• BIST 10267.09
  • Altın 2411.913
  • Dolar 32.3139
  • Euro 34.8106
  • İstanbul 12 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 14 °C

Savaştan medet umanlara hatırlatmalar...

Fehim Işık

Hatırlarsınız, 2010’da, Oslo Süreci’nin bitmesinden sonra “Kürtlere ve Haklarına Evet, Teröre Hayır” sloganı atanların sesi daha gür çıkmaya başlamıştı. Arap Baharı ile birlikte krizden nemalanacağına inanan hükümet de zaten teşne olduğu bu seslere inandı ve “Ya tutarsa” deyip slogan sahiplerine fırsat verdi.

Eski, yeni tüm hükümetlerde kendine yer bulan, bu sayede devletin her kademesine yerleşmeyi başaran Cemaatçiler sözünü ettiğimiz slogancıların başını çekiyordu. Bunlar Sri Lanka Modeli’ni ısıtıp ısıtıp hükümetin önüne koymakla kalmıyor, yaşama geçirilmesi için de dayatıyorlardı.

Basın dünyasında da bu sloganı hararetle savunan Cemaat yanlıları vardı. Öne çıkanlar daha çok eski polis şefi Emre Uslu ile eski savcı Gültekin Avcı’ydı. Uslu ve Avcı gibiler, Kürt siyasi hareketi ile hiçbir şekilde diyalog ve müzakere edilmemesi gerektiğini yazar, Kürtlerin hakkının da “eksiksiz olarak verilmesini” savunurlardı.

Eksiksiz dedikse, gerçekten öyle eksiksiz falan olduğunu sanmayın. Onlar için hak sınırı Kürtlerin biatı ile orantılıydı. Kürtler biat ettikleri sürece haklardan yararlanacaklardı. En başta dayattıkları da Kürtlerin topyekün PKK karşıtı bir çizgide olmaları, PKK’yi yok etmeye destek vermeleriydi. Kafaladıkları tüm Kürtlere de bu aklı pazarlıyorlardı.

“Kürtlere Evet, Teröre Hayır” diyenler bir yandan palyatif adımlar atarken öte yandan KCK operasyonları ile Kürt siyasi kadrolarının tutuklanmasına hız verdiler. Binlerce siyasetçi, hukukçu, yazar, öğrenci, gazeteci tutuklandı. KCK operasyonlarının aklını verenler, Kürt siyasi hareketinin kadroları tutuklandıkça siyasetin kent ayağının zayıflayacağını, kırsalda da gerillalara ağır darbeler vurularak hareketin bitirileceğini öngörüyorlardı.

Bir diğer hedefleri de Kürt siyasi hareketinin bölünmesiydi. Bir yandan PKK ve diğer Kürt hareketlerini karşı karşıya getirmeye çabalar, bunun için olmadık provokasyonlar denerlerdi; diğer yandan PKK’yi kendi içinde bölmek için “Şahinler-Güvercinler” kavramlarından medet umarlardı.

Sri Lanka Modeli tam da buydu.

Silahlı harekete destek veren herkesi etkisizleştir, silahlı güçleri imha et, Kürtleri teslim al ve nihayetinde “hakkın budur” deyip kendi belirlediğin sınırlarda “yeni bir yaşam” kur...

2012 sonbaharında PKK gerillalarının Şemdinli, Çukurca, Beytüşşebap’ta alan hâkimiyeti kurması, deyim yerindeyse bu bölgelere askerin karadan girememesi; akabinde de cezaevlerinde binlerce PKK’linin açlık grevine başlaması bu hesapları çökertti.

2013 başında Çözüm Süreci’nin başlaması esasen bu hesabın çökmesinin sonucudur. Elbet Ortadoğu’da yaşanan krizin Rojava’da ortaya çıkardığı olanaklar da hesabın çökmesinde pay sahibidir.

Bu bir yana; sözünü ettiğimiz çevre, yani Cemaat ve yazarları 2012 sonlarında projelerinin çökmesine rağmen önerdikleri kanlı modelden hala vazgeçmiş değiller. PKK’nin Sürece rağmen ağır bir savaşa hazırlandığını iddia etmelerinin, provokatif yayınlara hız vermelerinin bir nedeni de budur. Yoksa Gültekin Avcı’nın “Hakkâri, Beytüşşebap, Cizre, Siirt, İdil, Bingöl ve Bitlis’te silah dağıtılmadık ev kalmadı.” diyerek keleşnikovlar, biksiler, kanaslarla dolu bir senaryodan söz etmesinin altında başka hangi hesaplar olabilir!

KCK operasyonları benzeri bu tür masa başı senaryolar yazmak, hayaller kurmak yerine, realiteye bakmak yeter.

Evet, PKK silahlı bir örgüt ve yeni değil, kurulduğu günden bu yana kelenşnikovları, biksileri, kanasları var. Tansu Çiller bir ara “Helikopterleri var” dedi ama doğrusu biz henüz o helikopterleri görmedik. Fakat Avcı’nın yazdıklarının dışında PKK’nin roketatarları ve doçkaları da olan bir örgüt olduğunu biliyoruz.

Gelinen süreç de kabul edelim ki bir “pata” durumudur. Devlet PKK’yi yenip bitiremediğinden, PKK de devleti yok edip yeni bir devlet kuramadığından şimdi masadalar.

Ve şunu da biliyoruz; masaya oturmak her zaman çözüm getirmeyebilir, masa pekâlâ devrilebilir.

O zaman ne mi olur?

Silahlı harekete destek verenler etkisizleştirilmediğine, gerillalar imha edilmediğine, Kürtler sindirilip teslim alınmadığına, PKK bölünüp parçalanmadığına göre ne olacağını varın siz düşünün.

Kürt hareketinin tek handikapı ne, diyorsanız onu da yazayım. Kürt hareketinin farklı bileşenlerinin henüz ortak çıkarlar noktasında buluşamamaları önemli bir handikaptır. Bu, savaşı körükleyen Cemaatin de, masayı devirmek için fırsat kollayan diğer kesimlerin de elini güçlendiren en ciddi durum budur.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89