• BIST 9674.91
  • Altın 2504.937
  • Dolar 32.5855
  • Euro 34.8435
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 24 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 7 °C

KCK Eş Başkanları: Fethullah Gülen hareketi illegal taşerondur (Tam Metin)

KCK Eş Başkanları: Fethullah Gülen hareketi illegal taşerondur (Tam Metin)
Ayşegül Doğan'ın Kandil'de KCK Eş Başkanları ile yaptığı görüşmenin 2. bölümü.

İMC Televizyonundan Ayşegül Doğan Kandil'de KCK Eş Başkanları Cemil Bayık ve Besê Hozat ile görüştü.

KCK Eş Başkanları ile yapılan söyleşiyi tam metin olarak 3 bölüm halinde yayınlayacağız.(ilkehaber)

2. Bölüm
A. Doğan: Paris Katliamı soruşturmasını mutlaka yakından takip ediyorsunuzdur, kamuoyuna yansımayan, kamuoyu ile paylaşılamayan herhangi bir bilgiye sahip misiniz?

B. Hozat : Paris katliamına ilişkin Frasnsa’nın elinde çok sayıda belge var. Biz buna inanıyoruz. Baştan beri böyleydi. Çünkü, Fransa istihbaratı da bu komplonun içerisinde yer aldı. Bir bütün olarak devletin kendisi, hükümetim kendisi yer aldı mı, o tartışma konusu. Fakat, şu bir gerçek ki, istihbarat içinde yer aldı. Devletin içerisinde de önemli bir kanat bu komplonun içerisinde yer aldı. Yoksa Fransa gibi bir yerde böyle çok rahatlıkla Ömer Güney gidip, Paris’in göbeğinde böyle bir katliamı yapamazdı. Fransa’nın desteği olmadan asla bu yapılamazdı. Çok zor. Fransa içindedir. Bu anlamda Fransa’nın elinde çok sayıda belge var. Zaman zaman kamuoyuna kısmi bazı şeyleri yansıtıyor. Ciddi gündemleştiğinde, toplumsal baskı oluştuğunda bunu yapıyor fakat hepsini vermiyor. Yani bu konuda genel anlamda bizim de bildiğimiz bazı şeyler var. İlerleyen süreçlerde bunlar daha fazla kamuoyuna yansır.

A. Doğan: Peki MİT’in buradaki rolüne dair ne dersiniz?

B. Hozat : Tabi ki MİT içindedir. O belgelerde çok açıktır.

A. Doğan : Kamuoyuna yansıyan belgeleri mi kastediyorsunuz?

B. Hozat : Tabi... Ömer Güney’in MİT elemanlarıyla yaptığı çeşitli görüşmeler var. Telefon görüşmeleri. Ömer Güney'i yakından tanıyan arkadaşlar var. Teyit ettiler. Ses onun. Belgeler de nettir; yani somuttur. MİT’İn belgeleridir.

"İŞİN İÇİNDE NATO DA VAR"

A. Doğan: Ama MİT’İn karşı bir açıklaması oldu. Sizin de ona karşı bir açıklamanız oldu. Tatmin edici bulmadığınızı söylediniz. Şimdi ise son çıkan telefon kayıtlarından birinin MİT Erzurum Daire Başkanlığı’na ait bir numara olduğu söyleniyor.

B. Hozat: Bir de şuna bakmak lazım: Ömer Güney katliam öncesi kaç defa Türkiye’ye geliyor. Ankara’da, Erzurum’da, Antep’te bildiğimiz kadarıyla çok değişik yerlerde çok sayıda toplantı yapılıyor ve Ömer Güney de içindedir. Çeşitli kesimler de var bu toplantılarda. Ordu'dan, MİT’ten, Fethullahçılar'dan kesimler var. Yani bir çok toplantı yapılıyor. Bu katliamın planlanması esas olarak orada yapılıyor. İşin içerisinde NATO'da var. Fransa istihbaratının işin içinde olmasının esas nedeni budur. Almanya işin içindedir. Sara arkadaş Fransa’ya gelmeden önce Almanya’dadır ve orada takip ediliyor. Fransa’ya kadar takip ediliyor. Almanya’da da bizim en az bildiğimiz birkaç ay ama öncesi de olan uzun bir süre takip ediliyor. Bu anlamda Almanya da işin içindedir. Yani çok açık ki, bu uluslararası bir plandır. Türkiye Gladyosu bunun içindedir. Bunun bir parçası da esasen MİT’tir.

