• BIST 10616.09
  • Altın 4459.932
  • Dolar 40.4178
  • Euro 47.5153
  • İstanbul 31 °C
  • Diyarbakır 30 °C
  • Ankara 28 °C
  • İzmir 31 °C
  • Berlin 17 °C

Geç kalma

Ersin Tek

‘‘Saki döndür kadehi, herkese sun, bana da ver, Çünkü aşk önce kolay göründü ama sonunda çok müşkül çıktı.’’ (Hafız-î Şirazî)

Riyakârız hepimiz.

Biraz da arsız.

Kabullenmelisin.

Bir ol(ma)mamız için gerekli.

Nar-ı intizarın sebebinden içre ‘kötünün’ de bir sebebi var; insanın kendini iste(me)yerek karanlığa atmasının, yan(ma)mak için kendi ateşini tutuşturmasının…

Kim bilir, ’yalanı(nı) bu dünyadan koparmanın’ bir yolu belki.

Anlamalısın işte.

Yine de bu kadarı fazla değil mi, bu yolu fark etmenin daha az sancılı daha az yakıcı bir yolu yok mu?

Yok!

Bir imtihan/savaş bu.

Öyle bir savaş ki, hak/ikat/lı bir nedeni var; bir(inin) Hüseyn’in başını koparırken, bir(inin) öfkeyi boğazlamanın müjdesi...

Gözyaşların da bu savaşın bir parçası.

Farkında değilsin.

Savaşını insanlara öfkelenmekle bir tutuyorsun.

Küçümsüyorsun.

Küçülüyorsun.

Bu kadarla kalmıyor; yangını yangın yapacak olanın yalnızca ‘o’ olduğunu düşünüyorsun.

Evet.

Çok seviyorsun…

Zaaflarınla, karanlıklarınla, uzağınla, yakınınla, her şeyinle bağlanıyorsun.

Bu yüzden.

Yanılıyorsun.

Acıyor, acıtıyorsun.

Yine de kendini/onu bitiremiyorsun.

Afallıyorsun.

İlk defa birinin içinde öylesine eşsiz bir ışık görüyor, şaşırıyorsun; anlayamadığın kadar derinlikte karanlık bir ışık...

O ışığı ve karanlığın o ışığı kavrayışını görüyor, daha şevkle koşuyorsun.

Aldanıyorsun.

Zihnindeki kusurlu eller daha çok acıyı taşıyor kalbine, cehennemine can...

Ona yanıyor, ona benziyorsun.

Yine, yeni, yeniden, diyorsun.

Ama.

Olmadı, olmuyor, olmayacak.

Yangının sönecek; o ateş olmadan yanmanın da bir anlamı yok...

Bu kadarını düşün.

Kalbin almayacak daha ötesini.

Üzülmen, sinirlenmen, kırılman, yetmeyecek, geri getirmeyecek.

İnsansın.

Göğsün yaşama karşı daha ne kadar siper durabilir ki; aşka, riyaya, zulme, ona, kendine...

Aynı çizgide yürünemez artık, zordur.

Noktadan da küçük kusurun karşılığı; içindeki ışık sevdasının böylesine yok sayılışı...

Bu şekilde anlamsızlaşıyorsun.

Bilmelisin.

Bir terazin yok ortada ışığı kefesine koyabileceğin.

Yazılmış günler(in) akıyor sadece, durduramıyorsun.

Yakınını kendinle uzağa taşıyorsun; taşırken tükettiğin sen…

Beslediğin bencilliğini dinle, birazcık cesaret: o, karanlıklarda kalmayı kendisi dilemiş, özgürlüğün yerine zalimliği tercih etmiş, riyayı kendine renk edinmiş…

Bırak.

Bu konuşmaların uzun bir süre yangınında hüküm sürsün.

Anlamaya çalış, hiçbir şey olmadığını...

Varlığın büyüsün.

Ki, yürek devriminin ilk kıvılcımı bu.

Unut her şeyi; ışığını, karanlığını, yangınını, özünü, varlığını, adayışını, kusursuzluğunu, sevgini…

Daha fazla yanamam dediğin her anda yine kendini ateşlerin ortasında buluşun; o’na biraz olsun yaklaşmanın, yüreğini o’na kaptırmanın hafifliği...

Sorgulama!

Yüreği(ni) dünyadan kopar(ma)manın eşiğine bak, yürü.

Zamanın kollarına bırak, başka bir şey bu, hisset, hiçliğin keskin kokusu, çözemeyeceksin…

İzle bir süre, sabırla bekle, acıların eşitlensin diye biraz daha acıları al kendi payına.

Güçlü ol.

Gör.

Ne riyayı kapayacak bir aşk var, ne de bu savaşın bir galibi…

Yenilgi sadece.

Yendiğin/yenildiğin kalbine/zaafına teşekkür et.

Geç kalma.

Kalk hadi, sarsıl, kendine gel, ağla.

