• BIST 9079.97
  • Altın 2302.3
  • Dolar 32.3226
  • Euro 35.0903
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 12 °C

Odakta HDP var

Murat Belge

Haziran’a, yani seçime yFaklaşırken, iktidar partisi en yetkili ağızlardan, HDP’ye yüklenmeye başladı. Yalnız HDP ile de yetinmiyor ve sorunu kişiselleştirip Selahattin Demirtaş’ı hedef alıyorlar. Cumhurbaşkanı soluklanırken Başbakan, o dinlenirken Bülent Arınç, endaht atışı kesilmiyor.

Derken beklenmedik bir takviye olarak CHP ve Kılıçdaroğlu da ilân edilen seferberliğe katıldı. O da değişik bir nağme çalıyor ve AKP ile HDP’nin aynı oyunun iki “oyuncusu” olduğunu söylüyor. Oyun aynı oyunsa, niçin ve nasıl bu iki parti birbirinin böylesine aleyhinde konuşuyor? Kılıçdaroğlu’nun buna somut bir cevabı yok –oyunun çok kurnazca oynandığını belirtmek dışında.

Ancak, HDP’ye ve Selahattin Demirtaş’a “saldırma” fiilini ele alarak baktığımızda, bu sefer AKP ile CHP de aynı safta görünüyorlar. Demek böyle “görünmek” temelinden yorum yapmaya başladığımızda, saflar falan karışıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silâhlı bir hareket olarak PKK savaş verirken, bu hareket içinde nihaî kararı kimin verdiği sorusu, Türk tarafını fazla ilgilendirmiyordu. Çözümün “barışçı” olması gündeme gelince, “o taraf”ta bu kararı kimin vereceği, olağanüstü önem kazandı: “metonimik” adlandırmalarla “Kandil” ve “İmralı” diyoruz. Çok kıyı bucak gitmeye meraklıysak, bir de “Brüksel” diyebiliriz. HDP’ye böyle “yer adı” veremiyoruz; HDP, HDP’den ibaret.

CHP, özellikle bu “barışçı çözüm” imkânı belirlediğinden beri, “Çözüm yeri Parlamento’dur” dedi. İmralı’da, Öcalan’la görüşme yapılmasını onaylamadı. Bu, doğru bir karar gibi görünebilir: mademki “barışçı”, dolayısıyla “yasal” bir çözümden yanayız, Kürt halkının yasal temsilcilerinden biri olarak görünen HDP’yi “muhatap” saymak düşünülebilir. Birleşik Krallık müzakereyi IRA ile yapmıyor; “sivil kanat” devreye girdi.

Ama hiçbir şeyin simetrisi tutmayan Türkiye’de durum böyle değil. HDP’ye ne zaman bir şey sorulsa, “İmralı’yla görüşün” ya da bazen “Kandil’le görüşün” diyor. “Yasal görünen benim ama,” demek oluyor bu, “karar verme otoritesi orada”.

CHP’nin de bu durumu gördüğü için, “Parlamento” ve “HDP” diyor olması muhtemeldir, düşünülebilir –yani, orada olmayacağını bildiği için “çözüm orada” diye ısrar ettiği. Çünkü ben CHP’nin bu sorunu Türk milliyetçilerini mutlu etmeyecek bir çözüme götürmek istedikleri kanısında değilim. Böyle bir işaret de almadım.

Peki, AKP ne yapıyor? –ortada bir tane AKP varsa? Bu sorun sözkonusu olduğunda sanırım bir tane AKP var. Üç Kürt merkezinin karşısında.

Bu üç merkez arasında, bir anlamda, en zayıf konumda olan “İmralı” metonimisiyle andığımız Öcalan. Kürt halkı açısından “en yetkili” kabul edildiği için güçlü, İmralı’da olduğu için zayıf. “Kandilen illegal, çünkü silah onun –elinde– gücün nihaî kaynağı. Aynı nedenle en legal HDP, bunların arasında daha zayıf olanı.

Öyleyse niçin AKP her kademesini HDP’ye ve özellikle Selahattin Demirtaş’a vurmak üzere seferber etmiş durumda?

Çünkü, AKP’nin kendi başlattığı (ne iyi etti de başlattı sözünü de esirgemeyeceğim) “barışçı çözüm”, bütün işaret levhalarının oklarını demokrasiye, demokrasinin kurumlarına, Parlamento’ya vb. doğru yöneltti. O yönde ilerlemenin araçları da HDP’nin elinde. Bu arada cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası ilginç imkânlara işaret etti ve doruktan aşağı inişe geçen AKP’de –daha doğrusu Erdoğan’da– Demirtaş kişiliğine ilişkin endişeler yarattı.

Barışçı” sıfatını aklı başında herkes tutuyor. Tutmayan MHP vb. de pratik düzeyde ortalığı karıştırmaktan (“karıştıran” olarak tanınmaktan) kaçınıyor. Onun için Erdoğan “Barışı ben getirdim” pankartını elinden bırakmaya niyetli değil. Ama barış getirmenin oy avantajını da kendisiyle oy yarışına girecek biriyle paylaşmak istemiyor.

Dolayısıyla barışı bu şimdiki somut yarışta bir oy hesabı olmayacak biriyle paylaşmalı. Bu da, “Kandil” değil “İmralı” olur elbette. Hani ünlü “iyi polis/ kötü polis” hikâyesi vardır. Şimdi, bu hesaplar ortasında AKP ve Erdoğan açısından “İyi Kürt” olmak Abdullah Öcalan’a, “Kötü Kürt” olmak da Selahattin Demirtaş’a nasip oldu.

AKP ile CHP’nin nişan tahtasında ortasına Selahattin Demirtaş’ı yerleştirmesine MHP de itiraz etmeyecektir. Bu da bir “Milli Koalisyon” sayılır.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89