• BIST 10055.98
  • Altın 2424.227
  • Dolar 32.2325
  • Euro 34.7706
  • İstanbul 9 °C
  • Diyarbakır 11 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 15 °C

Kürdlerin Birliği Sorunu - 3

Ersin Tek

En son söylenmesi gerekeni en baştan söyleyelim; Kürdlerin öncelikle yapması gereken şey, birlik sorununu aşmak için kendi aralarında bir konsensüs sağlamaktır. Aksi halde mücadeleyi kazanamaz ve hak(devlet) sahibi olamazlar.

Kürdlerin tarihinde birlik ve beraberliğin sağlandığı dönem yok gibidir, sağlanmışsa da çok kısa sürmüştür. Belki de Kürdler, kaderin takdir ettiği tarihin yürümesi için, fiilen hep aldanmışlardı. Fakat görüyoruz ki, asırlar sonra Kürdler bu aldanışı aşmanın ve zafer kazanmanın eşiğine gelmişlerdir; Belki kader yeni bir fırsat tanır. Düşmanlarına, kendi basit çıkarlarına, beyinsiz muharrirlerine kanmış, uyuşturucu sloganların ve içi boş kelimelerin uyuttuğu bu halkın aklı başına gelir. Uyuşturucu sloganların ve içi boş kelimelerin sömürü karakteristiğini farkedip birlik olurlar, bu trajik parçalanmışlıktan arınır, asli özgürlüklerine kavuşurlar.

İşgalci azgınlığın Kürdistan’ın beşeri ve doğal kaynaklarını küstahça yağmalamasını kolaylaştıran(meşrulaştıran) nifakın ve kaypak ideolojilerin pabucunu dama atmak Kürdlerin iradesini aşan bir şey değildir. Kürdlerin yapması gereken, o iradeyi ortaya koymaktır. Bu amaçla ideolojik hegemonya üreten çerçevenin kırılması ve karşı-hegemonyayla aşılması gerekiyor. Bugün dört-beş parçaya ayrılmış Kürdlerin kurtuluşu, ideolojik(partizan) köleliğin aşılması koşuluna indirgenmiş bulunuyor. Eğer işgalci güçler ve Ortadoğu’nun yeni tablosu, uzun vadede yeni/yıkıcı sonuçlar ortaya çıkarıyor ve bu sonuçlar Kürdleri tehdit ediyorsa, artık işgalciliğe karşı mücadelede birlik sorunu da ulusal bir plana taşınmak ve tartışılmak durumundadır. Birinci yazımızda belirttiğimiz gibi; ‘‘Ortadoğu’da sorunların/tansiyonun arttığı ve çıkar hesaplarının çatıştığı bir dönemde ‘Kürdlerin Birliği Sorunu’nun çözülmesi gerekliliği, varoluşsal şartların bir gereği olarak ele alınmadır. Bu sorunu, çözümü uygulamak için ortam oluşturacak ve tüm ayrıntılarıyla genel bir tartışmada inceleyecek bir ‘Kürd Ulusal Kongresi’nin düzenlenmesi elzemdir. Bu olmadığı zaman, Kürd toplumunun davranışlarına ve Kürd siyasetinin bu soruna vereceği cevaplara ilişkin şartları belirlememiz mümkün değildir.’’

Lakin, ‘ulusal birliğin’ sağlanmasının önünde birçok engel var…

‘Kürdlere has’ üç temel engel var ki, ben bunları önemsiyorum. Bunlar üzerinde durulması ve bunlara dair daha kapsamlı araştırmaların yapılması gerektiği kanaatindeyim;

1- Tarihsel gerçeklikten kopuk düşünmek ve tarihsel gerçekliği kendi meşrebince daraltmak…

2- Kürdlerin atalarından devraldığı 'kıskançlık genlerinin' ve 'küçük iktidarcıklar kurma anlayışının' sürekli baskın olması…

3- Modern dünyanın kendisi için yeni seçenekleri tartıştığı bu yüzyılda, Kürdlerin 20.yüzyılın seçeneklerini daha y/aşamamış olmasının doğurduğu ağır travma…

Atalarımızın asrı bitti ve bizim asrımız başladı. Afyonlanmış kitlelerin uyanmaya başladığı(başlaması gereken) yerdeyiz. Kürdistan’ın Güneyinde şu sonuca ulaştık: ‘‘Tarih, haklar aşamasından başlamaz, bilakis, kelimenin en basit anlamında mütevazi görevler aşamasından başlar: Kompleks anlamında değil de her gün, her saat ve her dakikaya özgü görevlerden. Büyük mucizeler ve önemli saatler beklediklerini iddia ederek bir takım yalan sloganlarla tarihi ve bir takım boş kelimelerle de günlük imar faaliyetlerini atalete uğratan kimselerin kasten kompleksleştirdikleri görevlerden değil.’’

