• BIST 9090.91
  • Altın 2324.75
  • Dolar 32.3712
  • Euro 34.9966
  • İstanbul 21 °C
  • Diyarbakır 19 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 25 °C
  • Berlin 14 °C

Kürt sorunu ve Çözüm Süreci’nin geleceği

Bayram Bozyel

7 Haziran seçim sonrasına ilişkin en çok merak edilen konulardan biri de Çözüm Süreci’nin akıbeti ve bununla bağlantılı Kürt sorunun nasıl bir seyir izleyeceği meselesidir. Bu konuda öncelikli olarak yapılacak tespit şu: Türkiye bir daha silahlı çatışma ortamına dönemez, ya da dönmesi oldukça zor. Bu durum hem devlet hem de PKK açısından geçerli. Özellikle de PKK için daha çok geçerli. Çünkü PKK silahlı mücadeleyle ulaşabildiği maksimum hedeflerine ulaştı. Gelinen aşamada silahlı mücadele ile daha fazla elde edebileceği bir şey yok. Bundan böyle başvurulacak silahlı mücadele sadece Kürt halkının haklı mücadelesine zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda PKK’nin mevcut konumuna da zarar verebilir. Bu nedenle lokal ve mevzi olaylar hariç, PKK’nin artık kapsamlı bir silahlı mücadeleye başvurması beklenmemeli. Buna karşın PKK silah bırakamaya ya da güçlerini Türkiye dışına çekmeye yanaşmıyor. Çünkü o elindeki silahlı güçleri, Kürdistan’daki mevcut konumunu tahkim etmek ve korumak için bir araç olarak kullanıyor. PKK silahlı güçleriyle hem mevcut konumunu korumaya hem de Kürt toplumu üzerinde tahakkümünü sürdürmeye çalışıyor.

Önümüzdeki dönemde bir silahlı çatışma ihtimali PKK’dan çok devlet tarafından gündeme gelebilir. Eğer başka türlü bir çözüm bulunmazsa, devletin önümüzdeki dönemde PKK’ye dönük bir saldırı başlatması ve bundan kaynaklı bir çatışma sürecine girilmesi ihtimal dâhilinde. Ancak bunun da uzun sürmesi beklenemez. Çünkü devlet açısından da artık silah ve şiddetle gidilecek bir yer kalmadı. Yeni bir çatışma ortamı bu kez telafisi daha zor sonuçlara yol açabilir. Kürt sorununun esas olarak siyasal ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerektiği genel kabul görmüş durumda.

Bu temel tespitten yola çıkarak 7 Haziran seçiminden sonra nasıl bir siyasi kombinezon oluşursa oluşsun, iki yıldır ite kaka sürdürülen Çözüm Süreci’nden geriye dönüş olmayacağını varsaymak mümkün. Gelinen aşamada şiddet ve çatışmaya dönmek hiçbir siyasi aktörün yararına değil. Bu açıdan iktidara kim gelirse gelsin mevcut çatışmasızlık durumunun bir şekilde sürdürüleceği söylenebilir.

Kürt sorununda çözümsüzlük sürdürülemez

Öte yandan seçim sonrasında durum netleşinceye dek geçecek belirsizlik döneminden sonra Kürt sorunu ile ilgili arayışların yeniden hareketlenmesi sürpriz olmaz. Çünkü Kürt sorununun çözümü Türkiye bakımından yaşmasal bir önem kazanmış durumda.

