri olsun, kavramak ve açıklamak/yorumlamak istediğimizde, bazı değerlerden hareket etmek zorundayız. İnsanlık tarihinin oluşturduğu değerlerdir bu değerler.

Kaset, ahlak, hak, değişim diyenler, bunlardan haberdar mı bilmem ama bu değerler olmalı…

Araçlar ve amaçlar bazında bir ahlak/ölçüt olmalı ve bu ölçütler, o insanlığın ruhuna uygun düşmeli diyoruz da. Ama bunu demenin de bir anlamı yok bu ortamda. Bunu da biliyoruz. Çünkü bu toplumda talep edilenler ve talep edenler bozuk bir düşüncenin eseri olduğu için hiçbir anlamı yok.

Temel mesele, bu bozuk düşüncenin bir an önce ve kökten değişmesidir…

Kaset savaşları uzun bir müddet gündemimizi meşgul edecek daha. Sonuçları itibarıyla geniş bir zamana yayılacak. Kaset mağduru görünenler, kaset üzerinden hesaplar yapanlar, kaset üzerinden ahlak dersi verenler hepsi olacak. Fakat bunların hepsi aynı kefede durdukları için, aynı değirmene su taşıdıkları için hiçbir şey değişmeyecek. İşin başı yanlış…

Anlayacağınız herkes neyi talep ettiğini, ne için savaştığını, hangi araçları kullandığını ve kimden medet umduğunu bir daha gözden geçirmeli…

Bugün yaşanılan bu oyunlar, mücadeleler, hayvanca şeyler, karanlık odalarda, karanlık masalarda dönen şeylerden küçük bir kesit sadece. Ama bunda da bir umut/bir çıkış yolu vardır elbet ve bir yerde bitecek…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89