• BIST 10173.42
  • Altın 2440.899
  • Dolar 32.27
  • Euro 34.9283
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 26 °C

Leyla Zana’ya destek imzasının getirdikleri götürdükleri...

Fehim Işık

Leyla Zana’nın Hürriyet’e verdiği röportajdan sonra Başbakan ile görüşmesi halen tartışılıyor. Tartışmayı tetikleyen son gelişme, bir grup Kürdün imzalarıyla Leyla Zana’nın girişimine destek vermesi oldu.

Leyla Zana’nın Hürriyet’e verdiği röportajı İlkehaber sitesindeki bir önceki yazımda sıcağı sıcağına değerlendirmiş, görüşlerimi özetle belirtmiştim.  O yazımı kaleme aldığımda Başbakan ile henüz görüşme gerçekleşmemişti.

Sözünü ettiğim yazımın bir bölümünde şunları diyorum: Röportajın hükümet kanadından olumlu tepkiler alması, BDP tarafından ise sessizlikle karşılanması da kanımca çok ilginç değil, beklenen bir durumdur. Taşlar önümüzdeki sürede yerine daha iyi oturacaktır. Hatta ileriki günlerde Zana’nın “esasen” söylediklerinin hükümet kanadınca görülmemesi ve bu kez BDP kanadının Zana üzerinden hükümeti zorlaması, daha muhtemeldir. Çünkü Zana’yı olumlayan bir hükümet kanadının, hemen bugünden, güvenlikçi bakış açısından, Kürtler arasına nifak sokma, onları birbirine düşürme girişiminden vazgeçmesi lazım.

Başbakan Zana ile görüştü. Zana basın açıklamasında Başbakan’a aktardıklarını açıkladı. Başbakan’da görüşmeden hemen sonra, Kayseri il kongresinde AKP’nin bilindik politikalarını tekrarladı.

Hükümetin konsepti açık: BDP’yi zayıflatmak, PKK’yi bitirmek. Tüm argümanlarını bu olgu üzerinden geliştiriyor. Devlet kanalında Kürtçe yayına başlanması, Üniversitelerde Kürtçe ile ilgili kürsülerin kurulması, seçmeli de olsa Kürt dilinin devlet okullarına girmesi gibi bazı olumlu adımların atılması da ne yazık ki bu gerçeği değiştirmiyor.

Belki ayrı bir yazı konusu olur ama işin gelip tıkandığı nokta da zaten bu “garabet.”

Elbet Zana’nın Başbakan’a aktardıklarını eleştirenler olabilir ama bilinen şu ki Zana Başbakan’a esasen BDP/DTK’nin, hatta dolaylı olarak PKK/KCK’nin görüşlerini aktardı. Adını andığım siyasi oluşumların son yıllardaki yaklaşımlarını/önerilerini yakından izleyenler Zana’nın dile getirdiği görüşlerin bu kesimlerden farklı olmadığının altını çizeceklerdir.

Biliyorum, Kürtler arasında Zana’nın görüşleri benimsemeyen bir kesim var ama kabul etmek gerekir ki Zana’nın dile getirdikleri Kürtlerin önemli bir kesimi tarafından kabul gören görüşlerdir.

BDP/DTK’nin başka itirazları var mı bilmiyoruz; ama kamuoyuna da yansıyan en ciddi itirazları, Zana’nın girişimi kendi başına sürdürdüğünü söylemeleri oldu. Elbet hukuksal garabetin bir sonucu olarak resmi anlamda “Bağımsız Milletvekili” olsa bile sonuçta biliyoruz ki Zana BDP/DTK siyasetinin önemli bir aktörüdür. Zana’nın bu girişimini sürdürürken BDP/DTK’ye danışmaması, görüşlerini almaması bu siyasi çevrelerle olan “örgütsel” ilişkileri açısından önemlidir. Şunu da kabul etmek gerekir ki bu durum ağırlıkla BDP/DTK ile Leyla Zana arasındaki bir “sorundur.” Hiç kuşku yok bu “sorunu” çözebilecek olgunluğa da sahipler.

Sözünü ettiğim bir önceki yazımda Zana’nın bu girişimi niye başlattığına dönük bazı söylemlere de dikkat çekmiş, şöyle demiştim: Zana’nın röportajda dillendirdiklerinin arka planını derin ilişkilerde aramaya gerek yok. Belki fikirsel düzeyde tartışılmış, konuşulmuş bir arka zemini vardır. Olması da doğaldır. Ama esasen Zana, gençlerin artık ölmemesi gerektiğinin altını çiziyor, bu röportajında. Bunun için de kapanmış olan diyalog kapısını aralamaya çabalıyor.

Zana’nın girişimi sonrasında çokça konuşulan başka “görüşlerde” var. Kimileri bu girişimi Zana’nın Kürdistan Federe Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin telkinleriyle başlattığını yazdı. Kimileri daha farklı argümanları öne çıkararak Zana ile Öcalan arasında direkt veya dolaylı görüşmeler yaşandığını ve bu girişimi Öcalan’ın etkisiyle başlattığını yazdı. Başka değerlendirmeler de yapıldı. Bir önceki yazımda bu söylemleri/kanaatleri önemsememiş, esasen bu girişimin arkasında derin ilişkiler aramanın gerekli olmadığını yazmıştım.

Şu ya da bu etkiyle olmuş, derin ilişkiler sonrasında yaşanmış, deniyor; hiç önemli değil; ama biliyoruz ki bu girişim, esas olarak ölümlerin durmasını ve kapanan diyalog kapısının aranmasını amaçlıyor.