Her şeye rağmen Kürdistan mücadelesi yoluna devam ediyor, etmeli. Nitekim üç seneden beri, Kürdistan’ın batısında gencecik insanların önemli saatleri, büyük anları ve hayali şartları beklemeden direkt tarih sahnesine(savaş alanına) girdiklerini görüyoruz. O insanlar belki savaş alanına girmelerinin, işgalci rejimleri korkutan tehlikeli saat için büyük bir an olduğunu bilmiyorlardı…

Emperyalist güçler ve yerli işgalciler fiilen bu tehlikeyi sezdi. Direnişi sınırında durdurmak için de çantalarını bir kez daha açarak; taşeron olarak kullandıkları çeteleri Kürdlerin üzerine saldılar, Kürdleri korkutma ve katletme yoluna gittiler. Kürdistan’ın güneyi ile Kürdistan’ın batısının birleşme ihtimalini yok etmek için, perde arkasında Kürd partilerine bazı vaatlerde bulundular, yalan söylediler, aldattılar, fitne ateşini körüklediler, küçük ihtilafları büyüttüler, Kürdlere asıl görevlerini unutturdular, uluslararası platformda yalnız bıraktırdılar, meşruiyet krizi doğurdular...

Kürdlerin birliği, Ortadoğu coğrafyasında, sömürge dünyasında bir çığlığa, ‘tehlike’ye işaret etmektedir. Emperyalist güçler ve yerli işgalciler fiilen tehlikeyi hissediyor. Çantalarından sömürge çağının diriltilmesi, birliğin engellenmesi, parçalanmışlığın etkin sürdürülmesi için zaman zaman post-modern kavramlara bürünmüş sun’î çözümler, yalan vaatler ve işbirlikçiler çıkarıyor. Halkın duyguları üzerindeki etkisini artırmak için, insanların beklentilerini, eleştirilerini yalıtan ve özgürlüğe(birliğe) susamış o insanları kutsayan partilerden/liderlerden/aydınlardan bir halka oluşturuyor. Oluşturulan bu manzara çekicidir, halkın dikkatini çekiyor. Özgürlüğe susamış halk, bu manzara karşısında afallıyor, acımasız geçmişin sürmesi tehdidini duyunca da özgürlüğünü(en doğal haklarını) bunlara karşılıksız olarak veriyor.

Bu sömürü tablosunun oluşması ve etkin işlemesi yalnızca emperyal güçlerin ve yerli işgalcilerin maharetiyle olmuyor, tek suçlu bunlar değildir. Kürdlerin siyasal liderlikleri/partileri de bu tablonun oluşmasında sorumludur, suçludur. Bu siyasal liderlikler/partiler kendi halklarının beklentilerini tümüyle gerçekleştirememekte aciz kalmış ve hata yapmışlardır. Bu durum daha ciddi bir biçimde sorgulanmalı ve eleştirilmelidir. Kendilerini tam anlamıyla düzeltene kadar da bu sorgulama ve eleştiriler sürdürülmelidir.

Kürdlerin siyasal liderliklerine/partilerine şu gerçekleri sürekli hatırlatmalı;

Kürdistan davasının haklı oluşuna ve bu özgürlük yürüyüşünün zaferle biteceğine güçlü bir biçimde iman etmek.

Davaya şaibe katacak her türlü ilişkiden ve düşünceden mücadeleyi arındırmak, mücadelenin bütün aşamalarında, insanî ve vicdanî olmayan her türlü faaliyeti dışlamak.

Çağın gereklerini ve uluslararası siyasetin boyutlarını idrak eden millî bir liderliğe/particiliğe sahip olmak.

Kürdistan’ın doğal zenginliklerinin ve stratejik öneminin içeride ve dışarıda doğurduğu Kürdlerin aleyhine işleyen çıkar rekabetinin içinde hiçbir şekilde yer almamak.

Doğru ve gerçekçi olmayan siyasetlerin doğurduğu yıkıcı sonuçları ve Kürd halkının bu sonuçları bir daha kaldıramayacağı gerçeğini görmek.

Dünyadaki her halk gibi, Kürdlerin de kendilerine ait bir devletlerinin olması gerekliliğini ve kendi kendilerini yönetme hakları var olduğunu savunmak.

Bölgedeki uluslar arası ilişkiler ve çıkarların bağlantılı olması dolayısıyla, Kürdistan mücadelesinin, birleşik bir düşman cephesiyle karşı karşıya olduğunu ve Kürdlerin ulusal bir birliğe varmasını engellemek için barikat kurma görevinin bunlar için vazgeçilmez olduğunu bilmek.

‘Kürdlerin birliği sorunu’nun tekleştirmeye, kişisel/partisel taassup haline dönüşmeyecek şekilde kişileri/partileri zapt-u rapt altına almayacak ilkelere oturtulması ve aşılması için gayret etmek ve fedakârlık göstermek.. 

Devam edeceğiz…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89