• BIST 10642.6
  • Altın 4352.924
  • Dolar 40.5254
  • Euro 47.6148
  • İstanbul 32 °C
  • Diyarbakır 43 °C
  • Ankara 39 °C
  • İzmir 37 °C
  • Berlin 25 °C

Said-i Kürdi’nin ‘Seyyid’lik üzerinden Arap’laştırılmasına cevabımızdır!

Said-i Kürdi’nin ‘Seyyid’lik üzerinden Arap’laştırılmasına cevabımızdır!
Bir an düşündüm; Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Akgündüz acaba hangi buluşunu paylaşacak?

Hani anlatılır ya, Arşimet banyoda yıkanırken, banyo tasını su dolu kovaya fırlatır; tasın su üzerinde durduğunu görünce, birden aklına suyun kaldırma kuvveti gelir. Bir keşifte bulundum heyecanıyla çırılçıplak banyodan sokağa fırlar ve avazı çıktığı kadar “Buldum, buldum!” diye bağırmaya başlar. Başına toplanan ahali, “Neyi buldun be adam!” diyerek çıplak haline kıs kıs gülerlerken, bizim kâşif, sadece kendi buluşuna kilitlenmiş vaziyette, “Buldum, buldum!”ları tekrarlayıp durur. Tabii, ahali bu söylediği şeyi aklını kaybetmesine hamlederek, “Vah, vah! Yazık! Zavallı!” diyerek üzüntülerini dile getirirler. Zira bulunan şey malumdu ve en cahil insan da suyun kaldırma gücünden haberdardı... Önemli olan, o kuvveti tekniğe uygulamaktı...

Bir an düşündüm; Hollanda Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Akgündüz acaba WOW Otel’de, yanına aldığı Mehmet Kırkıncı ve Mehmet Fırıncı gibi güngörmüşlerle birlikte kamuoyuyla hangi buluşunu paylaşacak? Neyi “buldum!” diyecek... Olur ya, Johann Gregor Mendel de bir ilahiyatçıydı, ama aynı zamanda kâşifti. Bilindiği gibi Mendel, sekiz yılı aşkın bir süreyle laboratuvarına kapanmış, bezelyeler üzerinde araştırmalar yapmıştı; ama bezelyelerde boğulmamıştı; onlara takılıp kalmamıştı; bilim literatürüne “Mendel Yasaları” olarak bilinen kalıtım ve genetikle ilgili buluşa imza atmıştı. Peki, ya Ahmet Bey hangi buluşa imza atacaktı? Hangi buluşu Türkiye kamuoyuyla paylaşacaktı? Uzatmayalım, Akgündüz, “Said-i Nursî’nin seyyid olduğu” nu ilan edecekti. Bütün buluşu(!) bu... Bu buluşa alkış mı tutalım, yoksa “Eyvah, dağ fare doğurdu mu diyelim?” Siz ne derseniz deyin, ben tek cümleyle, “Evet, dağ fare doğurdu” diyeceğim...

Bu nükteli girizgâhtan sonra, gelelim Ahmet Akgündüz Bey’in söylediklerine:

Ahmet Bey, özetle şunları söylüyor: “Arşiv belgelerinin bize gösterdiği yol doğrultusunda, (“elhamdülillah” çekerek) Musul’daki arşivler, Bediüzzaman’ın baba tarafından Abdülkadir-i Geylanî’nin torunu Hz. Hasan’ın neslinden ve “şerif” olduğunu ortaya çıkardık... Annesi Nuriye Hanım’ın ise, Hz. Hasan’ın (ra) neslinden ve “seyyid” olduğu ortaya çıkmıştır. Bunu Osmanlı arşivindeki belgelerin tamamı desteklemektedir. Bediüzzaman Hz. Peygamber’in öz be öz torunudur. Kürtlük konusunu soracak olursanız; şu anda Siverek’te yaşayan öz be öz Kayı boyundan olan “Karakeçililer” ne kadar Kürt ise Bediüzzaman da o kadar Kürt’tür... Bir zamanlar ben sırf Bediüzzaman’ın eserlerini okudum diye Kürtçü ilan edildim... Bediüzzaman’ın, Hz. Resulüllah gibi bir şahsiyete dayanması(nı ispatlamakla), Onu; Kürtçü, bölücü, devlet ve ordu düşmanı şeklinde tasvir edenlerin duvarlarını yıkacağız.”

