• BIST 9524.59
  • Altın 2490.845
  • Dolar 32.5516
  • Euro 34.65
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 5 °C

Türkiye bağımlılıktan nasıl kurtulur?

Etyen Mahçupyan

Dış politika alanına girildiğinde her ülkenin hayali diğer ülkelerin kendi beklentisine uygun davranmasıdır. Bu ABD veya Rusya için ne denli doğru ise Türkiye için de o kadar doğru. Öte yandan güç farklılaşması nedeniyle ABD ve Rusya’nın Türkiye’den de ‘uyum’ beklentisi içinde olmalarını yadırgamamak gerek. Dış politikada mesele, bu uyumu hem çeşitlendirmek, hem de körü körüne değil kendi hedeflerini de kollayarak yapabilmek. Bunu becerebilirseniz, sizden daha güçsüz ülkeler üzerindeki yönlendirme kapasiteniz de artacaktır…

***

Ancak bu genel değerlendirmeyi bir çıkış noktası olarak almak ve ilgili ülkelerin iç siyasi ayrışmalarını da hesaba katmak zorundayız. Aksi halde diğer ülkelerin sık sık ‘çelişkili’ davrandıkları izleniminin ötesine geçemez ve sonuç alıcı strateji üretmekte zorlanırız. Örneğin Türkiye’nin Kürt meselesine yaklaşımı veri alındığında Batı’nın aynı anda iki farklı tutum aldığı kanısı edinebiliriz. Çünkü hem çözüm olması yönünde telkin ve destekle hem de bu konunun Türkiye tarafından çözülmesinden pek de hoşlanılmadığına dair bir dizi işaretle karşı karşıyayız.

Bunun nedenini Batı’nın ‘kafa karışıklığına’ ya da ‘riyakarlığına’ yorabiliriz… Ama asıl neden Batı’da Türkiye konusunda iki farklı tezin bulunması ve bu tezlerin farklı kişi, grup ve kurumlar tarafından savunulmasıdır. Bunlardan birini ‘açılımcılar’ diye adlandırmak mümkün. Söz konusu yaklaşıma göre özgürlük, demokrasi ve hukuk yönünde ilerlemesi halinde Türkiye ‘kendiliğinden’ ya da bizzat kendi iradesi ile Batı’ya yanaşacak, Batı’daki Türkiye algısı da aynı şekilde olumlu yönde gelişecektir. Sonuçta kendi sorunlarını çözebilen bir Türkiye’nin küresel bakış ve stratejiler açısından Batı ile yakınlaşması, uyumlu ve istikrarlı bir partner haline gelmesi öngörülür…

Aksi yöndeki diğer tezin sahiplerine ise ‘müdahaleciler’ diyebiliriz. Buna göre Türkiye gibi ülkelere fazla inisiyatif tanımak riskli olduğu için, kendi sorunlarını çözmelerine fırsat vermek ve destek olmaktansa, çatışma, çözümsüzlük ve kriz yaratma yoluyla o ülkenin Batı’ya muhtaç olması sağlanmalıdır. Manipülasyona açık bir Türkiye’ye, gerektiğinde havuç uzatılarak ya da sopa gösterilerek, istenilen şey yaptırılır ve Batı için gerekli miktarda ‘uyum’
garanti edilir…

Bu iki tez arasında hedef açısından temel bir ayrışma olmasa da, yöntemler tümüyle farklıdır… Bu da Türkiye’nin önüne bir tercih, dolayısıyla ‘siyaset’ imkanı çıkarır. Eğer Batı’dan kopmak istiyorsanız zaten konuşulacak bir şey kalmaz… Ama eğer kendi hedeflerinizi Batı’dan kopmadan, hatta onun desteğini alarak gerçekleştirmek isterseniz, ilk tezin sahiplerini elden kaçırmamanız gerekir. Çünkü açıktır ki birinci tez Türkiye’nin olabildiğince ‘eşitlikçi’ bir konuma gelmesi hedefinin, ikincisi ise Türkiye’nin nihayette ‘alt’ sınıf bir ülke olarak kalması amacının yansımasıdır.

Dolayısıyla Türkiye’nin demokratik çizgide olduğu dönemler birinci tezin sahiplerini, otoriterliğe kaydığı dönemler ikincilerin elini güçlendirir. Bugün Batı’da Türkiye’nin ‘dostları’ sessiz kalmış durumdalar, çünkü Türkiye’yi savunma fırsatları bizzat bizim tarafımızdan ellerinden alındı. Meydan tümüyle ‘müdahalecilere’ teslim
edilmiş oldu…

Onlar da koşulların olgunlaşmasını beklediler ve Zarrab üzerinden Halk Bankası dosyasını açtılar. Evet, bu davanın Türkiye’ye yaptırım ve baskı kurma yönü, hukuki zemininden çok daha ön planda. Ama bu ‘adamlara’ böyle bir imkan yaratanın da yine biz olduğumuzu unutmayalım…

***

Demokratik çizgiden her uzaklaşma Türkiye’yi ABD veya Rusya’nın manipülasyonuna açık hale getirdi ve getirmeye de devam edecek. Her iki büyük güç de bizi kendilerine muhtaç etmek için kırılganlaştırmak isteyecek. Eğer verilmesi gereken bir ‘kurtuluş savaşı’ varsa, bunun tek yolu özgürlük ve adalet kapısını yeniden açmaktan geçiyor… Yoksa ha ona bağımlı olmuşsunuz, ha ötekine…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89