Kürdistanî tepki

Türkiye’de doksan yıldır ülkenin asgari müştereklerini -ve de çeşitliliğini- olabildiğince asgariye indirgeyen bir rejim terörü vardır.

Türkiye’de ülke nimetlerini elinde tutan, bol keseden harcayan, adam kayırıcılıkta zirve yapan, önüne gelene şekil vermeye çalışan bir iktidar terörü vardır.

Türkiye’de iktidarın yaptığı her zulme, her hukuksuzluğa kılıf uydurabilen, manipüle etme yeteneği gelişmiş ve düzenbazlığa gönülden bağlı bir medya terörü vardır.

Türkiye’de büyüyen mali açıkla beraber hızlıca uçuruma sürüklenen ve sürükleyen bir ekonomi terörü vardır.

Türkiye’de kişiliksiz, dirayetsiz, cesaretsiz, basiretsiz, yetersiz kadro hareketlerinin neden olduğu bir gelecek korkusu terörü vardır.

Türkiye’de savaş davullarını ellerinden düşürmeyen, savaşın rantını yiyen, beyinsiz, öngörüsüz, uyduruk stratejistlerin çoğalttığı bir anlam/kavram kargaşası terörü vardır.

Türkiye’de insanları fasit bir daire içine hapseden safsata dolu bir demokratik açılım söylemi terörü vardır.

Bunları sürekli hatırla(t)makta fayda vardır.

Bu terörlerin yürütücülerinin bir vizyon ve saha egemenliği sözkonusudur. Bu gerçeği görmeli ve kabul etmeli önce. Bu yüzden çoğunlukla haklı ve yenilmez görünüyorlar. Oldukça profesyonel hareket ediyorlar. Halkı yanıltmak ve uyutmak için akıl almaz taklalar atmaktadırlar; örtbas, saptırma, şaşırtma, unutturma, istismar etme, gizliden sömürme en etkili oldukları konulardır.

Bütün bu terör enflasyonuna karşı her dönemde dik durmuş olanlar Kürtlerdir.

Çünkü bu ülkede sistemin içine katıp tamamen dönüştüremediği, sindirmeyi ve kendine entegre etmeyi başaramadığı tek kitle Kürtlerdir.

Doksan yıldan bu yana ülkede kesintisiz süregelen bu terör enflasyonuna karşı kendi değerlerini ve ülkesini koruma mücadelesi veren, iradesini teslim etmeye yanaşmayan ve ülkedeki bütün hak ihlallerine karşı sesini yükselten, ödedikleri bedellerle ezilen diğer çoğunlukların bilincini sarsan, uykularından uyandıran, harekete geçmeye teşvik eden, cesaretlendiren, kendi taleplerini yükseltmeye zorlayan Kürdistanî tepkidir.

Kürtler, bu anlamda Türkiye’deki mücadele ve değişime ivme kazandırmış ve doğrudan doğruya eğitici bir rolü sürdüregelmiştir.

Bu nedenledir ki en çok korkulan, en çok saptırılan, görmezden gelinmeye, gündemden düşürülmeye, müzakere –şiddetten arınma- safsatasıyla kontrol altında tutulmaya çalışılan olgu bu ‘Kürdistanî tepki’dir.

Arsızca, ahmakça, art niyetlice yazıp çizenler, Kürdistanî tepkiyi gayrimeşru bir zemine taşımak –ya da gayrimeşru zeminde göstermek- ve saf dışı bırakma amacını gütmektedir.

Bu nafile bir çabadır.

Cinayet, şiddet ve savaş bezirgânı egemenlerin Kürdistanî tepkiyi bastırma, yıldırma, içeriğinden soyutlama, milliyetçilik/ırkçılık çukurunda gösterme, kargaşa, bölünme sebebi olarak lanse etme vs. bilindik oyunları –terörü- tutmayacaktır, sonuçsuz kalacaktır.

Kürdistanî tepki, meşruiyet zeminini ‘ötekilerin’ tüm gayrimeşru çabalarına rağmen akıl, sezgi, irade ve entelektüel birikimiyle korumayı başarmıştır, başarmaktadır, başaracaktır.

Gayrimeşru zeminlerde çatışma/anlaşma içerisinde olan ötekiler Kürdistanî tepkinin bir alternatifi ve engelleyicisi olma güçlerini yitirmiştir artık.

Sömürü altında ezilen, horlanan, tüm hakları gasp edilmiş Kürdistanlıların çığlığını ve özlemini içeren Kürdistanî tepki, hegemonyalarını payidar kılmak isteyenlere karşı ‘Kürdistan’a özgürlük perspektifiyle’ mücadele verecek ve nihai bir zafere ulaşacaktır inşallah.

Sakin ve kararlıyız…