• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 27 °C
  • Berlin 20 °C

Avcı’nın Kitabı ve Gülen Fobisi…

Ersin Tek

Türkiye gündemi yine yoğun, yine toz duman.

Referandum, Devlet-Öcalan görüşmeleri, Kürtlerin demokratik özerklik talebi, genel af tartışmaları, Hanefi Avcı’nın son kitabı…

En dikkat çekici olanı Avcı’nın son kitabı(Haliç’te Yaşayan Simonlar).

Neden mi?

Çünkü bizim dışımızda hazırlanan, gizli-yapay- gündemi temsil ediyor bu kitap…

Bu kitabı okumak nasip olmadı daha. Ama yazılanlardan, çizilenlerden, tartışmalardan anlaşılan o ki, kitabın konusu, varlığı bilinmesine rağmen ispatlanamayan bir sürü dedikodu ve korkuyu egemen kılma çabasından ibaret.

Kitap neden şimdi yayınladı? Neden yine bu konu? Kim istedi bunu?

Bu soruları sormak da çok sıradan bir şey oldu. Çünkü böyle durumlara alışık olmamız gerek. Fakat toplumun hafızası bu yönde zayıf olduğu için, bu durumları çabuk unutuyor ve büyük resim sürekli ıskalanıyor.

Zaten amaç da bu, insanların büyük resmi-gerçek gündemi- görmemesi gerektiğidir.

Bildiğiniz üzere, Türkiye bu aralar önemli gelişmelerin arifesinde…

En yakıcı sorunlarıyla yüzleşiyor, demokratikleşme sancıları çekiyor, yeni yöntemleri denemek için kıpırdanıyor, bazı şeyleri yüksek sesle tartışıyor…

Ama birleri bundan rahatsız ve bırakmıyorlar...

Türkiye’de önemli gelişmelerin yaşandığı, tartışıldığı vakitler hep böyle oluyor. Sansasyonel bir haberle gündem bulandırılıp, yeni senaryolar, yeni olaylar uygulamaya bırakılıyor. Böylece gündemin önemli parçaları baltalanıp, gölgede bırakılmış oluyor. Ayrıca bazı kesimler tıkanan çıkar yollarını tekrar açmayı hedefliyor. Geçmişte çok güzel başardılar bunu. Şimdi de aynısı deneniyor. Özellikle de bir kısım medyanın bu değişmez özelliği… Bu çabaya çok şahit olduk.

Bu kitabın içeriği tek kelimeyle, Gülen fobisidir.

Gülen fobisini, bazıları işlerine gerektiği gibi, gerektiği zamanlarda ısıtıp ısıtıp önümüze bırakıyor. Önce bir yaygara koparılıyor, sazan gazeteciler, rütbeli yazarlar yazılar diziyor, gırla komplo teorileri kurulup, korku havası estirilmeye çalışılıyor. Yani kısacası, ülke gündemi saptırılmak isteniyor. Kafası karışık olanları korkutmak, onları bir tarafın kucağına itmek, kafalarında soru işaretlerini çoğaltmak ve insanların yönlerini başka tarafa çevirmeyi başarmak umuduyla yapıyorlar bütün bunları.

Yeni bir şey sayılmaz bunlar… Anlayacağınız devran yine eskisi gibi dönüyor. Oyun yine aynı oyun. Kirli niyetler, kirli pazarlıklar, kirli hesaplaşmalar, bir takım mevzileri elde tutma-ele geçirme taktikleri, vs…

En sonunda da iş tamamlanınca bu konu tekrar rafa kaldırılıp soğumaya bırakılıyor.

Sonra bakıyorsunuz ki, yazılanların, söylenenlerin hiçbiri olmamış, olmaz ve de olmayacak. Kimse de bu söylenenlerin doğrulu-yanlışlığı için bir şey yapmaz ve yapamayacak gibi...

E, o zaman neydi bu hengâme?

Sadece aldatmak… 

Gülen fobisi böyle bir şey işte… 

Şimdi bu kitabın varlığı ve bu süreçte yayınlanması kimin işine yaradı en çok? Ya da kimin işine yarayacak? 