Evet, Akgündüz Hoca, Türkiye’de bulamadığı belgeyi Musul’da elde etmenin heyecanıyla –yere göğe sığmayacak bir coşku ve heyecanla– bunları söylerken, açık söylüyor; ancak aynı coşku ve heyecan izleyicilerinde yoktu; yüzlerinde bir neşe ve meserret okunmuyordu. Anlaşılan o ki, konuklar da –tıpkı benim gibi– tatmin olamamışlardı. Seçilen mekân, davet edilenler, zamanlama, sunum şekli, jest-mimikler ve konuşmanın muhtevası ihlâs, samimiyet ve iyi niyet kriterlerini aşmış ve taşmış olacak ki, yukarıda belirttiğim gibi, bu müsamere de fiyaskoyla sonuçlanmışa benziyor. Bir başka ifadeyle “Dağ fare doğurdu!”

Yıllarca Nurları okumuş, Nur medreselerinde diz çökmüş, Nurları dinlemiş ve Nurlardan dinletmiş birinin kendi mazisiyle, Nurların hedef ve gayesiyle; imanın esaslarıyla hiç münasebeti olmayan bir meseleyi imanın bir esasıymış gibi allandıra-ballandıra anlatması, bu mevzu üzerinden farklı alanları da hedeflemesi, mevcut konjonktürün nezaketiyle uyuşmayan ifadeler kullanması, umumî hissiyatı dillendirmek yerine sadece bildiğini ve hissettiğini okuması, açıkça gösteriyor ki, bu nev’-i şahsına münhasır buluşun ne toplumsal barışa bir katkısı, ne de insanımızın inancına hiç bir faydası olmayacaktır. Tam aksine, sinn-i kemale ermiş, dindar ve Nurcu bir akademisyenin, iyilik yapıyorum zannıyla muhataralı bir yola sülûk etmesini, hal-i hazır ve müstakbel için çok mehalik ve zararlarının olacağı kanısındayım. Çünkü bir âlimin soyunu-sopunu araştırmak ne onu, ne de bir başkasını ilgilendiren bir mevzu değildir (Kendi soyunu ve nereden geldiğini araştırabilir). Bu konu, o âlimin kendisini, ailesini ve tarihçesini ilgilendirir. Şayet nüfus kayıt defterlerinde soy ve şeceresi belirtiliyorsa da, bu dahi lüks bir otelde, basın ordusu karşısında, kafa dengi bir gurupla birlikte âleme neşredilmeyi gerektirmez; hususî dairede, hususî sitelerde ya da şahsa ait eserlerin birinde neşredilebilir. Reklam eder gibi, alâyiş ve nümayişli bir tanıtım seremonisi, farklı bir anlam ve muhtevayı çağrıştırmaktadır.

Akgündüz Bey, öncelikle Nurlara sadık davranmalıydı; kaynak ve referanslarını Nurlardan ahzetmeliydi. Yani esas olan, bizzat Bediüzzaman’ın kendi beyanlarydı; bir başkasının onun adına karar verme yetkisi yoktur. Karar mercii kendisi ve arkasında bıraktığı 6 bin sayfalık Nur Külliyatıdır. Mesela kocaman bir Tarihçe-i Hayat var; malum, onu yazanlar, Üstad’ı gören, hizmetinde bulunan Nur Talebelerinden bir heyettir. Bu heyet, neden böyle bir mevzuyu işleme ihtiyacı duymamıştır? Yani Bediüzzaman Seyyid ise, bu siyadetini neden Tarihçe’ye dâhil etmemişler? Seyyidlik, saklanmayı gerektiren bir unvan olmadığı halde –ve reddinde günah dahi mevzubahis iken– Bediüzzaman neden gizlesin ki! Mesela neden “Es-Seyyid Bediüzzaman Said-i Nursî” vb. bir unvan ya da imza kullanılmamıştır? Bizzat kendim, bu mevzuyu, Üstad’ın Nurs’taki akrabalarından müteaddit defalar sorduğum halde, aldığım cevaplar hep aynı olmuştur. Hiç biri, “Evet doğrudur; biz seyyidiz” demediler ve halen de demiyorlar. Sadece dedirtilmeye çalışılıyor. O halde, bu mevzu neden bu kadar deşiliyor ve devşirilmek istenilen netice nedir?