A. Doğan: Peki MİT içerisinde farklı bir yapılanma mı var? Mesela çözüm sürecine karşı olan bir yapılanma mı yaptı bunu?

B. Hozat: “Biz homojen bir yapı değiliz, MİT’in içinde farklı güç odakları var; Fethullahçılar var, Ulusalcılar var, farklı kanatlar var. Hepsinin üzerinde hakimiyet sağlayamıyoruz” yönünde MİT’in de çeşitli açıklamaları oldu. Fakat MİT devletin resmi bir yapısıdır. Temel organlarından biridir. Dolayısıyla MİT’in kendisi sorumludur. O zaman netleştirsin.

"FETHULLAH GÜLEN İLLEGAL TAŞERONDUR"

A. Doğan: İçindeki farklılıklar ne olursa olsun sorumludur, diyorsunuz.

50152B. Hozat : Tabi ki sorumludur. Şu anda biz resmi devleti muhatap alacağız, öyle değil mi? Siyasi sorumluluğu olan güçleri, yapıları muhatap alacağız. Bizim muhatabımız AKP’dir. Muhatabımız, ismi geçiyor, MİT’tir. Kürt halkı bunları muhatap alıyor ve bunlardan hesap istiyor. Fethullah Gülen illegal bir örgütlenmedir, taşeron bir örgüttür. Amerika ile birlikte hareket eden, Amerika’nın bölge politikalarını uygulayan, pratikleştiren, bunun öncülüğünü yapan temel bir ayaktır. Bunu sağlayan bir yapıdır. Uluslararası bir organizasyondur. Bu anlamda Türkiye’de de kendisini devletleştiren, paralel bir devlet haline getiren, devlet içerisinde de ciddi kadrolaşmaya giden, AKP ile devleti paylaşan bir yapıdır. Ama illegaldir. Her yerde de devlet gibi kendisini ciddi anlamda örgütlemiştir. Toplumun içerisinde de eğitim yolu ile, sağlık yolu ile, bir çok proje ile çok ciddi anlamda örgütlemiş bir yapıdır. Kürdistan’da da kültürel soykırım politikasını dini araç yaparak, halkın dini duygu ve inançlarını istismar ederek gerçekten korkunç ve iğrenç bir biçimde gerçekleştiriyor. Fakat şu anda resmi olan, yani Türkiye devletini resmen yöneten AKP hükümetidir.

A. Doğan: Peki siz Paris suikastı ile ilgili MİT’in rolüne ve MİT'le ilgili homojen-heterojen tartışmalarına dair ne dersiniz?

C. Bayık : Şimdi Paris Katliamı hangi süreçte gerçekleşti, o çok önemli. Önderliğimizin İmralı’da diyalog yürüttüğü ve bu diyaloğu artık Newroz'da bir deklarasyon ile kamuoyuna duyuracağı dönemden önce bu katliam gerçekleştirildi. Aslında bu katliamla Önderliğimizin Newroz'da dünyaya duyuracağı deklarasyonun önü alınmak istendi. Çözüm sürecinin önü kesilmek istendi.

