• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 11 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 15 °C
  • Berlin 13 °C

Rouget de Lisle ve Taraf

Roni Margulies

Fransız millî marşı Marseillaise’in bestecisi Claude Joseph Rouget de Lisle hakkında yazmak istiyorum bugün. Oradan da kendi İstiklal Marşı’mıza geçeriz.

Ah, pardon, geçemeyeceğiz.

Yazmam gereken başka şeyler var.

Birkaç gündür posta kutum iki tür iletiyle doldu.

Yarısı şöyle:

Ya abi acayip kızgınım. Bu nedir ya. Üç beş densiz yüzünden Taraf da mı almıyak artık. Ümit Kıvanç, Nabi Yağcı yok... Ona buna kara çalmaktan başka hiç bi halta yaramayan insanlara bak ya. Bu nedir arkadaş. Valla sizler de olmasanız büyük bi keyifle okuduğum Taraf’ı artık elime almazdım. [beş Taraf yazarı] gibilerinin yazdıklarından hiç bi halt anlamıyorum, bunlar nasıl Taraf’ta yazabiliyo. Neyse abi, bunları sana yazmamın sebebi, senden de istifa haberi gelecek korkusu. Aman abi öle bi şey yapacaksan dur bunları bi hazmedek, yoksa valla strese gireriz :)

İletilerin diğer yarısı da şöyle:


Roni abi bence fazla bile kaldın orada. Biz Yağcı ve Kıvanç’tan önce senden bekliyorduk ayrılmayı. Abi artık ne idüğü belirsiz, kirli bir gazete oldu Taraf. Sol ve Kürt düşmanlığının merkez üssü haline geldi adeta. Hâlâ orada bir şeyler yapabilirim diye düşünüyorsan bence yanılıyorsun. ‘Ne yapayım, Hürriyet’te mi yazayım?’ demiştin. Bence Taraf şu haliyle Hürriyet'in bile gerisine düşmüş görünüyor. Ayrılman onurlu ve tutarlı bir duruş olur.

Ayrılma meselesine geliriz. Önce bu iletilere yol açan tartışmaya bakalım.

Halil Berktay’ın bir süre önce açtığı sosyalizm tartışmasında şöyle düşünmüştüm: Benim için sosyalizm, sosyologların, siyaset bilimcilerinin veya tarihçilerin uzmanlık alanı değildir. İlgilenebilirler, ama onların ilgisi beni ilgilendirmiyor.

Sosyalizm, insan toplumunun mevcut örgütlenme biçimini adaletsiz, haksız, yanlış bulanların, bunu değiştirmek isteyenlerin, adil, eşitlikçi, baskısız ve sömürüsüz bir dünya için mücadele edenlerin ilgi alanıdır. Onların elinde bir araçtır.

Sosyalizmin geçmişte ne olduğu, gelecekte ne olacağı tartışması, dünyayı nasıl değiştireceğimiz tartışmasından bağımsız bir tartışma olamaz; dünyayı değiştirme amacını taşımayan bir tartışma olamaz.

Halil olabileceğini zannediyor.

Kapitalist dünyanın çivisi çıkarken, 1929’dan bu yana en derin ekonomik kriz yaşanırken, Arap ülkeleri, Avrupa ve Amerika devrimler, genel grevler ve işgal hareketleriyle sarsılırken, gündemimizin birinci maddesi sosyalizmin sorunları mıdır?

Yoksa kapitalizmin sorunları mıdır? Debelenen ve debelenirken on milyonlarca insanı işsizliğe, açlığa, yoksulluğa sürükleyen bir sisteme ölümcül darbeyi nasıl vuracağımız mıdır?

Ben sosyalizmi kitap yazmak veya üniversitede başarılı olmak için tartışmayı reddediyorum. Tartışmanın bir boyutu “Dünyayı nasıl değiştireceğiz” sorusu değilse, o tartışma beni ilgilendirmiyor.

Keza 1 Mayıs 1977 tartışması. Mal bulmuş mağribi gibi, bin türlü yalan yanlış bilgiyi de devreye sokarak sosyalizme bok atma fırsatını bulup coşanların iddialarına şeyimle gülüyorum.

Sosyalizmin ne olup ne olmadığı Atina ve Paris’in (ve bir gün İstanbul’un) işyerlerinde, Tahrir Meydanı’nda, ayaklanma ve genel grevlerde belirlenecek. Taraf sayfalarında değil,

Gazeteden ayrılma meselesine gelince.

Diyelim ki bu gazete gerçekten de Hürriyet’in bile gerisine düştü. Ahmet Altan roman yazar ve Yasemin Çongar Avrupa’da konferanslara katılırken, gazete aslında Hürriyet’te çalışması gereken bir avuç densizin elinde kaldı.

Hepsine eyvallah.

Ama ben buraya gelirken sosyalist bir gazeteye geliyor olduğumu düşünerek gelmedim. Ahmet Altan veya başka yazarlarla aynı siyasî görüşleri paylaştığım için gelmedim. Gazeteyi kendi görüşlerime çekebileceğim hayaline kapılarak gelmedim. Bana bir platform sunduğu için geldim.

Ve bu platformu geniş bir okuyucu kitlesine dilim döndüğünce sosyalizm anlatmak, Kemalist devletle mücadele etmek ve Kürt halkının özgürlük arayışına katkıda bulunmak için kullanmaya çalıştım. Bütün bunlar hâlâ geçerli.

En önemlisi de şu: Artık Nabi ile Ümit’in yazılarını okuyamayacak, görüşlerini ve yorumlarını bilemeyeceğiz. Ülkenin her tarafında, yüz bin, iki yüz bin kişi bu görüş ve yorumlardan artık mahrum kalacak.

Solun farklı, önemli ve ilginç iki sesi sustu.

Türkiye basınında sesimiz iki azaldı.

İyi mi oldu?

Bence olmadı.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89