Devamı için

  • Yorumlar 15
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • selahaddin serhat31 Aralık 2012 Pazartesi 13:54üstad

      onlar derslerini kur'an ve peygamberden almamışlarki bide risaleleri referans göstersinler. onlar derslerini ecdadları yavuz selimden almışlar... hani bu çeşmeden arap içsin, rum içsin acem içsin kürde nasip olmasın demiş ya işte bu bunların ana felsefesi olmuş... üstadın seyitliğinden ziyade üstadın kürd olmamasının peşindeler...

      Yanıtla (0) (0)
    • adiyamn31 Aralık 2012 Pazartesi 16:21Allah islah etsin

      biri universiztde profosor olmus egosu icin bir adamcagizin iki kolun iki ayagini ayni anda nakil yapmaya calisir adam olur (zihinsel engellidir yoksa boyle bir hatayi koylu adam bile yapmaz adam zaten kalp hastasiydi) bir digeride universite profosoru yapacagi is kalmamis saidi nursinin kurt olmadigini ispalamaya calisir.yazik gercekten yazik bu toplumdan ancak boyleleri mi cikar

      Yanıtla (0) (0)
    • Halil Bağdaş31 Aralık 2012 Pazartesi 14:26Said-i Kurdi

      Modern tıbbın DNA sonuçlarıyla iki kuşak öncesini bilemediğini, bazı sivri zekalıların, 9 veya 10 kuşak öncesini bulabilmeleri bilim tarihine altın harflerle yazılmalı.Gerçi Kemal Kılıçdaroğluda kendi kökeninin Horasandan geldiğini söylemişti. Türk olduğunu ima etmeye çalıştı. Ardındanda Peygamber sülalesinden geldiğini söyledi. (Hem Türk, hem Arab) Böyle değerli buluşlara sadece şapka çıkarılır

      Yanıtla (0) (0)
    • Halil Bağdaş31 Aralık 2012 Pazartesi 14:28Secere

      Osmanlılar döneminde,para karşılığı bu tür secereler alan pek çok kişi vardır. Bu yüzden Dersimlilerin bir çoğu Ali soyundan geldiklerine dair belgelere sahiptir.

      Yanıtla (0) (0)
    • Karayazılı31 Aralık 2012 Pazartesi 15:18bunların dinciside dinsizide aynı.

      çünkü genetiklerinde var Kürt inkarı. yıllar sonrada geçse illaki bir yerde ortaya çıkıyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • abdullah ser31 Aralık 2012 Pazartesi 17:37cahiliye adeti hortladı...

      böyle bir art niyetli çalışmayı yapanlara, mustafa islamoğlu, dün güzel bir cevap verdi: açıkça, ohbee! üstad kürt değil miş, desinler ya! bu ayıptır ayıp...

      Yanıtla (0) (0)
    • bunlar sapkın31 Aralık 2012 Pazartesi 19:50sapkınlar

      bunlar sapkın ama farkında değiller.. akılları fikirleri kürtten bişi çıkmasın .. tarihten beri yaptıkları şey...ç ıksa da....asmış, kesmiş, sürgün edilmişlerdir... ölmedimi.. ermeni dölü.. arap .. fars kökenli.. türkleşmiş kürt mutlaka başlarına bişi getirmişler.. yetmez.. esermi bıraktılar sansürlemişler.. olmadı.. yakmışlar.. engellenemedi... saidi kürdi yerine başka bişi yazıp devşirmişler... yetmedimi.. sözde akademik çalışmalar adı altında...

