CHP Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı adaylığını açıklayalı iki hafta oldu. Bu süreçte İnce iktidarın koyduğu tüm engellere rağmen oldukça başarılı bir performans sergiledi. Özellikle Kürt sorununa ilişkin en azından CHP standartlarında cesur sayılabilecek çıkışlarıyla Kürtlerin ilgisini çekmeyi başardı. İnce’nin Kürtlere yönelik ılıman mesajları salt oy avcılığıyla da açıklanamaz. 2014’te CNN Türk’te konuşan İnce, CHP içindeki ulusalcı kanadını hedef alarak “Kürt deyince tüylerim diken diken olmuyor,” demişti. HDP’li milletvekillerini hedef alan dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda da partisine kafa tutmuştu. Şimdi ise Demirtaş’a ziyareti, Roboski katliamını aydınlatma sözleri, Kürt sorununu ‘siyasi’ ve ‘vicdan’ meselesi olarak adlandırması gayet olumlu.
Brüksel’de geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğim Kürt hareketinin önemli temsilcilerinden Zübeyir Aydar cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalacağını savundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında ise CHP’li adayın yarışmasını tek olasılık şeklinde değerlendirdi. Ancak “Kimse Kürtlere gelip de ‘Sizi Tayyip Erdoğan’dan ben kurtaracağım, bana kayıtsız şartsız destek verin’ demesin” uyarısında bulunan Aydar, “Kürtlerin beklentileri var, kuru vaatlerle olmaz” dedi. Erdoğan ve Akşener ile masaya oturma ihtimalinin ise her iki liderin HDP’ye yönelik dışlayıcı tutumları yüzünden mümkün olmayacağını savunarak, CHP ile HDP’nin ikinci tur için anlaşabileceğini ima etti.
Aydar, yine de Afrin operasyonun şahlandırdığı şovenizm dalgasının hakim olduğu mevcut iklimde muhalefet adaylarının da Kürt sorununa ilişkin detaylı çözüm öneriler getirmelerinin zorluklarını teslim etti. Kürtlerin öncellikli beklentilerini şu şekilde sıraladı: OHAL’in derhal sonlandırılması. İfade ve düşünce özgürlüğünün önündeki tüm engellerinin kaldırılması. Siyasi tutukluların ve haksız yere özgürlüklerinden mahrum edilen tüm kişilerin salınması. Kürt sorunun parlamentoda masaya yatırılıp diyalogla çözülmesinin prensipte kabul edilmesi.
CHP adayının şu ana kadar yaptığı açıklamalar bu koşulların hepsini karşılıyor. Eğer önemli bir gafta bulunmazsa İnce’nin olası bir ikinci turda HDP’lilerin oyunu alabileceğe benziyor.
Kürtlerin desteği muhalefetin Erdoğan’ı yenmesine tek başına elbette yetmez. Seçimler olağanüstü koşullarda yapılıyor. Ekonomi hariç nerdeyse tümü iktidarın lehindeymiş algısı yaygın. Ancak Erdoğan’ın yakın çevresinden aldığım taze duyumlara göre saray cephesinde moraller bozuk, reis yorgun ve eski özgüvenini yitirmiş görünüyor.
Her şey 24 Haziran’da oluşacak tabloya bağlı. Eğer AKP meclisteki çoğunluğunu ve Erdoğan birinci turu kaybederse nasıl bir yol izleyeceğini şimdiden kestirmek mümkün değil. Ne de İnce’nin hata yapıp yapmayacağını.
Örneğin önceki gün FOX TV’ye konuşan CHP başkan adayı iktidara gelir gelmez Türkiye’deki yargıyı üç ayda düzeltileceğini savundu. Akabinde ABD başkanı Trump’a Türkiye’de artık siyasilerden talimat almayan bağımsız mahkemeler ve adil yargı düzeni olduğunu anlattıktan sonra “Fethullah Gülen’i iade et,” diyeceğini açıkladı.
İnce sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer etmiyorum derse… İncirlik’teki askerleri Noel bayramı için Amerika’ya göndeririz.” Yani İncirlik Üssü’nü ABD’nin kullanımına kapatacağını dolaylı olarak beyan etmiş oldu.
Oysa Gülen’in Türkiye’ye iade edilmemesinin başlıca nedeni Türkiye’nin aleyhinde sunduğu delil dosyasının yetersiz bulunmasından kaynaklanıyor. Bunu İnce bizzat kendisi de bugün miting meydanında teyit etti. İsmini vermediği bir Amerikalının kendisini arayıp Türkiye’nin Gülen’i ‘usulünce’ istemediğini söylediğini aktaran İnce, Amerikalı kaynağının yollanan delillerin çoğunun gazete kupürü olmasından yakındığını ekledi.
Fethullah Gülen’in Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapanların başını çektiğini düşünüyorum. Bütün veriler darbe kalkışmasında merkezi bir konum işgal ettiğine işaret ediyor. Ancak “Yargıyı düzelteceğim” sözleriyle iktidara talip olan bir lider adaletin temel prensiplerinden birinin de insanların aksi ispatlanana kadar masum sayıldığı yönünde olduğunu biliyor olmalı.
İnce elbette ki siyaset yapıyor. Amerika’ya Gülen üzerinden yüklenerek iktidarın kendisine yönelteceği ‘FETÖ’cü’ ve ‘Amerikan projesi’ yaftalamalarının önünü alıyor. Aynı zamanda partisindeki ulusalcı damarı da okşuyor. Ama popülizm ile devlet adamı ağırlığı arasındaki dengeyi tutturamazsa İnce seçmenin güvenini kazanamayabilir. Her halükarda ileride yutmak zorunda kalacağı laflar etmemesinde fayda var. Bir de partisinin çiçeği burnunda yeni üyesi eski Londra büyükelçisi ve bakanlığın en parlak diplomatları arasında sayılan Ünal Çeviköz’ü de yakın çevresine katmasında… Naçizane öneri…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.