• BIST 9935.96
  • Altın 2959.844
  • Dolar 34.6251
  • Euro 36.7015
  • İstanbul 10 °C
  • Diyarbakır 7 °C
  • Ankara 6 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 4 °C

Silah bırakma, Dublin, DPI

Ali Bayramoğlu

Dublin ve Belfast'a ilk gözlem seyahatini bir heyetle 2011'de yapmıştım. DPI'ın oluşturduğu, AK Partililer, CHP'liler, BDP'liler, akademisyenler ve gazetecilerden oluşan bu heyetin hedefi, İrlanda'nın öyküsünü, Kuzey İrlanda'daki çatışmayı ve çözümünü anlamaktı, Türkiye'ye dair muhtemel sonuçlar çıkarmaktı.

2011 Türkiye'de Anayasa referandumu sonrası seçim yılıydı.

Kürt sorunu iniş çıkışlarla ilerliyordu. KCK operasyonları ortalığı kavuruyordu.

2013 koşullarına oldukça uzaktaydık. Sorularımız, önceliklerimiz farklıydı. Meselemiz henüz taraflar arasında ilk açık temas ve bu temasın meşruiyetiydi.

Yine Dublin'deyiz. Yine DPI'ın bir organizasyonu ve heyetiyle. Bu kez heyette siyasiler yok. Buna karşılık “akiller heyeti”nden pek çok isim var, hükümet danışmanları ve sivil toplum örgütü temsilcileri var.

Heyette, Başbakanlık Baş Müşaviri Sevinç Alkan Özcan, Etyen Mahçupyan, TESEV Yönetim Kurulu adına Erol Katırcıoğlu, Akiller Heyetlerinden Oral Çalışlar, Avni Özgürel, Yusuf Şevki Hakyemez, Kadir İnanır, Mazlumder Baskanı Ahmet Faruk Ünsal, IHD Başkanı Öztürk Türkdoğan ve İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Sistemleri Bölüm Başkanı Nazan Haydari Pakkan bulunuyor.

DPI heyetinin bu terkibi bile bir değişim haline işaret ediyor.

Türkiye'de “İzleme Komisyonu”, “üçüncü göz” gibi tartışmaların yapıldığı bir dönemde bu heyetin soruları da bir önceki heyete göre farklıydı.

Nitekim ilk toplantıda, Glencrre Barış ve Uzlaşma Merkezi Direktörü Will Devas'a uluslararası gözlemciler, referendum, hakikat komisyonu, kültürel barış boyutu gibi sorular yöneltiliyordu.

Değişik ülkelerde, kültürlerde etnik, dinsel ve benzeri çatışmaların dinamikleri birbirinden ne denli farklı olursa olsun, çözümleri siyasi olarak aynı sürece, hatta aynı sonuçlara tabi.

Bu süreçler, temas, görüşme, uzlaşma üzerine oturuyor.

Sonuçlar ise eşitsizliklerin ve eşitsizlik algısının giderileceği düzenlemeler ve iktidar paylaşımıyla şekilleniyor.

İrlanda deneyiminden bu köşede bir çok kez söz ettim.

Hatırlamakta fayda var.

Bundan 100 yıl önce İrlanda adası bir siyasi bütündü. Kuzey-Güney bölünmesi henüz yaşanmamıştı. Buna karşılık ada 800 yıldır Britanya'nın egemenliğindeydi. 1921'de bağımsızlık savaşı sonunda Dublin'in merkezi olduğu Güney'de bağımsız bir devlet kuruldu.

Güney'deki nüfusun tamamına yakını katolikti. Ancak Kuzey'de Belfast taraflarında Protestanlar da yaşıyordu. Bağımsızlık sırasında Protestanlar Britanya'dan ayrılmak istemediler ve Kuzey'deki 6 eyalet İngiltere'ye bağlı kaldı, ada bölündü.

Kuzey İrlanda sorunu böyle başgösterdi.

Sorun deyince iki hususun altını çizmek gerekir. Bir yandan Katolik-Protestan ayrışması, diğer yandan Katoliklerin maruz kaldığı koşullar ve İngiltere'yle yaşadıkları gerilim…

Bu iki katmanlı ayrışmanın kesiştiği nokta ise Kuzey'in yönetim tarzıydı.

Kuzey İrlanda'nın içişleri İngiltere'nin denetiminde Protestanları temsil eden Birlikçi Parti tarafından yönetiliyordu. Ancak ayrımcılık had safhadaydı. Örneğin iş sahibi Protestanlar seçimlerde iki oya, Katolikler 1 oya sahipti. İstihdamda öncelik Protestanlarındı.

1960'lı yıllarda Katolikler örgütlenip, eşitlik talep etmeye başladılar.

Talepler karşılıksız kaldı ve 1969'da IRA'yla şiddet başladı.

Birlikçi hükümet şiddetle baş edemeyince, İngiltere yönetime el koydu. 1972'de İngiliz ordusu askeri polis olarak adaya çıktı. Çatışmalar 1990'lara kadar devam etti.

1994'de IRA ateşkes ilan etti. 4 yıllık müzakere sonunda (1995'te ateşkesin sona ermesine rağmen) 1998'de Hayırlı Cuma Anlaşması imzalandı. Silah kullanılmaması kararı 2000'li yılları buldu. IRA'nın silahlı faaliyetleri bitirdiğini ilan etmesi ise 2005'te oldu.

Ve iktidar paylaşımıyla sorun önemli ölçüde çözüldü.

Bu satırları Dublin'de İrlanda Dışişleri Bakanlığı'nın bir toplantı odasında, Çatışma Çözümü Bölümü Direktörü Kevin Kelly ve uzman arkadaşlarını dinlerken yazıyorum. İzleme Komitesi deneyimi, silahların bırakılma sürecini yetkililerden dinliyoruz.

Bu bilgiler bu satırlara, zihinlere akacaktır, buna şüphe yok.

Ancak anlatılanlar ışığında şu açık ki, bu tür süreçlerin şekil şartı tek: Görüşme, kabul, sabır ve paylaşım…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89