Onu/aşkı vareden kadehin kendisine çevir yönünü geç kalmış kelimelerle; müşkül durumdayız hepimiz…

  • Yorumlar 10
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Zivistan27 Haziran 2012 Çarşamba 22:53...

      Bu haddinden fazla tanıdık cümlelere ne demeli şimdi....

      Yanıtla (0) (0)
    • mye28 Haziran 2012 Perşembe 10:16senin kelimelerinle..

      Riyakârız hepimiz aşkta, biraz da arsız. Ve bunu kabullenmeliyiz. Anlamlıyız işte yok bu yolun, bu savaşın zahmetsiz başka bir yolu. Farkında olmalıyız ki gözyaşları da bu savaşın bir parçası. Kucumsememeliyiz ki küçülmeyelim.
      Evet çok seviyoruz. Bu yüzden yanılıyoruz yeri geldiğinde, acıyoruz, acıtıyoruz. Afalıyoruz, aldanıyoruz, yanıyoruz, yakıyoruz... Sinirleniyoruz işte, öfkeleniyoruz, kırıyoruz, kırılıyoruz.
      Ama olmadı, olmuyor, olmayacak deyip

      Yanıtla (0) (0)
    • mye28 Haziran 2012 Perşembe 10:21senin kelimelerinle

      ...
      Sabırla ama biraz daha sabırla bekleyelim. Bu yürek yangınında daha çok acı almak için daha çok güçlenelim, güçlü olalım. Hisset göreceksin.
      Riyayı bırakıp yendiğin zaaflarına, yenildiğin kalbine teşekkür et. Unutmayalım ki gözyaşı, toprak ve çiçek kokusunu özleyenler için Rahman'dan rahmetle yağan yağmurdur...

      Yanıtla (0) (0)
    • mye28 Haziran 2012 Perşembe 16:50senin kelimelerinle..(2.sırada olacaktı yayınlanmamış)

      ...

      Ama olmadı, olmuyor, olmayacak deyip bırakamayız.
      İnsanız sonuçta hatalı olabiliriz. Bilemeyiz ki neyin nasıl sonuçlanacağını.
      Riyanın, değirmeninde beslediği bencilliği bırakmalıyız evvela. Cesaretlenip yalnızlığın özgürlüğünde varlığımızı büyütelim. Zamansız sorgulamaları terk edelim ki terk edilmeyelim. Kuşkuyu oluşturacak zihnin hücrelerini öldürelim ki ölmeden yürek devrimini yapalım…
      ....sabırla ama...

      Yanıtla (0) (0)
    • ali29 Haziran 2012 Cuma 15:28iyiki varsınız

      böylesine sıkıcı bir gündemin dışına sizin o samimi kelimelerinizle çıkmak çok güzel. yüreğinize sağlık mamoste

      Yanıtla (0) (0)
    • alt29 Haziran 2012 Cuma 19:12perde

      üst perdeden yazmasi da,konuşması da kolaydır çünkü görünen o dur ne kadar süslerken o kadar güzeldir üst perde. ,ancak setreden alt perdedir o olmazsa ifsa olur herşey, ne kadar süslü olsada... yetmez ona..

      Yanıtla (0) (0)
    • hatice30 Haziran 2012 Cumartesi 14:02zordur aşk

      bazen bazı anlarda cümleleri bir araya getirmek çok zordur. Mesele aşk olunca daha daha zordur ama ersin bey yinede yazmış. Tebrik etmek gerek.

      Yanıtla (0) (0)
    • İsmail Sihat Kaya09 Temmuz 2012 Pazartesi 13:06İman-Aşk-Amel

      Yakup Kadri Kiralık konakta Seniha adlı tiplemesinin ağzından şunu söyler, 'bu cemiyette hiç bir yaşta ruhu soymaya gelmez'.
      Kalk hadi, sarsıl, kendine gel, ağla... Diyorsun ya bu tavsiyeye aldırış etmeden kalkmak mümkün mü... Hem ruhu soymak hemde zamanla akmak... Ve zamanın hareketin çocuğu olduğu bilincini var ederek...

      Yanıtla (0) (0)
    • Zivistan10 Temmuz 2012 Salı 14:17Sihat

      "Benim zamana ihtiyacım var diyenlere zamanın hareketin çocuğu olduğunu hatırlatmak gerekir. Hareketinin içine sevgi yerleştirirsen zamanın da sevgi dolu geçer. Ben hareketimin içine seni yerleştirdim ve şu an sevgi akıyor. Bir tas alır mısın?" Sanırım geriye dönüş gerekiyor sana. İleriye gitmek için bazen geriye adım atmak gerekliliğidir bu. Sana çok da yabancı olmayan bu dönüşüm, bu sarsılma, bu ağlayış -dupduru olanı, çok geç olmadan sana getirecek. Ş

      Yanıtla (0) (0)
    • hacı09 Ağustos 2012 Perşembe 11:05derin düşünceler...

      yüreğine sağlık mamoste..

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89