• BIST 9693.46
  • Altın 2509.143
  • Dolar 32.5805
  • Euro 34.8237
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 24 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 7 °C

PSK - HAK-PAR ilişkisinde gelinen nokta

Bayram Bozyel

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) 1974 yılının sonunda kuruldu. PSK, Kürdistan’ın özgürlüğü için kurulmuş bir partiydi, ancak illegal yapısından dolayı kendi kimliği ile çalışamıyordu. Bu nedenle çeşitli legal araçlara gereksinim duydu. Siyasal hedeflerine ulaşmak için farklı yöntemlere başvurdu. Dergiler çıkarttı, gazeteler bastı, kitaplar yayınladı. Gençliği örgütlemek için dernekler kurdurttu. Toplumun değişik kesimleriyle buluşmak amacıyla ilgili meslek kurumlarında çalıştı. Barışçıl ve demokratik siyasi etkinlikler gerçekleştirdi, kültürel faaliyetlerde bulundu. PSK, çok farklı mücadele araçlarını bir arada kullanma becerisi sayesinde, kısa zamanda önemli bir örgütlülük seviyesine ulaştı.

12 Eylül darbesinin ülkede yol açtığı kesintinin ardından, benzer bir süreç sürgün koşullarında sürdürüldü.

1980’li yılların sonunda mücadelenin odağı tekrar Kürdistan’a kaydırıldı.

1989 yılında yayın faaliyetlerini yürütmek üzere, PSK Evin adında bir şirket kurdu. Deng Yayınları, PSK'nin bir yayın faaliyeti olarak o günden bu güne 26 yıldır varlığını sürdürüyor.

Legal parti konusunun PSK’nin gündemine girmesi de aynı döneme rastlar.

1990 yılına gelindiğinde Türkiye’de siyasi ortam görece yumuşamış, demokrasi ve değişim yönünde belli bir birikim oluşmuştu. Halkın Emek Partisi (HEP) o dönemde kuruldu. PSK önemli kadrolarıyla onun içinde yer aldı, çünkü onu kendi politikalarını hayata geçirmek için bir fırsat olarak görüyordu.  DEP'e de aynı anlayışla yaklaşıldı.

DEP kapanınca, PSK bu kez doğrudan kendisi Demokrasi ve Değişim Partisi (DDP) adında legal bir parti kurdu. Programını kendisi yaptı, kadrolarını kendisi tayin etti, her şeyine kendi politik amaçları doğrultusunda şekil verdi. Aynı durum DDP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapanmasından sonra kurulan Demokrasi ve Barış Partisi'nde de devam etti.

Gerek DDP gerekse DBP,  PSK aklı doğrultusunda kuruldular, bütün faaliyetleriyle PSK'nin politik hedeflerine hizmet ettiler. Söz konusu iki partinin de varlık nedeni ve hukuksal kaynağı PSK idi. DDP ile DBP, PSK hukukun bir sonucu olarak var oldular

1999 yılında Öcalan’ın yakalanması ve AB’nin Türkiye’yi aday üye olarak kabul etmesinin ardından yeni arayışlar başladı, başka yurtsever güçlerle ortak bir parti kurma ihtiyacı gündeme geldi. Söz konusu arayış ve ihtiyaçlar sonucunda 11 Mart 2002 yılında HAK-PAR kuruldu.

PSK var gücüyle HAK-PAR'ın kuruluşunda yer aldı. Kendi kurduğu DBP, bir kongre kararıyla HAK-PAR'a katıldı. DBP, dinamik ve yaygın bir örgütsel yapıya sahipti. DBP'nin HAK-PAR'a katılmasına itiraz eden arkadaşlar oldu. Buna karşın DBP'deki bütün PSK üyeleri, partilerinin aldığı karara uydular ve bu dönüşüm bir krize yol açılmadan aşıldı.

PSK ile ilişkiler bakımından HAK-PAR'daki fark şuydu. DDP ve DBP, her şeyleriyle PSK'ye bağlı ve ona hizmet ediyordu. HAK-PAR ise PSK'nin ağırlıklı olarak yer aldığı ama başka yurtsever grupların da içinde olduğu ortak bir partiydi. Başka bir deyişle yükü ağırlıklı olarak PSK'lilerin sırtında olsa bile HAK-PAR salt PSK'lilerin partisi değildi.

PSK, HAK-PAR'ı doğrudan yönetmiyor, üyeleri vasıtasıyla onu etkilemeye çalışıyordu. HAK-PAR doğrudan PSK'ye bağlı değildi, ama onun içinde bulunan PSK üyeleri PSK hukukuna doğrudan bağlıydılar.

PSK merkez organları yıllar boyunca HAK-PAR içindeki üyeleri ile ilgili tasarrufta bulundu, belli başlı kadrolarının nerede rol alması gerektiğini karara bağladı, özellikle de genel başkanların kim olması gerektiği konusunda tavır aldı ve üyelerini ona göre harekete geçirdi. Seçim gibi önemli etkinliklerinde HAK-PAR’a her türlü katkıda bulundu. Başka bir deyişle HAK-PAR'daki PSK üyeleri, PSK hukukuna bağlı ve onun siyasi tercihi sonucu olarak orada çalıştılar.

PSK’nin son 25 yıllık legal alandaki macerası bu mantık içinde işledi. Ta ki HAK-PAR’ın 6. Kongresine kadar. 6. Kongre’de söz konusu işleyişin dışına çıkılmasıyla bu gün yaşananlar tetiklenmiş oldu. 

* * *

Öte yandan illegal olarak kurulduğu tarihten bu yana PSK bir yandan çok değişik araçlarla legal siyasal alanı etkilemeye çalıştı, öte yandan bir gün legaliteye çıkıp kendi kimliği ile siyaset yapma hedefinden hiç şaşmadı. Bu amaca ulaşmayı varoluş nedeni saydı. Türkiye koşullarında bir Kürdistan partisi için legale çıkabilmenin başlı başına bir mücadele gerektirdiği açıktı.

