• BIST 9524.59
  • Altın 2517.93
  • Dolar 32.597
  • Euro 34.6105
  • İstanbul 12 °C
  • Diyarbakır 12 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 5 °C

Şifreli barış süreci

Gençay Gürsoy

Günlerdir ülke olarak diken üstünde bekliyoruz. “İmralı” açılımı gerçekten açıldı mı? Başlayan şey “görüşme” mi, yoksa “müzakere” mi? BDP heyeti ne zaman adaya gidecek? Heyette kimler yer alacak? Erbil’de görüşme yapılıyor mu? Yapılıyorsa kim kiminle görüşüyor?

İktidara yakın birkaç gazetecinin, gelişmelerin kaynağından çıktığı izlenimini veren ve sürecin yol haritası gibi görünen açıklamaları dilden dile dolaşırken, siyaset yaşamı her salı günü yapılan parti grup toplantılarında, artık iyice kabak tadı veren atışmalarla devam edip gidiyordu.

Arada bir Başbakan R.T. Erdoğan birşeyler söylüyor, ya giderayak havalimanında, ya ziyaret etmekte olduğu bir ülkede ve çoğu zaman seçilmiş kimi gazetecilerin çanak sorularına cevaben. Başbakan’ın bu şubat ayı başına kadar söyledikleri, başından beri herkesin merak ettiği, iktidarın aklındaki “İmralı süreci”nin sadece PKK’nin sınırdışına çekilmesini sağlamaktan ibaret bir proje olup olmadığı sorusuna açık bir yanıt niteliği taşımıyordu. 1 Şubat akşamı Habertürk’te Fatih Altaylı’nın yaptığı söyleşide Başbakan bu muğlaklığı kendine has üslubuyla az çok gideriyordu:

“Şu anda silahların bırakılmasından yana bir tavır içerisine gidiliyor. Bu işin artık çıkışı yok. Biz ne dedik, ‘yurtdışına çıkarlarsa sınır noktasında biz iktidar olarak elimizden gelen bütün imkanları seferber edeceğiz, bundan önce olduğu gibi dokunmaya fırsat vermeyeceğiz’. Bu bittiği zaman eğer benim Kürt vatandaşımı seviyorlarsa, benim Kürt kardeşime en büyük iyiliği bunlar yapmış olacaklar. Çünkü operasyonlar bitecektir.” Başbakan’ın ertesi gün 2 Şubat’ta Prag yolundayken yaptığı konuşma bu muğlaklığa biraz daha netleştiriyordu:

“...Hedefleri başından beri açıkladım, açıklıyorum. Silahlar bırakılmadan bölücü terör örgütü ile mücadeleyi kesmemiz söz konusu değil. Siyasi uzantılarıyla müzakereleri yapabileceğimizi hep söyledim. İmralı’nın vermiş olduğu mesajların çok önemli olduğunu istihbarat örgütümüzün bize aktardığı mesajlar çerçevesinde öğreniyoruz. Bunun yanında Kandil’in, Avrupa’nın ve siyasi uzantılarının verdiği mesajlar var. Tüm bunların çerçevesinde silahlar bırakılacak olursa, ülkemizi terketmeleri halinde her türlü, geçmişte yaşanılanın aksine güvenlik içinde bu ülkeyi terketmelerine imkân hazırlarız...”

Bu minval üzere uzayıp giden bu konuşmanın ne anlama geldiğini, “Tayyip Erdoğan şifresi’ni çözmek” konusunda uzmanlığını ilan etmiş olan Cengiz Çandar, Radikal’deki yazısında maddeler halinde özetliyor (Radikal, 4.2.2013) :

1- “Umut verici gelişmeler olabilir”. 2- Örgütün “silahlı güçlerinin ülke dışına çekilmesi ihtimali çok kuvvetlidir”. 3- “Eğer bunu uygularlarsa 1999’daki sınır dışına çekilmenin aksine (...) kayıp vermelerine yol açmadan gerçekleştirmelerini sağlarız”. 4- “PKK’nın silahlı güçlerinin sınır dışına çekilmesi halinde (...) askeri operasyonlar durur.” 5- “Türkiye içinde silahlar sustuğu ve silahlı güçlerin Türkiye topraklarını terkettiği bir ortamda, siyasi konuları BDP ile müzakere ederiz”.

Konuşmanın buraya kadarki bölümünden, hangi aşamalardan geçtiğini bilmesek de, 30 yıldır devam eden bu kanlı çatışmanın sona ereceğine dair bir umut kapısının aralandığı ve bütün bu kanlı geçmişin nedeni olan Kürt sorununun çözümününde nihayet bir aşamada gündeme geleceği ve BDP ile siyasi müzakerelerin başlayacağı izlenimini edinenlere, konuşmanın sonuna doğru, bütün sevimsizliği ile yeni bir boşluğa düşme hissi yaşatılıyordu:

“Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Terör sorunu vardır ve benim Kürt kardeşlerimin sorunu vardır. Bu sürecin süresini kimse bilemez. Biz kimseyle anlaşma masasına oturmuyoruz. Onu da size söyleyeyim. Çünkü bizim illegal bir örgütle anlaşma masasına oturmak gibi bir derdimiz asla olamaz...”

Şifre çözümleme ustalığına pek ihtiyaç göstermeyen bu sözler Başbakan R. T. Erdoğan’ın kafasındaki “İmralı açılımı”nın boyutlarını göstermeye yetiyor. PKK silahlı güçlerinin sınır dışına çıkış güvenliğini sağlamak çatışmaların kalıcı olarak son bulmasına yeter mi? Kürt sorunu konusunda hiçbir adım atmadan, en azından mevcut güvensizlik ortamını biraz olsun onaracak bir dil değişikliğine bile gerek görmeden nereye varılabilir? Pamuk ipliğine bağlı bu süreç işlemezse ne olur? Hükümetin kafasında bir B planı var mı? Bu soruların yanıtlarını Başbakan ve en yakınındaki birkaç kişi dışında kimse bilmiyor. Ama gelin isterseniz bu kez de farklı bir “şifre çözcünü”nün yorumuna kulak verelim:

“Barış gelse de gelmese de İmralı süreciyle bir umut yaratırız. En azından bu umudun üzerine bir ‘çatışmasızlık’ süreci başlatabilirsek önümüzdeki iki yılı kurtarırız. Bu iki yılın seçim yılı olması nedeniyle hem AKP kazanır hem de süreci erteleyerek bu sıkıntılı dönemi atlatmış oluruz (....).” (Emre Uslu, Taraf, 6.2.2013).

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89