"21 MART MESAJI ENGELLENMEK İSTENİYORDU"

A. Doğan: 21 Mart Newroz'unda demokratik siyaset mesajı verilmesin mi istendi?

C. Bayık: Evet. Çünkü Önderliğimiz o diyalogları artık Newroz'la tamamlayıp müzakere sürecinin zeminini hızla hazırlamak istedi. Çözüme karşı olan, müzakereye karşı olan güçler Paris Katliamı'yla bunu önlemek istediler. Bunlar sanıyorum öyle amaçlamışlardı. Eğe bu katliamı gerçekleştirirsek, dolayısı ile Önder Apo Newroz'da böyle bir deklarasyon yayınlamaz, çatışmalar devam eder, diye düşündüler. Paris Katliamı'nın esas amacı budur. Bununla birlikte verilen başka mesajlar da var. Kürt halkına verilen mesajlar var. Önderliğe verilen mesajlar var. Kadına verilen var. Avrupa halkımıza verilen var. Avrupa’da çözüm sürecine destek olan dostlarımıza var. Diplomatik faaliyetlerimizin gelişmesine yönelik mesajlar var. Bunların hepsine var. Ama bunların odağında da Önderliğimizin başlatmak istediği süreci sabote etmek amacı var. Bu amaçla yapıldı. Bu amacı taşıyanlar hem Türkiye’de, hem uluslararası alanda var. Bunlar birlikte bu katliamı gerçekleştirdi. Artık ortaya çıkmış durumda. Türkiye’de bu katliamın içerisinde yer alanlar, bunu MİT adına yapmışlar. Belgeler de var. Yazılı kağıtlar da var.

A. Doğan: Bir yandan çözüm süreci yürüyordu; ayrıca MİT adına yayınlanan belgelerin sahte olduğu söylendi.

C. Bayık : Bu kağıtlar MİT’in kullandığı kağıtlardır. Türkiye’de bu kağıtları kullanan başka bir kurum ya da güç yoktur. Bu belgelidir. Yani bu katliamda yer alanlar MİT’in içindedirler. Şimdi MİT diyor ki, bu bizim bilgimiz dışında olmuştur. Evet, MİT’in kullandığı kağıtlardır, doğrudur ama MİT’in içinden başka güçler bunu yapmıştır; biz yapmadık diyor. Şimdi bu bir şey ifade etmiyor. Çünkü, siyaseten MİT bundan sorumludur, AKP bundan sorumludur. Çünkü, resmiyette onlar hükümeti temsil ediyor. Somut olan şu: Kim yaparsa yapsın bunun sorumluluğu AKP ve MİT’e aittir. Dolayısıyla MİT’in, MİT başkanının ve hükümet başkanı Erdoğan’ın kamuoyuna açıklamada bulunmaları gerekiyor. Eğer kendileri gerçekten bu katliamda yer almamışlarsa, bilgileri yoksa, onlara rağmen MİT adına birileri bunu yapmışsa, eğer çeşitli güçler bunda yer almışsa, o zaman kalkıp bu yönde açıklama yapmaları gerekiyor.

A. Doğan: Niye yapmıyorlar sizce?

C. Bayık : Neden yapmıyor? Çünkü, kendilerinin de bilgisi var, kendilerinin de onayı var onun için. Dikkat edilirse bu Fethullah - AKP çatışması başladıktan sonra, Paris katliamı ile ilgili belgeler, kasetler kamuoyuna yansımaya başladı. Bunu kim yansıttı? Elbette ki Fethullahçı kesim yansıttı. Çünkü siyaseten AKP ve MİT bundan sorumlu. Kendilerinin bir sorumluluğu olamaz. Onun için yansıttılar. AKP ve MİT’e yüklemek için bunu yansttılar. Oysaki kendileri de işin içine. Yani birlikte bunu yaptılar. Birlikte yaptılar, ama Fethullahçılar bunun sorumluluğunu AKP ve MİT’e yıkarak kurtulmak istiyorlar. Yapılan budur. Eğer Erdoğan’ın, AKP’nin ve MİT’in bu katliamda sorumluluğu olmamış olsaydı, onayı-bilgisi olmamış olsaydı, rahatlıkla bunu açıklayabilirlerdi.

