• BIST 9262.02
  • Altın 4227.976
  • Dolar 39.1526
  • Euro 44.705
  • İstanbul 26 °C
  • Diyarbakır 30 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 31 °C
  • Berlin 22 °C

Yeni partilerin zamanı geldi mi?

Etyen Mahçupyan

Toplumsal değişim ile siyasetin kurumsal yapısı arasında ilişki inişli çıkışlı olmaya mahkumdur. Temsil yeteneği çok güçlü partiler bile, yönetim anlayışlarını değiştirmez ve buna uygun kadroları üretmezlerse, tabanın bir bölümüyle ayrı düşebilirler. Küresel ortam bugün bütün toplumları evrensel norm ve standartlara taşıyor. Her toplumun bir bölümü bu gelişmeye uyum sağlarken bir bölümü de milliyetçi bir içe kapanma psikolojisine giriyor. Sorun şu ki bu dinamik her partinin tabanını çatlatan bir etkiye sahip. O nedenle böylesi hızlı değişim dönemleri sürekli yeni toplumsal koalisyonlar üretiyor. Bağlılık, sadakat ve biat üçlemesi içinden siyasete bakanların bunu anlamakta zorlanmaları çok doğal… Onlar her koşulda ve ne yaparsa yapsın kendi partilerinin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorlar. Ancak seçmenin seçim sonuçlarını etkileyecek kadar kritik bir bölümü bu anlayışta olmayabiliyor.

***

Bir haftadır incelemekte olduğumuz saha araştırması bütün siyasi partilerin bu sorunla karşı karşıya olduğunu gösteren bulgulara sahip. İlk tespit olarak HDP’nin Kürtlük ortak paydasına bile tam olarak sahip olmadığını, hele Türkiyelilikten çok uzakta durduğunu görüyoruz. Bu parti kendisine bir ‘siyasi kimlik’ sorunu yaratmış durumda ve bunu sosyolojik kategorilerle bağdaştırmakta zorlanıyor.

MHP iktidar ile ana muhalefet arasına sıkışmış, sürükleyici özellikleri olmayan pasif bir sosyolojiye hitap eden, toplumsal tabanını sadece Türk milliyetçiliği üzerinde kimlikleştiren bir parti ve üstelik söz konusu ideoloji de sadece tepkisel siyasetin taşıyıcılığını yapabilecek güçte. Oysa bu partinin hem AK Parti’den hem de CHP’den çok daha geniş bir oy devşirmesi mümkün. Yapılması gereken katı ideolojik duruşun getirdiği irrasyonaliteden kurtularak, gerçek ihtiyaç ve taleplere yoğunlaşan bir siyaset üretmek. Diğer taraftan bu haliyle MHP’nin olmadığı bir siyaset yelpazesi de ‘eksik’ gibi durmuyor. Çünkü sosyolojik açıdan kimse bu partiye mahkum değil. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde eğer kendini yenileyemez, ya da yeni bir partiye doğru evrilmez ise, giderek küçüleceğini öngörebiliriz.

***

CHP’nin sorunu sosyolojik bütünlüğe sahip olmakla birlikte siyasi anlayış ve zihniyet olarak çok ayrımlaşmış iki farklı kitlenin temsilciliğini yapmaya kalkması ve muhtemelen hiçbirine yaranamaması. Araştırmanın gösterdiği üzere tabanın üçte ikisi Batı demokrasilerindekine benzer bir vatandaşlığı en azından beğeniyor ve kendisini o konumda hayal ediyor. Bu ille de demokrat bir seçmen kitlesi anlamına gelmiyor. Ancak normlar açısından bir ‘sıçrama’ yaşanmış olduğunu ve seçmenin CHP’yi beğenme ihtimalinin çok aza indiğini görmekte yarar var. Soru partinin bu gerçeği ne denli kavradığı ve buna doğru bir yanıt verip veremeyeceği… Eğer değişemezse, bu alanda yeni bir partinin önü açık görünüyor.

***

Nihayet AK Parti de, seçmenin çoğunluğunu lider etrafında kenetlemesine karşın, iktidar olmak için gereksindiği tabanın üçte birlik kısmından giderek uzaklaşıyor. Araştırmaya göre bu grup bugün için kendi farklılığını ortaya koymaktan ziyade izlemekle yetiniyor. Ama söz konusu birikimin uygun koşullarda, örneğin iktidarın başarısızlığında, açığa çıkması şaşırtıcı olmaz. İşin daha vahim tarafı partinin üçte ikilik konsolide olmuş kesiminin günümüz vatandaşlık anlayışının gerisinde bir tablo çizmesi ve buradan Türkiye’ye hitap eden bir gelecek tahayyülünün çıkmasının epeyce zor olması… Bu nedenle AK Parti’de bir ‘demokratik yönetim anlayışı’ hamlesi gerçekleşmez ise, siyasi yelpazenin o kanadında da partileşme arayışları mukadder gibi gözüküyor…

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Orhan ATICI10 Temmuz 2016 23:18

      suzluk/talanın aydınlatılıp tüm sorumluların cezalandırılması....vesaire kastedilmiyor olsa gerek. Aslında şu "Türkiyelileşmiş" addettiğiniz partilerin bu sıralananlarla ilgisi olmayacağını kendisi de çok iyi biliyor olsa gerek sayın Mahçupyan'ın ve keza diğerlerinin. Ve yine aslında sıralanan onca olgunun sahiplenilip savunulmasına biz "insanlaşmak" diyoruz. Muhtemelen HDP'yi "İnsanlaşamamak" ile yaftalamanın mümkün olmayacağını, böylesi nitelemenin abesle iştigal olacağını, keza aslında dertlerinin de "insanlaşmak" filan olmadığını pek iyi biliyor olmalılar sayın Mahçupyan ve diğerleri. Herhalde halk da "Türkiyelileşmek" adında oltanın ucunda muğlak, ama şatafatlı böylesi bir yeme rahatça atlar diye düşünüyorlar anlaşılan.

      Yanıtla (0) (0)
    • Orhan ATICI10 Temmuz 2016 23:17

      Bir zahmet HDP'yi kasten kullandığı "Türkiyelileşmek" deyimini/kavramını/olgusunu da açıklayabilir mi sayın Mahçupyan... Çok sık tekrar eder oldu; lakin tekrar tekrar kullanan hiç kimseden henüz bu deyimin içeriğini öğrenemedik. Açıklama yaparsa/yaparken yardımı dokunur mu bilmem ama; "Türkiyelileşmek" ten temel hak ve özgürlüklere, insan haklarına saygı, anadilde-bilimsel-demokratik-laik eğitim, farklı inanç-mezheplere ayrımcılığın kaldırılması, nefret suçlarının önlenmesi, yüz yıllık katliam-yakıp-yıkıp yok etme uygulamalarının hesabının verilmesi ve yüzleşilmesi, dinci-ırkçı devlet yapılanmasının kaldırılması, sayısız faili meçhul/belli olayın aydınlatılıp tüm sorumluların cezalandırılması, ülke tarihi boyunca vuku bulmuş/bulmakta olan ve milyonların canına/malı

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89