• BIST 9915.62
  • Altın 2440.177
  • Dolar 32.4575
  • Euro 34.7559
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 29 °C
  • Ankara 27 °C
  • İzmir 28 °C
  • Berlin 20 °C

Nereye kadar?

Mesut Yeğen

Yemin billah edip, “derdimiz, darbeye teşebbüs edenleri ve destekleyicilerini cezalandırmak, fazlası değil” denilerek ilan edilen Olağanüstü Hal yaygınlaşan bir eziyet ve zulüm siyasetine kılıf olmuş durumda. Darbe girişimine bilfiil iştirak edip ya da destek olup hapsedilen asker, polis ve yargı mensuplarının haricinde, on binlerce insan ‘FETÖ, FETÖ’ denilerek işinden gücünden, yerinden yurdundan, okulundan edildi. İşyerlerine, mülklere el konuldu, kaşla göz arasında mübalağa bir gasp gerçekleşti. Eşlerinin, ebeveynlerinin ya da çocuklarının gelirine bağlı olarak hayatlarını devam ettirenler fena mağdur edildi. Üstelik de sessizliğe mahkum edilerek.

Olağanüstü Hal eziyeti Cemaatin dış halkalarındaki epey bir kısmı büyük ihtimalle suçsuz günahsız insanlara erişmekle kalmadı. Darbeyle, darbecilikle adı bir araya getirilmesi akla zarar onlarca gazeteci, yazar, aktivist ve siyasetçi mahkemelere düştü, hapsedildi, öğretim üyeleri, öğretmenler, memurlar işlerinden atıldı, belediyelere kayyım atandı.

Eziyet siyasetinin son dalgası geçen hafta geldi. Türkiye medyasının hacim itibarıyla belki yüzde birini bile oluşturmayan ama kalan yüzde doksan dokuzunun medya olmaktan çıkması sebebiyle etkisi artmış radyo ve televizyon kanalları kapatıldı. Kapatılan kanalların çoğunun Hayatın Sesi, İMC, Azadi, TV10 gibi muhalif kanallar olması Olağanüstü Hal’in radarında artık sadece cemaatin değil, 7 Haziran’ın, 7 Haziran’da ortaya çıkan tablonun ‘hazırlayıcılarının’ da olduğunu gösteriyor. MHP’nin açık, CHP’nin örtük desteğini almış olarak Ak Parti (devlet) belli ki sadece cemaati değil, genel olarak muhalifleri, 7 Haziran fikrini hedefliyor. Bu doğruysa eğer şunu tahmin etmek zor değil: Olağanüstü Hal perdesi altında yürüyen eziyet devam edecek. Büyük ihtimalle 7 Haziran’ı ‘inşa edenlere’, HDP’li siyasetçilere, vekillere yoğunlaşarak. 

Peki nereye kadar? Görünen o ki, gittiği yere kadar. Peki nereye kadar gider? Birileri, birilerimiz “yeter artık” der mi? Derse ne zaman der, derse ne olur? Kabul edelim ki, bu minvalde manzara pek parlak görünmüyor. “Yeter artık” diyenler bugün de var elbette, ama medya, yargı ve kolluk tarafından öyle kuvvetle bastırılıyorlar ki, sesleri neredeyse duyulmuyor. Peki, o zaman Ak Parti ve MHP (ve CHP) istediği sürece gider mi bu hal? Bütün muhalif sesler susturuluncaya ya da etkisizleştirilinceye kadar devam mı eder bu işler? Tarihin kimseye demokrasi borcu yok, dolayısıyla devam edebilir tabii ki; ama tarihin kimseye otoriterlik borcu da yok, dolayısıyla bu gidişat durdurulabilir de.

Peki nasıl durur bu işler, her şey bunca kötü giderken gidişat nasıl değişir? Üzücü, ama örgütlü ya da kendiliğinden bir muhalefetin gidişatı değiştirmesi ihtimali zayıf. Gerek Türkiye toplumsal tarihi gerekse de mevcut güçler dengesi bu minvalde çok bir ümit vermiyor. Hele de Suriye ve Irak’taki ve Kürd Meselesi etrafındaki yangın ne sönüp ne büyüyüp, bizim buralardaki endişe duygusunu hep ‘kıvamında’ tuttukça. Kürd Meselesi ve bölgesel durumdan kaynaklanan beka endişesi canlı kaldıkça mevcut otoriter duruma dönük örgütlü ya da kendiliğinden her türden muhalefet cılız kalıp, etkisizleştirileceğe benziyor.

Öte yandan, Türkiye toplumsal tarihi otoriter durumları kendiliğinden ya da örgütlü muhalefet vasıtasıyla geriletmek için ümitvar olmaya olanak vermiyor olmakla birlikte, başka vasıtalar söz konusu olduğunda durum aynı değil. Mesela seçimler. Geçmişteki pek çok seçim, memleketin bugünkü gibi aşikar otoriter durumlardan razı olmadığını gösteriyor. Malum, 1950, 1965, 1983 ve 2002 seçimlerinde aşikar otoriterleşme hallerinin banileri hüsrana uğramıştı. Demem o ki, bugünkü resim de değişmez bir resim değil. Kendiliğinden ya da örgütlü muhalefetle bir anda değiştirilemeyebilir belki, ama seçimlerle değiştirilebilir. Daha önce olduğu gibi bugün de otoriterleşme zamanlarında otoriteye verilen siyasi destek seçim zamanı geldiğinde esirgenebilir.

Hülasa, Türkiye bugünkü olağanüstü durumla yuvarlandığı halden çıkarsa bir seçimle çıkacağa benziyor; yeter ki otoriterleşmeden mustarip olanlar seçmenlere Kürd Meselesi ve bölgesel durumla, memleket için beka sorunu yaratmadan, salim yollarla meşgul olmanın imkanlarını gösterebilsin. (bashaber)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89