A. Doğan: MİT’in Çözüm sürecindeki rolüne ilişkin neler söylersiniz? Çünkü kavramlar arasında da şöyle bir farklılık var. Mesela sizlerin açıklamalarında, Öcalan’ın mesajlarında bir devlet heyeti ile görüştüğü söyleniyor. Öte yandan süreç yalnızca MİT üzerinden yürüyormuş gibi bir kanaat var. Hangisi doğru, ikisinden birinin doğru olması şart mı?

B. Hozat: Şöyle tartışmalar da var. MİT’in kendisi de bunu söylüyor. “Biz bu süreci geliştiriyoruz. Sürecin içindeyiz. Heyetin içinde direk yer alıyoruz. Biz niye bu katliamın içerisinde yer alalım, niye yapalım?” Yani şu gerçekçi midir? Türkiye’de bu topraklarda bu kadar toplantı oluyor. Dünyanın sayılı istihbaratlarından biri olan MİT’in haberi olmuyor, AKP’nin haberi olmuyor. Buna hiç kimseyi inandıramazlar. Bu gerçekçi değil. Bir de olabilir. Devlet hiçbir zaman homojen bir yapı değil. Çeşitli çıkar örgütlerinin ortak ittifakıdır. Farklı yapılar olabilir. MİT’in içerisinde de olabilir. MİT ciddi bir soruşturma ile çok rahatlıkla bunu açığa çıkarabilir. İçinde yer alan yapılardan da varsa ki bu kendi iddialarıdır ve biz buna inanmıyoruz, bize inandırıcı gelmiyor, o zaman bu yapıları çok rahatlıkla açığa çıkarabilir, hesap sorabilir.

"YÜZYILLIK SORUN YALNIZCA İSTİHBARİ KURUMLA ÇÖZÜLEMEZ"

A. Doğan: Öcalan’la İmralı’da diyalog sürecini, çözüm sürecini yürüten, görüşmeler yapan size göre yalnızca MİT ile sınırlı bir heyet mi, yoksa bir devlet heyeti mi?

B. Hozat: Yüzyıllık bir sorun sadece istihbari bir yapı üzerinden yürütülen diyalogla asla çözülemez. Bu istihbarat sorunu değil. Kuşkusuz MİT Türkiye devletinde, devlet gerçeğinde çok önemli bir devlet yapısıdır. Devletin çok önemli bir ayağını oluşturuyor. Yüzyıl boyunca da Türkiye siyasetine, politikasına çok ciddi anlamda yön vermiştir. Böyle bir etkisi de olmuştur. Ordu ve MİT Türkiye’yi yöneten esas yapılar olmuştur. Bu anlamda MİT’i devletin dışında, devletten bağımsız ayrı bir yapı olarak ele alamazsınız. Devletin bir parçasıdır. Ama bir bütün olarak devletin kendisini ifade etmiyor. MİT, AKP’den, Erdoğan’dan bağımsız da bu süreci geliştirmedi. Bu diyalog süreci, AKP’nin-Erdoğan’ın onayı ile gelişen bir süreçtir. İsteselerdi bu süreç gelişmeyebilirdi. Çıkarına geldi, işlerine geldi. Bu süreci nasıl suiistimal ettiklerini, kullandıklarını biz de değerlendiriyoruz. Ama AKP ve devletin onayı ile bu süreç geliştirildi. Dediğim gibi MİT’in kendisi de devletin bir parçasıdır. Ama bir bütün olarak devleti ifade etmiyor. Bu anlamda bu heyet sorunu çözmez. Bu heyetin hükümet üstü bir yetkisi-inisiyatifi yoktur. Devleti ve hükümeti aşan bir inisiyatif ve yetkiye sahip değildir. Öyle bir gücü de yoktur. Zaten problem buradadır. Son görüşmelerde Önderliğimiz de buna dikkat çekiyor. Diyor ki, “AKP, heyeti de kullanıyor, suiistimal ediyor. Kendi politikalarına alet ediyor.” Heyet bu politikaları oluşturup uygularken, İmralı’ya gidip gelirken bunlar da hükümet ile tartışılıyor. Heyet Erdoğan'la hükümet ile görüşme yapmadan gidip görüşme yapmıyor.

