• BIST 10208.65
  • Altın 2395.066
  • Dolar 32.3403
  • Euro 34.7603
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 20 °C

Lağımcı gazeteciliği ve akademik özgürlük

Ahmet İnsel

Türkçede bazı gazetecilik faaliyetlerini tanımlamak için kullanabileceğimiz uygun iki anlamlı bir kelime bu: Lağımcı gazeteciliği. 

Merkezi Londra’da olan Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DPI) ‘Çatışmalarda Medyanın Rolü’ konulu yuvarlak masa toplantısı 28 Nisan’da Galatasaray Üniversitesi’nde yapılacaktı. Yapılamadı. Daha doğrusu orada yapılamadı. Başka bir adreste aynı katılımcılarla aynı tarih ve programla toplantı yapıldı. Nedeni, tam da yuvarlak masa toplantısının konusu olan medya aracılığıyla tetikçilikti. Bu vesileyle aktif manipülasyon, bunun baş döndürücü bir hızla sosyal medyada yarattığı çarpan etkisi, kurumun üzerinde hızla oluşan yakın çevre baskısı ve buna karşı direnme gücünün ne kadar zayıf olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Konu ilginç ve önemli olduğu için benim davetim üzerine geçen öğretim yılında, gene Galatasaray Üniversitesi’nde aynı kuruluşun düzenlediği, ‘çatışmalı toplumlarda anayasal süreçler’ konulu üç yuvarlak masa toplantısı yapılmıştı. Ayrıca bir uluslararası konferans düzenlemiştik. Bu toplantıların kayıtlarını daha sonra internet sitesinde yayımlıyorlar. 

Ankaralı temsilcinin kulağına fısıldadılar

Bu yıl da medyanın rolünün ele alınacağı toplantının üniversitemde yapılmasını önerdim. Üniversite yönetimi hemen kabul etti. DPI; birkaç milletvekili, birkaç akademisyen ve ağırlıklı olarak gazetecilerden oluşan otuz civarında katılımcı öngörmüştü. Yuvarlak masa toplantılarında âdet, katılımcı sayısının sınırlı tutulmasıdır. Geçen salı günü, işlevi ve konumunu Türkiye’de herkesin gayet iyi bildiği bir gazetenin Ankara temsilcisi, “PKK toplantısı Galatasaray Üniversitesi’nde yapılıyor” konulu bir haber yaptı. Toplantı ilanı verilmemişti. Demek ki birileri bu kişinin kulağına fısıldamıştı.

O gün, rektöre birkaç ay önce bazı gazete köşelerinden DPI hakkında başlatılan karalama kampanyasını anlattım. Bir sorun olmadığı konusunda hemfikirdik. Perşembe günü öğleden sonra, söz konusu haberi yapan kişiyle rektörün yaptığı telefon görüşmesinin gazeteye aktarılan kısmını okudum. Durum trajikomik bir hal almıştı. Toplantının başka bir yerde yapılmasını önermeye karar verdim. Rektör memnuniyetini ifade etti. DPI da elbette kabul etti. Üniversiteye, ‘düzenleyicilerin toplantı yerini değiştirme kararı aldıklarını’ ilan etmesini önerdim. Çünkü yönetim toplantıyı yasaklamamıştı, toplantının huzur içinde yapılması için başka yere taşınmasını düzenleyiciler önermişti. Ama üniversite yönetimi, “DPI adlı kuruluş tarafından 28 Nisan 2012 tarihinde üniversitemizde bir toplantı düzenlenmesi söz konusu değildir” şeklinde bunu duyurmayı tercih etti. Yani böyle bir toplantının üniversitede düzenlenmesinin ‘söz konusu olmadığı’ ilan edildi. Cazgırlığa karşı son dik durma fırsatı da heba edildi. 

Kara propaganda

Gelelim yapılan gazetecilik faaliyetini tanımlamaya.. Osmanlıcada lağımcı, kuşatma sırasında yeraltından tünel kazan askerlere verilen addır. Daha sonra askeriyede bu sınıfa istihkamcı dendi ve kelimenin sadece diğer anlamı kullanılır oldu. Sanırım, Türkçede bazı gazetecilik faaliyetlerini tanımlamak için kullanabileceğimiz uygun iki anlamlı bir kelime bu: Lağımcı gazeteciliği. Bu, on yıllardır bildiğimiz bir gazetecilik türü. Bunun en güçlü örnekleri, devletin apoletli ve apoletsiz istihbarat bürokrasisinin güdümünde yapılanlar. Kara propaganda yöntemlerinin kullanıldığı, dönemine göre mecra değiştiren, yeraltından beslenen, kirli gazetecilik türü. İşi açıkça tehdit etmeye kadar götürmekten sakınmıyor. Gizli ve yasadışı ortam dinlemeler ve benzeri her türlü lağımcılık yöntemlerinden elde edilenleri kullanıyor. Örneğin, toplantının başka yerde yapıldığını ya elektronik postaları izleyenler ya da telefonları dinleyenlerden hemen öğrenip, ardından “PKK toplantısı iptal ama hesap bitmedi” diye haber yapıyor. “Böyle bir toplantıda sorumluluğu bulunanlar, terör örgütüne yardım ve yataklık suçu işlemiş olurlar” hükmünü verip, ardından, “Örneğin Büşra Ersanlı, bugün tutuklu bulunuyor” diyerek, ‘haber aldığı’ çevrelerin tehdit mesajını iletme görevini yerine getiriyor. 

Yasak çözüm mü?

Lağımcı gazeteciliğinin Türkiye’de aktif manipülasyon konusunda etkili olmasına karşı yasaklar mı koymak gerekir? Zannetmiyorum. Demokrasinin temel direklerinden olan ifade özgürlüğü ilkelerine sadık kalarak, bunları yapanları teşhir etmek ve bu pis kokulu faaliyetlere aldırmadan, asli demokratik değerleri, dik durarak, sakin bir kararlılıkla savunmaya devam etmek yegâne çaredir. Lağımcı gazeteciliği bir kesime özgü değildir. Somut örnekte olduğu gibi, İslami basının bir parçası olan bu tür gazete ve internet sitelerini, ‘mahallemizin haylaz ve arsız çocukları’ muamelesi yaparak, sessiz biçimde geçiştiren, “Bir gün bir yerde lazım olur” düşüncesiyle arada başını okşamayı ihmal etmeyenlerin de bir sorumluluğu var bu cenahtaki lağımcı gazeteciliğinin gelişmesinden.

Bu toplantının öngörüldüğü gibi üniversitede yapılamamış olması nedeniyle Türkiye’de akademik özgürlük bir yara daha aldı. Üzülmemin yegâne nedeni bu. Geri kalanı Türkiye’nin kadim ahval ve şeraitidir. Gücümüz yettiğince mücadele edeceğiz.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89