Başbakan tarafından açıklanan ‘Demokratikleşme Paketi’nin beklentileri karşılamaktan uzak olduğu, bazı olumlu noktaları içermesine rağmen sorunun esasına inmeyip palyatif yaklaşımlarla etrafında döndüğü genel bir kanı.
Salt BDP/DTK/KCK eksenli Kürt hareketi veya Kürtlerin diğer siyaset çevrelerinden aktörlerin, yazarların, kanaat önderlerinin yaklaşımlarından söz etmiyoruz. Şimdiye kadar hükümeti katışıksız destekleyenler bile beklentilerinin altında bir tablo ile karşı karşıya kaldıklarını utangaçça da olsa yazıp çiziyorlar. Birkaç ‘hınk deyici’ dışında daha önce hükümete birçok kez açık çek verenler bile “yetmez ama evet”, “eksik ama evet” söylemleriyle paketin beklentileri karşılamadığına dikkat çekmekten geri durmuyorlar. Bunlar arasında Başbakan’ın “böler” deyip karşı çıktığı anadilde eğitimin artık kaçınılmaz olarak gündeme alınması ve yaşama geçirilmesi gerektiğini ise neredeyse söylemeyen yok.
Yine de ilginç olan bu kesimlerin yaklaşımı değil. En nihayetinde ‘hınk deyiciler’ gibi özel bir beklenti içinde olmayanlar, kabul ederiz ya da etmeyiz liberal de olsalar, muhafazakar demokrat da olsalar meşreplerince realitenin altını çiziyorlar.
Bu konuda söz söyleyenlerden biri de MHP...
Bizi şimdiye kadar hiç şaşırtmayan MHP’nin tutumuna kısaca da olsa değinmekte yarar var.
İlk gün sıcağı sıcağına değerlendirme yapmaktan kaçınan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis’in açıldığı gün yapılan ilk grup toplantısında, paketin PKK-AKP ortaklığı ile hazırlandığına dikkat çekerek başladığı konuşmasında, bizi bir kez daha şaşırtmadı.
Bunu da geçelim.
Ama esasen şu kendilerine ‘solcu’ adını takan özünde ise solun tırnağı bile olamayacakların tutumuna değinmekte yarar var.
Elbet bunlar tek küme değil; kendi içlerinde farklı renkleri barındırıyorlar. Ama özü itibariyle ideolojik perspektiflerini nasyonalizmden alan, solculukları ise sadece adlarında ve/veya programlarında iğreti bir biçimde kalmış bu kesimler, pakete değil, paketin içindeki bazı noktalara, özellikle de paketin en ileri adımı diyebileceğimiz Andımız’ın kaldırılmasına takmışlar.
Bu ulusolcular, “Şeyh Tayip Paketi” adını verdikleri paketle, “Ne mutlu Türküm diyene” sözleriyle biten ırkçı andın, “PKK ve gerici odakların talebi yerine getirilerek kaldırıldığını, anadilde eğitime de vize verildiğini” söylüyorlar.
Tabi bu ulusolcuların pakette taktıkları başka noktalarda var. Ulusolculara göre il, ilçe ve köylere eski adlarının verilmesi, Kürtçe harflerin kullanımına dönük yasakların kaldırılması, Türkçe dışındaki siyasi dillerle propaganda yapılmasının önünün açılması da, “Şeyh Tayip Paketi”nin AKP-PKK işbirliğiyle hazırlanmış, diğer bölümleri...
Verdiğimiz örnekler ve “Şeyh Tayip Paketi” adlandırması, Aydınlık gazetesinin dünkü manşetine ait ama bu çevre dışındaki ulusolcuların bakış açısı da Aydınlık’ın manşetinden farklı değil.
Daha önce “Bana Türkler ve Kürtler eşittir, dedirtemezsiniz” diyen CHP’li vekil Birgül Ayman Güler, paketle ilgili de engin fikirlerini kamuoyu ile paylaştı. Güler, “Özü itibariyle paket, ulusal-laik Türkiye’nin paketlenmesidir. Dinci-etnik parçalanma TCK güvencesindedir. Artık ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ de demeyin. Çünkü bu, nefret-ayrımcılık suçu oldu.” diyor.
Kürtler paketin sorunun çözümüne hizmet etmediğini, AKP’nin seçim yatırımı olduğunu söylüyorlar; liberaller ve muhafazakâr demokratlar ‘yetmez ama evet’ noktasındalar; MHP’li ırkçılar ile ulusalcılar ise AKP-PKK işbirliği ile Türkiye’nin bölünmeye doğru adım adım ilerletildiği iddiasında...
Ve tabi daha ilginci, hala bu ulusolcular ve milliyetçiler ile Kürt siyasi hareketlerinin, Kürt kitlesinin birlikte meydanlara çıkarak özgürlük mücadelesi vermelerini dayatanlar var.
İstemez kalsın.
30 yıllık savaştan, 50 bin can kaybından sonra yasal olarak elde kalan hala bir Andımız’ın kaldırılması, 5 harfin özgürlüğü olmuşken, yeni andlarla uğraşıp bir 30 yıl daha kaybetmeye zaman yok...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.