A. Doğan: “Ak Parti heyeti de oyalıyor” ne demek?

C. Bayık : AKP’nin çözüm politikaları olmadığı, hep süreci oyalamayla, çatışmasızlıkla seçimlere götürüp iktidarını pekiştimeyi amaçladığı için, heyetin önderliğimiz ile yaptığı görüşmelerde ortaya çıkan bazı olumlu sonuçlar var. Dolayısıyla bu heyet, hükümete bağlı gidip görüşmeler yapıyor. Heyet bu sonuçları hükümete ilettiğinde, hükümet bunları bir tarafa itiyor. Bu görüşmeleri, heyetin sunduklarını kendi amaçları temelinde kullanıyor. Heyet çözüm yönünde Önderliğimizin ortaya çıkardığı sonuçları hükümete taşıyor. Hükümet ise bunları bir tarafa iterek kendi amaçları temelinde heyeti kullanmış oluyor. Yani burada belirtilmek istenen budur.

"DEVLET HEYETİ DE DURUMDAN RAHATSIZ"

A. Doğan: Oyaladığı için bir anlamda diyorsunuz ki heyet de zor durumda kalıyor. Çünkü, ilerlemiyor, süreç devam etmiyor.

C. Bayık: Sanıyorum heyet de bu durumdan rahatsız oluyor. Çünkü, bu biçimi ile kullanıldığını görüyor. Heyet ile İmralı'daki görüşmelerde bir takım sonuçlara ulaşılıyor. Heyet bu sonuçları hükümete götürüyor. Çünkü, hükümete bağlı bir heyet. Devlet heyeti tabii, devlet politikasıdır bu. Sonuçları hükümete götürüyor çünkü yürütmeden sorumlu olan hükümettir. Dolayısıyla sonuçları hükümet değerlendirecektir. Bu temelde pratik adımlar atacaktır. Ama hükümet bunları yok sayıyor. Tabii bu heyet kullanıldığını görüyor. Hükümet bu heyeti kullanarak süreci kendi istediği halde yürütmeye çalışıyor.

"DÜZENLEMELERİN NEDENİ ÇÖZÜM SÜRECİ DEĞİL"

50155A. Doğan: Peki, şimdi bu son MİT ile ilgili düzenlemeyi biliyorsunuz bu düzenleme bugünlerde çokça tartışılıyor. Kimileri Kürt meselesinin çözümü ile bir bağlantısını kuruyor. Bir yandan HSYK düzenlemesi, bir yandan MİT’e bu kadar geniş yetkilerin verilmesi, öte yandan internet ile ilgili son değişikliklere kadar varan birçok konu tartışılıyor. Peki, MİT ile ilgili düzenlemelere ne diyorsunuz? Kürt meselesinde gelinen aşamada çözüm süreci ile bir ilgisi var mı? MİT’te yapılan yeni düzenlemenin ya da MİT’i bu kadar yetkili kılmanın çözüm sürecine bir katkısı olacak mı?

C. Bayık: Bunu kim böyle yansıtıyor? Daha çok AKP çevreleri bunu böyle yansıtıyor. Yine AKP’ye karşı olan cephe bunu böyle yansıtıyor. Bu çarpıtmadır. Aslında gerçek açıklanmıyor. Ne AKP yaptığı bu değişiklikleri ne amaçla yaptığını açıklıyor, ne de güya bu değişiklikleri AKP kendisi için yapıyor, kendisini korumaya alıyor, bu değişikliklerle Türkiye’de demokrasi ortadan kaldırılıyor, diktatörlüğü hatta faşizmi gerçekleştiriyor diyenler gerçekleri ortaya koyuyor. Toplum aslında gerçekleri öğrenemiyor. Toplumun öğrenmemesi için adeta hepsi çaba gösteriyor.