      Yanıtla (0) (0)
    • bunlar sapkın31 Aralık 2012 Pazartesi 19:59sapkınlar

      şimdi düşünen vicdanlı ehli iman herkese söylüyorum.bu tür zatlar çıkıp şu kürt şu değil demek yerine .. çokmu önemli kimin hangi ırktan,hangi milletten olduğunu deyip. yahu bu kürtlere haksızlık oluyor.. kim derse desin yanlıştı. gelin bu haksızlık karşısında duralım. demek daha doğru olmazmı... biri çıkıp diyor kara geçi türkçedir o zaman o aşirat türktür. bu ermenidir falan filan... bende diyorum geçin bunları...

      Yanıtla (0) (0)
    • DOGAN_2131 Aralık 2012 Pazartesi 20:16ASİMİLASYON

      Kürtleri inkar ve asimilasyonlarla bitiremeyeceklerini anlayan bu din yobazları cemaat adı altında kürdün değerlerine laf atmaya ve onları araplaştırma ve türkmenleştirme siyasetine bürünmeye çalışıyorlar.sanırım kürt din adamları düşünürleri bunların iplerini boşa çıkarınca kimbilir ne ne tilkilik peşinde gezinecekler.

      Yanıtla (0) (0)
    • Nurcu31 Aralık 2012 Pazartesi 21:32Said-i Kürd-i

      bunların derdi üstadı sevmek ve övmek değil, kürde buğzetmektir. Bediüzzamanı sevmiş olsalardı eserlerine sadık kalırlardı. üstad eserlerinde said-i kürd-i ifadesini inadına kullanırken bunlara ne oluyor da bunun aksini düşünebiliyorlar. dedim ya bunlar kürtlere hep tepeden bakmaya alışmışlar.

      Yanıtla (0) (0)
    • ömer faruk31 Aralık 2012 Pazartesi 23:43ahmet akgündüze teşekkür

      böyle bir çalışmasıyla zihninde ve yüreğinde hâlâ sistemin milliyetçilik zehrinin devindiğini açıkça gösterdiğinden, ikiyüzlülük yapmadığından teşekkür ederim

      Yanıtla (0) (0)
    • sorbelah31 Aralık 2012 Pazartesi 21:40peki bunu boyle olmasi kimde suc?

      Boyle olmasi Kendi Kulturunu unutmus baskalarinin kalemi olan kurt kokenli islam alimler ve yazarlardir.!!!

      Yanıtla (0) (0)
    • mehmet çelik31 Aralık 2012 Pazartesi 22:43bu prf kalırsa

      akagündüze kalırsa Sn ahmet türkte türktür. baksana soyadı türk. hatta ağrılı halis beyin soyadı hepten öztürktü. ama ağrı isyanına katılmıştı. aziz nesin sağ olsaydı soyadı kanunu çıkarken ey aziz sen nesin deyip nesin soyadını almaz bunu akagündüze bırakırdı sanırım. yakışırdı gerçekte ahmet nesin? ne olduğunu ben biliyorumda saf zihinlileri azda olsa belki kandırmayı başarıyorsun. Allahta artık siz ced dincileri ıslah etmez çünkü ıslah olmay

      Yanıtla (0) (0)
    • cesur kaplan01 Ocak 2013 Salı 09:38eşşek

      Değerli yorumcumuz, her görüşe eşit mesafede durmakla birlikte; büyük harflerle yazılan, hakaret, küfür, aşağılama vb. içeren, toplumsal hassasiyetleri zedeleyici nitelikteki yorumları yayınlayamıyoruz. Kriterlerimize uygun olarak yeniden yorum yazmanızı diler, ilginize teşekkür ederiz...

      Yanıtla (0) (0)
    • Yergin01 Ocak 2013 Salı 17:37Zalim

      Sayın Hocam, çok güzel cevap vermiş. Bize hacet kalmamış. Sadece Üstad Saidê Kurdinin dediği gibi "Zalimler için yaşasın cehennem" diyorum ve A. karageceyi Allaha havale ediyorum.

      Yanıtla (0) (0)
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89