Elbet Leyla Zana’nın girişimi, Erdoğan’a sonsuz güven biçiminde değerlendirilen bazı söylemleri nedeniyle eleştirilebilir. Ama şu da gerçek ki; sorunun çözümünde en önemli aktörlerden biri ona güven duymasak bile Erdoğan’ın bizzat kendisidir. Zana’nın dediği gibi Erdoğan bu sorunu çözebilecek muktedirdir ve isterse çözebilir.

Şimdi gelelim imza kampanyasına.

Leyla Zana’nın girişimine imzasıyla destek verenlerden biri de benim. İmza kampanyası basına yansır yansımaz özellikle sosyal medyada çok tartışıldı. Hala tartışılıyor; tartışılması da doğal. Çok uçlardaki agresif görüşleri, belden aşağı vuruşları önemsemek gerekmiyor. Ama kimliği bilinen insanların imza kampanyasına farklı anlamlar yüklemesi, bazılarının destek açıklamasını imzalayanları bir yerlere yamaması, hatta “yalaka” olarak suçlaması, ciddidir, üzerinde durulmalıdır.

Destek açıklaması dört cümle: "Hiçbir savaş sonsuza kadar sürmez. Bu topraklara barış mutlaka gelecek. O gün gelsin artık. Leyla Zana'nın siyasi çözüm ve barış çabalarını destekliyoruz."

Bu dört cümleyi AKP’ye destek açıklaması, AKP yalakalığı olarak değerlendirenler oldu.

Bu dört cümlenin nesi AKP’ye destek?

İmzalayanlar arasında AKP’ye yakın olanlar mı var? Eğer varsa bu AKP’ye yakın olanların sorunu, tutsun AKP barış istemiş diye bunları sorgulasın; diğerlerini ne ilgilendirir? Sonuçta AKP’li olmadığı açık olan, hatta AKP politikalarını sert biçimde eleştiren çokça isimde var, imzalayanlar arasında.

Bu dört cümleyi BDP/PKK düşmanlığı biçiminde yorumlayanlar da oldu.

Öyle mi sizce?

BDP’li kimliği açık, PKK’nin kullandığı silahı daha kısa süre öncesine kadar da Kürtlerin sigortası olarak değerlendiren birinin makul ve mantıklı bir biçimde yaşama geçirmeye çalıştığı siyasi çözüm ve barış çabalarını desteklemek BDP veya PKK düşmanlığı mı?

Evet, AKP, Leyla Zana’nın girişimlerinden kendi yararına sonuçlar çıkarmaya çalışıyor. Açıktır ki yanlış da yapıyor. Leyla Zana’nın girişimine vermesi gereken cevap bu değil. AKP, hiç olmayacağını/olamayacağını bildiği halde bu girişim üzerinden BDP/DTK siyasetini de bölmeye çabalıyor. Bu kaygıyı daha ilk yazımda dillendirmiştim. AKP’nin Kürtler arasına nifak sokma, onları birbirine düşürme girişiminden vazgeçmesi lazım demiştim. Biliyoruz ki bu yaklaşım yeni değil ve çokça denenmiş beyhude bir çabadır.

AKP bu politikasından vazgeçer veya vazgeçmez; sonuçlarına katlanmak kaydıyla bu durum sadece onları ilgilendirir. Çünkü bildiğimiz bir şey daha var. Türkiye’nin AKP’den önceki tüm hükümetleri Kürt sorununa çözüm getiremedikleri için bir anda dibe vurup iktidarı kaybettiler. Bu devasa soruna çözüm getirmeyecek olan AKP’nin sonu da öncekilerden farklı olmaz.

AKP’nin politikaları elbet öncelikle onları ilgilendirir ama bilmek gerekir ki Leyla Zana’nın girişimini bile olumluya dönüştürecek bir yaklaşım göstermeyecek AKP, sonuçta kaybeder, kaybetmeye mahkumdur.

Şunu da biliyoruz: AKP’nin kendince bir konsepti var ve hiçbir olumluluğu olmayan, çatışmayı büyüten, ölümleri artıran bu konseptini ısrarla sürdürüyor.

PKK de kendi konseptini çizmiş. “Devrimci halk savaşı” veriyor ve “çözümün silahlı mücadele ile sağlanacağını” belirtiyor.

Peki AKP ve PKK dışındaki kesimlerin, özellikle de barışı cidden isteyenlerin konsepti ne?

Kürtlerin tümünün PKK’nin “Devrimci Halk Savaşı” konseptine destek vermesini bekleyemeyiz. Daha da ötesi BDP/DTK’de dahil sivil siyaseti esas alanların, bu konsepti savunması gerekmiyor. PKK 30 yıldır savaşıyor; görünen o bir müddet daha savaşacak. Devletin güvenlikçi politikası devem ettiği, Kürt siyasetçileri cezaevlerine konulduğu sürece PKK bu konseptinden vazgeçmeyecek.

Ama sivil siyaseti esas alanlar, tarafların şiddeti büyüten politikalarının altında ezilmemeli, bu savaşın bitmesine yönelik adımların atılmasını zorlamalı. Leyla Zana’ya destek amacıyla dört cümlelik bildiriye atılan imzalarda, açıktır ki bunu savunuyor.

O dört cümle ne AKP yanlısıdır, ne BDP/DTK veya PKK/KCK karşıtıdır.

Destek metninde savunulan tek şey varsa, o da barışçıl siyasal çözümdür.”

Tarafların gelip varacağı noktada bu politikadır.

Bu politikaya varılmaması ise ölümdür, kandır, savaştır, on yıllardır yaşananın devam etmesidir.
--------------------
Kürt aydınlardan Leyla Zana'ya büyük destek!

  • Yorumlar 6
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89