A. Doğan: Bu düzenlemeler o sebeple mi bu kadar hızlı bir şekilde yapılıyor?

50154

C. Bayık: Elbette. Aslında CHP, MHP, Fethullahçılar diyorlar ki, “Türkiye’de diktatörlük geliştiriliyor.” Hatta “faşizm geliştiriliyor” diyorlar. Sanki Türkiye’de bu yeni geliştiriliyormuş gibi bir hava yaratılmak isteniyor. Türkiye gerçeğini, onun sistem gerçeğini yine onun diğer iktidar gerçeğini bilenler, Türkiye’nin özel savaş rejimi olduğunu çok iyi bilir. Sürekli düşman üreterek, savaşarak, toplumu bölüp parçalayarak, birbirine vurdurtarak bu rejimin kendisini yaşattığı çok iyi bilinir. Yani öyle Türkiye’de yeni bir diktatörlük, faşizm anlayışı falan gelişmiyor. Zaten Türkiye ulus devlet anlayışını esas alan bir devlettir. Ulus-devlet anlayışını esas aldığı için, bütün halkları, kültürleri, dinleri, mezhepleri ortadan kaldırmayı amaçladı. Bunun için bu kadar inkarcılığı, katliamları, asimilasyonları gerçekleştirdi. Fiziki ve kültürel imhaları geliştirdi. İktidar mücadelesini yürüten bütün güçler her türlü şeyi kendilerine mübah sayıyor. Toplumun belleği ile, bilinci ile oynadılar. Yüreğini –beynini hep karartarak, darmadağın ederek işlemez hale getirerek kendilerini iktidara taşımak istediler. Yapılmak istenen budur. Şimdi AKP ne yapıyor? AKP ciddi bir sıkışma yaşıyor. Çünkü, Amerika, Fethullahçılar AKP’ye karşı bir mücadele başlatmış durumda. AKP’yi yıpratmaya, iktidardan düşürmeye çalışıyorlar. Özellikle Erdoğan ve çevresini etkisizleştirmek istiyorlar. AKP’yi bunlardan kurtarmak istiyorlar. İktidar mücadelesini kazanmak istiyorlar. İktidara kendilerini taşımak istiyorlar. Türkiye’yi bu temelde, Ortadoğu’da kendi amaçları doğrultusunda kullanmak istiyorlar. Onun için AKP’yi her yönden yıpratmaya çalışıyorlar. AKP de kendini ayakta tutabilmek için, işte bu değişiklikleri yapıyor, bu yasa değişikliklerini gerçekleştiriyor. İnternet yasası, MİT yasası, HSYK yasasını gerçekleştirerek kendisine karşı iktidar mücadelesini yürüten bu güçleri aslında etkisizleştirip, kendi iktidarını korumak istiyor. Bu amaçla bu değişiklikler yapılıyor.

A. Doğan: Koruyabilecek mi kendi iktidarını bu tarzda?

C. Bayık: Bu tarzda koruyamaz. Daha önce de söyledim. Eğer AKP kendini korumak istiyorsa, bu süreçten güçlü çıkmak istiyorsa, yapacağı şey Kürt meselesinde hemen müzakare adımını atmasıdır. Yine Türkiye’de demokrasi güçleri ile birlikte bir demokrasi paketini oluşturup hızla yaşama geçirmelidir. Bunları yaparsa AKP demokratikleşir, Türkiye’de demokrası gelişir, Kürt Sorunu çözülür. Türkiye sorunlarını aşabilir ve daha güçlü bir konum kazanabilir. Bunu yapmadan, bunlarda adım atmadan tek başına paketler hazırlayarak, tek başına hemen alelacele bazı yasalar çıkararak, demokrasi güçlerinin sesini daha da azaltarak kendi iktidarını korumaya alma çabaları aslında onları korumayacaktır, aksine daha çok bataklığa götürecektir, daha çok çıkmaza götürecektir. Bu politikalarıyla, hem Önderliğimizin geliştirdiği müzakere sürecini bitiriyorlar, hem de kendilerini daha da olumsuz durumlarla karşı karşıya getiriyorlar.