PSK yıllar boyu legale çıkma konusunu kendi içinde tartıştı. Partinin 10. Kongresinde bu sorun nihayet karara bağlandı. 20 yıldır partide tartışılan bu sorunu karara bağlama iradesi gösterdiği için, 10. Kongre delegelerinin tümünün teşekkürü hak ettiğini ayrıca belirtmek isterim.

Bu gün PSK'yi suçlayanların iddialarının aksine, PSK 10. Kongre iradesi HAK-PAR'ı, son dönemde onu çokça savunuyor görünenlerden daha çok önemsedi. PSK Kongresi, HAK-PAR'a değer verdi ve legalleşmeyi öncelikle HAK-PAR üzerinden gerçekleştirmeyi kararlaştırdı. Bu olmazsa ikinci seçenek, yani kendi adıyla legale çıkma seçeneği işletilecekti. Peki, bunun için HAK-PAR'dan istenen neydi? Siyasi kimliğinden vazgeçmesi mi, Kürdistani duruşunu terk etmesi mi? Aksine, PSK, zaten bir Kürt partisi olan HAK-PAR’ın Kürdistan ismini alarak bu kimliğini daha da pekiştirmesini istedi.

Peki, yanıt ne oldu; ‘PSK Kongre kararını geri alsın ve gelip HAK-PAR’a katılsın’. Bir partiye ‘kongre kararından vazgeç’ demenin,  ‘iradesini terk et’ demekle eşdeğer olduğunu ise söylemeye gerek yok.

Oysa altın değerinde evrensel bir kural var; Senden istenmesine razı gelmediğin şeyi başkasından istemeyeceksin.

 *   *  *

Bir partinin varlığı ve devamlılığı, onun aldığı kararlara kararlıca sahip çıkması ile yakından ilgilidir. PSK, diğer örgütlerden farklı olarak 41 yıldır ayakta kalabildiyse eğer, bunu esas olarak kararlarına sahip çıkmasına ve parti disiplininden ödün vermemesine borçlu. Bir parti doğru karar da alabilir, yanlış da... Önemli olan karar alabilme iradesini göstermek ve aldığı kararları disiplin içinde hayata geçirmektir. Bir kararın doğru ya da yanlışlığı da onun disiplin içinde uygulanması ile test edilebilir.

Tarih, kararlılıkla ve disiplin içinde yürüyenlerin nice badireleri aşabildiğini, bunu başaramayanların ise hep kan kaybettiğini gösteren sayısız örneklerle doludur..

Gerçeğe sadakat adına bir noktanın altını çizmek isterim; Bu gün yaşanan sorun PSK ile HAK-PAR arasındaki bir sorun değil, bazı PSK üyelerinin PSK Kongre kararına uymamasından kaynaklı bir sorundur. PSK üyelerinin tümü -itirazlarını saklı tutmak kaydıyla- 10 Kongre kararına sahip çıksaydı, bu gün yaşananların hiç biri yaşanmazdı. HAK-PAR'ın ismi de değiştirilebilir, bundan kaynaklı olası sıkıntılar da göğüslenebilir, PSK de bu tarihi dönüşümü en az hasarla gerçekleştirebilirdi.

Ama olmadı ve PSK olması gerektiği şekilde kendi kimliği ile Kürdistan'a döndü.

Ben, bu durumu her şeye rağmen önemli buluyorum.

Birincisi, PSK açısından yeni, açık ve şeffaf bir dönem başladığı için.

İkincisi, antidemokratik sistemin biz Kürtlere dayattığı iki partiye üye olma gibi bir çarpıklık son bulduğu için.

Üçüncüsü, Kürt siyasetinin normalleşmesi açısından sağlıklı bir gelişme olduğu için.

Ayrıca, bu tarihi sürece risk alarak öncülük yaptığı ve Diyarbakır'a dönüşüyle legalleşme kararını uygulamaya taşıdığı için PSK Genel Sekreteri Mesut Tek arkadaşımızı kutluyorum.

Bu tablo içinde ben, 40 yıldır olduğu gibi PSK’de, özgürlük yolunun ana-kurucu kulvarında mücadeleye devam edeceğim.

Gelinen aşamada artık ikinci bir partide üye olarak kalmam etik olarak doğru olmadığı gibi, teknik açıdan da mümkün değil. Bu nedenle kurucusu ve üyesi olduğum HAK-PAR’la üyelik hukukumu sonlandırmış bulunuyorum.

HAK-PAR’ı kuranlardan birisiyim. HAK-PAR’ı HAK-PAR yapan bütün değerlerde emeğim var. 6. Kongreye kadarki bütün süreci sahipleniyor, yanlışı ve doğrusu ile yapılan her şeyin sorumluluğunu paylaşıyorum. HAK-PAR'a verdiğim emekten dolayı gurur duyuyorum. HAK-PAR, Kürt hareketinde önemli bir deneyim oldu. HAK-PAR farklı siyasal kültürden insanların bir arada çalışması için bir imkân sundu, bugün o çoğulcu ve çok renkli yapısını kaybetse de. Önümüzdeki dönemde Kürt hareketinde gündeme gelmesi kaçınılmaz birlik, birlikte çalışma vb. konularda HAK-PAR deneyiminden faydalanılacak çok şey var.

Evet, bir yol ayrımına geldik. Ben istiyorum ki bu medenice olsun. Mücadelenin ileriki safhalarında yeniden buluşabileceğimize ilişkin umudumu koruyorum.

HAK-PAR’daki arkadaşlarıma başarılar diliyorum.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89