• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 17 °C

‘Mücadele’, ama ‘imha’ değil

Murat Belge

Öncesine şimdilik girmeyelim, ama Cumhuriyet’ten bu yana, belki “toplum mühendisliği” teriminin en kapsamlı biçimde anlattığı bir etkinlik içindeyiz. Bunun temeli, toplumda birilerinin, ötekilere, “Öyle değil, böyle olun” demesi ; bu hafif kaçtı, “Öyle değil, böyle olacaksınız” demesi ve demekle kalmayıp öyle oldurmak için her türlü yasal, yönetsel, kültürel tedbiri alması olarak anlaşılabilir ve böyle özetlenebilir. Bunu kabul eden ve “öyle olan” oldu, ama etmeyen ve olmayan daha çoktu. Niye daha çoktu? Çünkü insan muhafazakârdır, bildiği, alıştığı şekilde yaşamak ister. Ama yalnız bu değil : aynı zamanda insan birilerinden emir alarak davranmaya gelemez, bu gibi otoriter tavırlara tepki duyar. İş inada binince de, onun niçin yapılacağı, berikinin niçin yapılmayacağı unutulur –yani bunların görece iyiliği olumluluğu vb. tartışılmaz olur. Olay bir simgeler çatışmasına dönüşür ve bundan çıksa çıksa bir kör dövüşü çıkar.

Bizim Cumhuriyet tarihimiz üç beş kelimeyle özetlediğim bu cepheleşmenin örnekleriyle doludur. Öyle ki, “tarihimiz budur” desem yeridir.

Olaya “sayısal” çerçevede baktığımızda, burada “talimat” veren, “Batılılaşılacaaak... Batılılaş!” diyen kesim, sonunda bir azınlıktır. Bir orduda subay kadrosu nasıl bir azınlıksa, “Batıcı kesim” de bir azınlıktır, ama orduda subaylara verilen rolü toplumda oynamayı hak ettiğine (içtenlikle) inanmış bir kesimdir. Yani bu, son analizde, askerî bir mantık üstünde oturan, temeli, toplumu ordu gibi kavramaya dayanan bir düşünce tarzı ve bir pratiktir. Olgunun temelde gerçekten de bir “Ordu” olduğu için, bu dediğini bir “mecaz”, bir “metafor” değil.

Dünyanın bir çok yerinde benzer süreçler yaşanmıştır, bazı yerlerde hâlâ yaşanmaktadır. Yalnız bize özgü bir durum değildir. Ama dünyada “Batı” ile geri kalan arasında kurulan ilişkiler dengesi gereği, “emir veren” taraf, genellikle “kolonizatörler” tarafıydı. Bunu söylemek birilerini kızdıracak ama doğru söylenmeli : bu toplumu “Batılılaştırma/ modernleştirme/ (ve hattâ) medenileştirme” misyonunu üstlenenler, bu topluma karşı, “kolonizatör” edaları takındılar. Kılıklarıyla, dilleriyle, tavırlarıyla, “kolonizatör” gibi davrandılar. Niyetleri bu değildi muhtemelen, ama en azından böyle algılandılar ve böyle algılanmamak için bir şey de yapmadılar.

Şimdi bütün bu durum değişiyor. Onun için de, yapay olmayan bir kültür çalışmasına girdiğimizi ve bunun daha epey bir zaman süreceğini görüyorum.

Her toplumda fanatik ideolojiler olur ; her ideolojiyi fanatik biçimde benimseyen bireyler de olur. Böyle insanlara laf anlatmak imkânsız gibi bir şeydir. Çünkü “laf anlatmak” için “mantık” gerekir, “akıl yürütme disiplini” gerekir vb. Sözünü ettiğim bireylerse zaten bunları reddetmiş kişilerdir.

Onun için sorun, bu fanatik uçların arasında, sağduyulu, hoşgörülü, tartışma terbiyesi almış geniş bir kesim oluşturmaktadır. Bu iş, “dayatma”yla olacak bir iş değil. İşte, bunca yıllık deneyimden sonra, sanırım bir kesim, büyük bir yılgınlık içinde, projenin niçin tutmadığına dair her kafadan bir ses çıkıyor ; ama projenin tutmadığı kesin.

Şimdi, öbür kesim kendi istediği “tarz”ı dayatmaya kalkışırsa, bir seksen doksan yıl sonra da onlar aynı ruh haline gelecektir. Çünkü “toplum” denen şey kilden, alçıdan yapılma bir şey değildir ; ona bu tutumla şekil veremezsiniz.

İki tarafın da, dediğim “mücadele”ye girerken (çünkü bir “mücadele” olmak zorunda) bir şeyi akıldan çıkarmaması önemli : Türkiye Cumhuriyeti toprakları üstünde, “etnik”, “dinî” demiyorum, onlar şimdilik, bu konunun dışında ayrımlar, ama “yaşama kültürü” çerçevesinde, yapılması gereken şey, ikileşmeyi takviye etmek, katmerlendirmek değil, varolan ikileşmeyi bir ortaklaşmaya götürmektir. Bu da, bir tarafın elindeki hazır programı öbür tarafa “empoze etmesi” biçiminde olamaz (olamadığı denenerek görüldü). Şimdiye kadar yapmadığımızı yapmaya hazır olmalıyız –yani, değişmeye. “Değiştirme”ye değil, “değişme”ye.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89