"GÜLEN'E CEMAAT DEMEK DİĞERLERİNE HAKSIZLIKTIR"

A. Doğan: Peki, siz en son Ruşen Çakır’a verdiğiniz söyleşide daha önce Gülen cemaati ile bir temas kurmaya çalıştığınızı söylemiştiniz. Ama herhangi bir geri dönüş alınmadığını, buna yanaşmadıklarını ifade etmiştiniz. O söyleşiden bu güne size ulaşan bir mesaj ya da bir görüşme talebi, bir yanıt var mı?

C. Bayık: Ben cemaat teriminin kullanılmasını doğru görmüyorum. Cemaat sadece Fethullahçılar değildir. Türkiye’de bir sürü cemaat var. Şimdi cemaat denilirse, diğer bütün cemaatlere de bir türlü haksızlık yapılmış olur. Onlar da Fethullah’ın kefesine konulmuş olur. Oysa ki Türkiye’de bir sürü cemaat var. Gerçekten bazıları cemaat faaliyetlerini yürütüyor. Belki bazıları Fethullah gibi adı cemaat, ama başka işlerle uğraşıyor. Ben Fethullah Gülen hareketini bir cemaat hareketi olarak hiçbir zaman adlandırmadım. Hiçbir konuşmamda cemaat demedim. Hep Fethullah Gülen Hareketi dedim, örgütü dedim. Çünkü, Fethullah Gülen Örgütü, her ne kadar dini kullanıyorsa da, din ile çok alakalı bir hareket değil.

A. Doğan: Bu açıdan mı cemaat denilmesine karşısınız?

50153. Bayık: Elbette. Karşıyım tabii. Çünkü, diğer cemaatlere gerçekten haksızlık olur. Onları da bunların kefesine koymak olur. Fethullah Gülen Hareketi, kapitalist modernitenin örgütleyip geliştirdiği bir örgüttür. Tamamen NATO’nun hizmetinde olan bir örgüttür. Onun stratejilerini Türkiye ve Ortadoğu’da hayatta geçirmekle görevli bir örgüttür. Önder Apo’yu uluslararası bir komployla İmralı’ya alıp, arkasından Fethullah Gülen’i Amerikaya götürmeleri boşuna değildir. Önder Apo, Ortadoğu’da bir halk önderliğini geliştiriyordu. Halkların kardeşliğini geliştiriyordu. Demokrasi ve özgürlük hareketini geliştiriyordu. Halklara moral, inanç, bilinç, coşku veriyordu. Ruh veriyordu. Onların özgürlük duygularını, düşüncelerini büyütüyordu. Bu çok tehlikeli görüldüğü için uluslararası bir komplo ile etkisizleştirilmek istendi. Onun yerine Fethullah Gülen Washington'a götürülerek büyütülmek istendi. Bununla sistem kendi stratejisini Ortadoğu’da hayata geçirmek istedi. Nato, sahte dini önderlik yaratarak, Ortadoğu toplumuna, kültürüne hitap ederek kendi stratejisini uygulamak istedi. Fethullah Gülen hareketinin öyle cemaatle alakası yoktur. Dikkat edilirse başından beri hep Kürt düşmanlığını işledi. Bütün Fethullah Gülen basınına bakalım özellikle televizyonlara, geliştirdikleri diziler Kürt karşıtlılığını ifade eder. Kürdü küçümseyen, aşağılayan, karalayan dizilerdir hepsi. Söylemlerinde Fethullah Gülen zaman zaman PKK'ye nefretini, Kürt halkına nefretini çok açıkça ortaya koyar. ‘’Kökünün kazınması’’ gerektiğini ‘’evlerine ateş salınması’’ gerektiğini söyler. Yine Kürdistan’da yaptıkları var. Bunu herkes biliyor. Operasyonlarla, tutuklamalarla rehin almalarla, birçok insan suç yaratılarak, cezaevlerine alarak Kürt özgürlük hareketini çökertmek, bitirmek istedi...

