Bu yazıyı yeni yılın ilk sabahında, yazıyorum.
Bugün Uludere katliamının dördüncü, 2012’nin ise ilk günü.
Bu dört gün boyunca onlarca televizyonda, çok farklı kesimlerden birçok insanı dinledim. Neredeyse tüm gazeteleri hatmettim. Bu arada, ağırlıkla televizyonlar üzerinden Güney medyasını da izledim. İMC TV, Hayat TV, Roj TV ile Güney’den -ne yazık ki- KNN TV hariç, neredeyse birçok kanalda ya bilindik ezberler tekrarlandı ya da yaşananlar görmezden gelindi, haber aralarında ‘çerez’ olarak geçildi.
Bu sürede takip ettiğim gazetelerin hali de içler acısıydı. ‘Az okunan’ Özgür Gündem, Evrensel, Birgün gibi gazetelerin dışında, diğer gazetelerin bir kısmında, sadece bir kısım yazar gelişmelere farklı bir gözle bakıyorlardı. Bunlar da nedense bu ara çok izlenen televizyonlardan uzak tutulan ve sadece yukarıda adını andığım ‘az izlenen’ televizyon kanallarında ‘varolan’’ yazarlar. Sanırım bunlar da Banu Güven’in ve benzerlerinin başına gelenleri yaşayacak ve adım adım oralardan uzaklaştırılacaklar.
Tüm bu sürede ‘devletçi/hükümetçi’ kanallarda arada bir iki ‘parazit’ olsa da, devleti, esas olarak da hükümeti aklama gösterileri yapılıyordu. Bu kanallarda, yaşanan katliamı ‘zorunlu olarak’ kınayanlar bile, ‘ama’ diyerek başladıkları sözcüklerle tartışmayı götürüp getirip PKK ve BDP’ye bağlıyor, akabinde ise bu işi de Kürtlerin üzerine nasıl yıkarız, hükümeti nasıl aklarız hesabını yapıyorlardı.
Uludere’de 35 insan, 35 Kürt devlet uçakları tarafından bombalandı. Olayı ‘katliam/soykırım’ olarak gören ve bunu işleyen ‘az okunur’ gazetelerimiz dışında, bir tek Taraf Gazetesi ilk gün ‘Devlet halkını bombaladı’ diye manşet atmıştı. Bombalanan insanların ‘devletin halkı olup olmadığı’ tartışması bir yana, bu başlığa rağmen, Taraf’ta da birçok yazar hala hükümeti aklama, bunun yanı sıra da Kürtleri ‘kazanma’, diğer bir deyimle ‘Kürtleri BDP çizgisinden uzaklaştırma,’ girişimlerini sürdürüyor.
Bu medyanın geçmişteki rolüne yeniden değinmeye gerek yok.
Ama bugün ile benzerliğine, hala devam eden omurgasızlığına dikkat çekmekte yarar var. Bu medyada, ‘28 Şubat’ olarak adlandırdığımız Ergenekonist süreçten sonra eklemlenerek katılanlar da dahil, yaygın omurgasızlık devam ediyor. Görünen o, geçmişte devletin, MGK’nin ‘andıç’ları ile hareket edenler, Uludere’de de görüldü ki bu kez hükümetin işaretini bekliyorlardı. Uludere katliamının ilk günü sosyal medyada yer yerinden çalkalanıp dünyanın önde gelen ajansları haberi ‘flash’ spotlarla geçerken, Türkiye medyası ısrarla, ‘kör’ ve ‘sağırdı’.
Hükümetten gelecek işareti Hüseyin Çelik verdi. Onun ‘hata’ açıklamasına, söz konusu ettiğimiz medya can simidi gibi sarıldı.
Bu tablo yeni yılın ilk gününde, özü değişmemekle birlikte sözü itibariyle farklı bir mecraya girmeye başladı. ‘Devletçi/hükümetçi’ medya bu kez, ‘Aman ha! Dikkat! Kürtleri kaybediyoruz!’ telaşına düştü.
Uludere katliamını yazarken, medyanın bu yaklaşımını görmezden gelmek mümkün değil.
Çünkü işin özü budur.
İşin özü olarak gördüğüm bu durum, bu saatten sonra özellikle Ergenekonizmden devşirilmiş ‘hükümetist/devletist’ medya açısından, bizi asıl olarak sadece ‘bilgilenme’ açısından irdelenmeli. ‘Bilgilenme’yi de, ‘hükümetist/devletist’ akımın ne düşündüğünü anlamak şeklinde yorumlamak gerekir.
Yani bu kesimden medet ummak, bu kesimin adam olacağını görme umudunu taşımak yerine, alternatifini güçlendirmek, başından beri ‘az okunma’, ‘az izlenme’, ‘az dinlenme’ biçiminde tırnakladığım medyaya yoğun bir şekilde yönelmek gerekir.
Ola ki bu medya içinde de sorunlar vardır; ki vardır. Ola ki bu medya da tam bağımsız değil ve bir şekliyle ‘organizasyonlara’ bağlıdır; ki bağlıdır.
Ama artık şunu biliyoruz; tüm eksiklerine rağmen bu medya, en azından ‘bizim mahallenin’ medyasıdır.
Mahallemizdekilerin yanlışlarını, eksiklerini, aymazlık ve sorumsuzluklarını yüzlerine söylememiz mümkün.
Ama ‘hükümetist/devletist’ medyaya bunu yapma şansımız yok.
Daha kötüsü ise ‘hükümetist/devletist’ medyaya yaranmaya çalıştıkça giderek alçaldığımızın resmini de çizmemiz gerekir.
İnternetiyle, televizyonuyla, radyosuyla içerik olarak güçlü ‘az okunur, izlenir, dinlerin’ medyayı, ‘çok okunur, izlenir, dinlenir’ medyaya dönüştürmek bizim elimizde.
Yılın son gününde, herkesin mutlu bir şekilde yeni yıla girmek için planlar yaptığı anlarda Kürtlerin niçin bu kadar öfkelendiğini sorgulama gereği duymadan, ‘kaymakamın linç edildiği’ haberini 35 Kürdün bombalarla katledilmesinden daha fazla öne çıkaran, Uludere’de, Şırnak’ta, dünyanın birçok yerinde katliama tepki gösterenlerin, yaşamlarını yitirenlere sahip çıkanların, daha da ötesi o dağlarda tabutları sırtlayıp toprağa gömenlerin ağırlıkla BDP’liler, BDP’ye oy verenler olduklarını görmeden, BDP’li vekillerin ‘camide cenaze namazına katılmayışını’ iğrenç bir yalan olarak her haberinde tekrarlayan bir medyadan beklentimiz yok ise buyurun internetiyle, televizyonuyla, gazetesiyle, radyosuyla alternatif medyayı izlenir ve okunur kılın, güçlendirin…
En azından bu elimizde/elinizde...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.