• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 27 °C
  • Berlin 20 °C

Oda tv vakıası

Ali Bayramoğlu

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi, "Herkesin ifade özgürlüğüne hakkı vardır" der. Ve bu hakkın, 'kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü içerdiğinin de' altını çizer.

Türkiye birkaç gündür Oda TV'nin basılması, Soner Yalçın ve iki televizyon yöneticisinin gözaltına alınmasıyla yeniden basın ve ifade özgürlüğü meselesini tartışıyor.

Bu baskın ve gözaltı öyle etkili oldu ki, ABD Büyükelçisi ve Beyaz Saray sözcüsünü açıklamalar yapmaya itti, özellikle Doğan Grubu'nda yeniden savaş bayraklarının açılmasına vesile oldu...

Soner Yalçın ve sitesi "nokta atışları" yapan, insanları hedef gösteren, karalamaya çalışan, "muhalefet yapmak ile psikolojik harekât yapmak arasındaki sınırları bilerek iç içe geçiren" bir yayın anlayışına sahip olageldi.

Bu saldırılardan nasibimi ben de pekçok kez aldım...

Buna karşın, kabul etmek gerekir ki, yaptıkları yayınlardan, yazdıkları yazılardan, kurdukları temaslardan kaynaklanan gazeteci gözaltıları o gazeteciler kim olursa olsun, siyasi tavırları ne olursa olsun, meslek kaliteleri, etik düşükleri ne seviyede bulunursa bulunsun, demokratik ülkelerde sorun yaratır, demokrasi üzerine gölge düşürür.

Gölge sadece demokratik düzenin üzerine düşmez...

Türkiye gibi demokratikleşmeye çalışan ülkelerde, demokratikleşme sürecine yönelik soruların sorulmasına, haklı siyasi pozisyonların haksızmış gibi sorgulanmasına yol açar.

Kabul edelim ki, Oda Tv meselesi de, Ergenekon ve Balyoz ruhunun, her yönü, her pozisyonu ve her eylemiyle meşrulaşmaya çalışmasına, üzerine hiçbir şekilde oturmayacak demokrasi gömleğini giymeye heveslenmesine yol açtı...

Bu madalyonun bir yüzü...

Diğer yüzde ise hiç ihmal edilmemesi gereken siyasi, ahlaki ve etik yönler var...

Tekrar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne dönelim...

İfade özgürlüğünü hak olarak tanıyan sözleşme, aynı özgürlüklerin görev ve sorumlulukları barındırdığını da belirtir.

Ve özgürlüğe istisnalar koyar...

Öfke, nefret ve ırkçılık bu durumlar arasında yer alır...

Oda TV gibi siteler, onlara paralel kimi gazeteler ve kalemler aslında bu söylemin tam merkezinde bulunurlar.

Şu cümleyi hatırlıyor musunuz? Türkiye'nin en çok satan gazetesinde, en çok okunan ve Oda TV'- vari duran kalemlerden birisi tarafından yazılmıştı:

"Bu ülkenin çocuklarına ateş edip öldürmek 'demokratik hak' kabul ediliyorsa, parti liderine girişmek niye 'ırkçılık' oluyor? "

Örnek pekçok...

28 Şubat'ta 'andıç' sonrası Akın Birdal'ın vurulması bir tür medya marifeti değil miydi?

Basının kesim ve insan karalaması, bunu yaparken itibar düşürmesi ve toplumu kutuplaştırması, bu tür bir marifet değil midir?

Dink cinayeti keza...

Bugün özellikle Kürt sorunu, Kürtlere bakış, başörtüsü sorunu, örtü ve inanca bakış üzerinden nefret söyleminin göbeğinde geziniyoruz.

Bunlar gözaltıları, tutuklamaları ne gerektirir ne doğrular ne akla getirir, buna şüphe yok...

Ama bu işin aktörlerinin kendilerini doğrulamasına, aklamasına, iktidar kavgalarının arkasına sığınıp kükremesine yol açmaz...

Demokrasi mücahidi ilan edilen isimlerin de karanlık bir iktidar kavgasının araçları olduğunu unutmamamız gerektir...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89