"GÜLEN KÜRTLERE HEP DÜŞMANLIK YAPTI"

A. Doğan: Siz buna rağmen KCK olarak iletişime geçmek istemişsiniz.

C. Bayık: Biz buna rağmen ilişkilenmek istedik. Önderliğimiz mesajlar iletti. Gerçekten eğer dedikleri gibi bir hizmet hareketi iseler, öyle haklara düşmanlık yapmak istemiyorlarsa, özellikle Kürtlere düşmanlık yapmak istemiyorlarsa, zalime karşılarsa, bilinmeli ki dünyanın en mazlum halkı Kürtlerdir. Kürtler zulme karşı adalet için büyük bir mücadele yürütüyor. Bunu desteklemeleri gerekiyordu. Biz onun için ilişkilenmekte istedik, mesajlar da verdik. Fakat bunlara cevap verilmedi. En son Fethullah Gulen’in BBC ‘ye verdiği mülakat var. Mesela o mülakatta Kürtlere yaklaşımını nasıl ortaya koyuyor. Diyor ki “biz müzakereye karşı değiliz. Görüşmeye karşı değiliz.” Halbuki müzakereye karşı olduklarını söylüyordu ve bitirilmesi gerektiğini söylüyordu. “Nasıl PKK ile müzakerelere oturulur! Tam tersine tasfiye edilmesi gerekir,” demişti. Ama dikkat edelim BBC’ye verdiği mülakatta da farklı bir şey söylemiyor. Geçmişte söylediklerini çok ince bir tarzda söylüyor. Sanki bir söylem değişikliği varmış gibi yansıtılıyor. Aslında toplum aldatılmak isteniyor. Halbuki Türk devletinin geleneksel politikalarından farklı bir şey söylenmiyor. Devleti yüceltiyor, ne diyor? Diyor “görüşmeye karşı değilim ama görüşülürken Türk devletinin onuru korunmalıdır.” Şimdi burada korunması gereken Türk devletinin onuru mudur? Kürt halkının onuru mudur? Kürt halkı mı, Türk devletine haksızlık yapıyor? Kürt halkı mı Türk ulusunun dilini, kültürünü yasaklıyor? Değerlerini yasaklıyor? Paramparça ediyor? Bunu yapan Türk devletidir. Kürtlere karşı yapmadığı bir şey yoktur. Herkes biliyor bunu. Dünyanın en zalimane yönetimlerini Kürtlere karşı uyguladılar. Burada zalime karşı durması gerekirken, mazlumun yanında yer alması gerekirken, zalimden yana tutum takınıp ‘’Türk devletinin onuru zedelenmemeli’’ diyor.

A. Doğan: Müzakereler yapılmamalı anlamına da gelebilir diyorsunuz?

C. Bayık: “Türk devletinin onuru zedelenmemeli” derken; aslında “müzakere olmamalı, Kürtler ciddiye alınmamalı, Kürtlerin hakları değil Türk devletinin hakları korunmalı” diyor. Aslında çok ince bir tarzda Türk devletinin klasik politikalarını belirtiyor. Bir söylem değişikliği yoktur, bir tutum değişikliği yoktur. Onun için Fethullah Gülen hareketi öyle İslami bir hareket değildir. Amerika’nın yaratmak istediği İslamı Fethullah Gülen geliştirmeye çalışıyor. Amerikan İslamını, yaratmaya çalışan bir harekettir, bir örgüttür. Halklara düşmandır... (ilkehaber)

(2. Bölümün sonu)


1. BÖLÜM: KCK Eş Başkanları: Öcalan çekilirse savaş başlar
3. BÖLÜM: KCK Eş Başkanları: Kürt Ulusal Kongresi yaşamsaldır

  • Yorumlar 6
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89