Bu soruların cevabını şimdiden kestirmek güç görünüyor. Hele de bu yoğun gündem arasında bunu kestirmek çok zor. Çünkü konjonktür gereğinden fazla değişken ve hassas… Bu ülkedeki iktidar ve güç denkleminin bileşenleri çok farklı, çok boyutlu bir yapıya bürünmüş durumda. Güç odakları yıllar önceki gibi değil... Mevzilerin çoğu el değiştirmiş… 

Yaşanan süreci biraz da olsa doğru anlamanın ve bazı şeyleri önceden kestirmenin kolay bir yolunu söyleyeyim size. İyisi mi siz, biraz arşivleri, biraz da hafızanızı kurcalamakla başlayın işe. Bunu yapınca çok ilginç şeyler göreceksiniz. İnanın buna. Sonra da, bu gördüklerinizi, bu hatırladıklarınızı, bugünkü gelişmelerle karşılaştırın. Şaşırıp kalacaksınız. İnanmayacaksınız belki… 

Bazı güç odaklarının sıkıştığında ortaya attığı yem; Gülen’in, devleti-polisi, askeriyeyi, üniversiteleri, vs.- ele geçirme planı… 

Yalan mı peki bu iddialar? Bence hayır. Yalan değil bu iddialar. 1999 yılındaki gelişmeler de bunu destekliyordu; Ankara emniyeti ile İstanbul emniyeti arasındaki mücadele hep bundandı. 

O günkü emniyetin yönetimindeki isimleri hatırlayanlar var mı? O dönem de başbakan dâhil herkesin dinlendiğini hatırlıyor musunuz? 

Bu ülkede böyle işler hep oldu, oluyor. Ama… 

Bu işi sadece Gülen taraftarları yapmıyor. Gülen’in kendilerine yaşama, gücünü gösterme, kontrol altına alma, sömürme, ezme, iktidar alanı bırakmadığı güçler, ya da mevzilerini elinden aldığı güçler de aynı şeyi yaptılar, yapıyorlar. 

Bu kadar kargaşanın özünde bu var; Güç dengesi… 

İsterseniz 1999 yılına geri gidelim. O döneme ait çok ilginç gelişmeler var. O dönemde yaşananlara, yazılanlara, röportajlara göz attığınızda göreceksiniz; Bugünkü süreç ile aynı benzerlikte bir süreç göreceksiniz. Bu benzerlikler tesadüf olamaz herhalde…

O yıl neler oluyordu? 

O yıl; Abdullah Öcalan’ın yargılanması, Fethullah Gülen’in olay kaseti, Fethullah Gülen raporu, Emniyette ‘Fethullahçı’ kadrolaşması suçlamaları, Tele-Kulak savaşları, Eski bakan İsmet Sezgi’nin doğruladığı Devlet ve Öcalan görüşmeleri ve daha neler neler vardı...

Şimdi, parçaları yan yana getirin ve birazcık düşünün? 

O gün de barış umutları, gizli görüşmeler konusu tartışılıyordu, şaşırtıcı itiraflar, demokratikleşme yolunda sözler sarf ediliyor, önemli gelişmeler oluyordu. Ama sonra… 

Karanlık eller devreye girmiş, görevini başarıyla tamamlamıştı. Yine kötü bir gidişatın ve kargaşanın başlaması sağlanmıştı. Devletin içindeki mevzilere göz dikenler bir nebze de olsa püskürtülmüş ve iktidarın yine aynı ellerde kalması sağlanmıştı. 

Tabi bu direniş 2005 yılında kırılacaktı. Bir dönüm noktasıydı… 

İşte böyle… 

Anlayacağınız, bu ülkede olayları etkileyen ve birinin yaptığını bozan birden fazla güç odağı hep vardı. Ve hâlâ da var. Değişen sadece güne göre manevra kabiliyetleri… Bunu unutmayın! 

Dönen şeylerin özeti budur. Hafızanızı kaybetmeyin. Her şeye hazırlıklı olun…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89