• BIST 8304.83
  • Altın 1677.172
  • Dolar 27.2015
  • Euro 28.8359
  • İstanbul 22 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 16 °C

Hayalperest

Ersin Tek

Bilmek, yüce ve soylu bir yüreğe sahip olmak, düşünmek…

Keskin ferasetiyle kötü akıbetin örtüsünü kaldırmak…

Bu feraset ile her şeyi konuşmaktan korkmamak, gerçeği söylemek, istemek, değiştirmek…

Bütün bunlar büyük insanlara has niteliklerdi.

Kaybettik bu nitelikleri.

Kaybetmeye zorladılar bizi.

Hâlâ da zorluyorlar.

Bu niteliklere sahip olmanın, hiçte ‘yiğitçe ve akıllıca’ bir şey olmadığını söylüyorlar.

Aldatılmış, ezilmiş, horlanmış bir toplumda; çoğalan bir bilgisizlik çağında; bir umursamazlık ülkesinde, kalbin hakikatleriyle yazmanın ve konuşmanın, işe yaramaz bir hayalperestlik olduğunu söylüyorlar.

Teslimiyeti onaylamayı dayatıyorlar.

Kestirme yol bu onlar için.

Grupçuluk oynamayı, susmayı, konuşuyor gibi yapmayı ama hiç konuşmamayı, yalnızca kendi kulaklarının duymak istedikleri klişeleri tekrarlamayı salık veriyorlar bu yüzden.

Bu kadarı iyi ve yeterlidir diyorlar.

Bunları sayıklıyorlar.

Aydın olmayı, kendi hizbinin, kendi cemaatinin, kendi soydaşlarının, kendi yandaşlarının arzu ve ihtiraslarına göre yazmakla-konuşmakla bir tutuyorlar.

Aksini düşüneni, söyleyeni, yanlış yerde durmakla, bilmemekle suçluyorlar.

Umutlarını boş kovanlarla dolduranlardan sayıyorlar.

Ama hayır, yanılıyorlar!

Bilmiyorlar.

Anlamıyorlar.

Anlamak istemiyorlar.

Anlamamak için de nedenleri çok.

Korkuyorlar en önemlisi.

Kaybetmekten, yok olmaktan, hakikatle yüzleşmekten korkuyorlar.

Hayal kuramıyorlar.

Hayal hakikattir, hakikat hayaldir; risklidir, tehlikelidir.

Korkaklar riskten, tehlikeden, yüzleşmekten kaçarlar.

Bedeli ağır gelir onlara; içerisinde sürüklendikleri yalana alışmışlardır.

Bu durumu bozmak, hesaplaşmak istemezler.

Haklılar kendilerince.

Yüzleştikleri an bütün dünyaları yıkılacaktır.

Sersefil ortada kalacaklar.

Sürüleşmek tek kurtuluş yoludur bunlar için.

Ne yapacağını bilmez bir halde bekliyorlar.

Aynaya tahammülleri yok, kırmakla meşguller.

Şaşkınlığa düşme, başarısızlıkla tanışma, korkusuyla, iyiliğe(kötülüğe) bile bulaşmıyorlar.

Bu kadar acınası bir hal taşıyorlar. 

Derin bir yıkılış sergiliyorlar. 

Adım atmaktan korkan, perde arkasında konuşan, ona buna söven, bu acımasız güruh için daha söylenecek çok şey var.

Artık söylemek de fayda etmiyor.

Ne söylensen boş. 

Algıları kaldırmıyor hiçbir anlamı. 

İlk tercihleri sövmek ve kaçmak. 

Bunlara sorumluluktan, gelecekten, varoluşun derinliğinden bahsetmek boşa kürek sallamaktır sadece. 

Omuzları alışmamış hiçbir yüke. 

Bundan sonra da alışmaz. 

Yanlışı kabul etmek-ettirmek, onaylamak-onaylatmak kavgasındalar. 

Yalnızca çamur atmak kalmış ellerinde. 

Fakat o da işe yaramıyor. 

Kirleri ellerine-yüzlerine bulaşmış, temizlenmiyor. 

Allah’a sığınıyorum bunlardan. 

Kendimle konuşuyorum. 

Sözcükleri çoğaltıyorum beynimde. 

Hayal, umut, feraset çoğalıyor. 

Hayaller bana karışıyor, umut yol oluyor, feraset kanadım.

Bana susmak yasak. 

Hamurum düşlerle yoğrulmuş. 

Zulmün hayalinin bitişine yürüyorum. 

Kendi hayalimin başlangıcı... 

Ve bir gün ben de susacağım ama, sevgili Ali Şeriati’nin dediği gibi: 

‘‘Sessiz kalmaya ve hiçbir şey söylememeye tahammül edemem. Susacağım ama, kendimi ölümcül acılarla kıvranan, hayatın binbir zorluğundan ötürü iyice yorgun düşmüş; gözünde bütün bir ömür boyu süren bir bekleyişten başka bir şey olmayan bir insan gibi hissederek susacağım.’’

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89