Ortadoğu’da yüz yıl önce Kürdistan’ın paylaşımı ve sömürgeleştirilmesi üzerine inşa edilen statüko sürdürülür olmaktan çıktı. Söz konusu sistem çatırdıyor. Kürdistan’ın güney parçası federalizm aşamasından bağımsız devlet yönünde bir seyir içinde. Suriye’nin ise artık dikiş tutması imkânsız. Orada Kürtler bakımından yeni bir süreç işliyor. Özellikle de İŞİD gibi küresel bir terör örgütü peydahlandıktan sonra Ortadoğu’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. IŞİD’in bölgeyi kasıp kavuran terör ve vahşetine ve onun dünyanın öbür taraflarına sıçrama tehdidine karşı en güvenilir güç olarak Kürtler ön plana çıkıyor. Bu gün Kürtler IŞİD’e karşı sadece kendileri için değil aynı zamanda bütün insanlık için savaşıyor. Başka bir ifade ile Kürtler Ortadoğu’da yıldızı hızla parlayan bir aktör, Federe Kürdistan ise bölgede barış ve istikrarın güvencesi haline gelmiş durumda.

Böyle bir tablo içinde Türkiye’de Kürt sorunundaki çözümsüzlük daha fazla sürdürülemez. Hem Türkiye’nin kendi iç istikrarı hem de bölgesel barış ve istikrar için bu gerekli. Bu açıdan önümüzdeki dönemde -yeni bir anayasa yapmak mümkün olmayabilir ama- Kürt sorununun çözümünde koşulların dayatmasıyla süreç daha da hızlanabilir.

Çözüm için yeni bir denklem ihtiyacı

Yeni dönemde HDP’nin barajı aşması ya da aşmaması ve buna bağlı gündeme gelebilecek siyasi senaryoların hiç biri, belli dalgalanmalara yol açsa bile, tek başına Türkiye’de radikal bir değişikliğe yol açmaz. Başka bir ifade ile önümüzde süreçte oluşacak yeni parlamento ve siyasi iktidardan çözüm beklemek gerçekçi değil. Verili siyasi denklemden yakın ve orta vadede bir çıkış beklenmemeli. Tabi bu durum siyasi aktörlerin kimi zaman ideolojik ve politik çizgilerinin hilafına adım atmayacakları anlamına gelmez. Bölgesel koşulların etkisi ve Türkiye toplumunun iç dinamiklerinin geldiği nokta, müstakbel siyasi aktörleri, arzulamadıkları adımları atmaya ve reel bir siyasi çizgi izlemeye zorlayabilir.

Bir ülkedeki ilerlemeyi ve gelişmeyi esas olarak değişime inanan, ülkenin, sorunlarını doğru tespit eden ve buna ilişkin çözüm önerilerini programının merkezine koyan siyasi aktörler gerçekleştirebilir. Bir sorunu doğru teşhis etmek tedavinin yarısı ya da olmazsa olmazıdır. Bir ülkenin sorunlarını doğru teşhis etmeyen bir siyasi aktörün çabaları bir işe yaramaz. Seneca’nın dediği gibi hangi limana gideceğini bilmeyen bir kapatana hiçbir rüzgâr yardım etmez. Bunun için, gerçek bir çözüm için, Türkiye’de yeni bir siyasi denkleme ihtiyaç var. Ülkenin sorunlarına ilişkin doğru ve radikal çözüm önerilerine sahip yeni aktörlerin dâhil olacağı bir siyasi denklemin inşa edilmesi bir zorunluluk.

Bu açıdan bakıldığında HAK-PAR yeni dönem için bir fırsat niteliğinde. HAK-PAR’ın hem Kürt sorununun eşitlikçi, adil ve barışçıl çözümü hem de evrensel standartlarda bir demokrasinin inşasına ilişkin net ve gerçekçi bir politikası söz konusu. HAK-PAR’ın varlığı Kürt hareketinin kendi içinde sağlıklı bir dengeye kavuşması ve onun Türkiye siyasetindeki ağırlığının artması için bir imkân.

Bu imkânın önemi seçim sonrası daha çok artabilir. Türkiye’nin yeni dönemdeki rotasının doğru tayin edilmesi, ülkenin barış ve demokrasi yönünde ilerlemesi esas olarak gerçekçi, kitlelere güven veren, zamanın parametrelerine uygun siyasi bir aktör ya da aktörlerin devreye girmesine bağlı. Kürt halkı ve onun siyasi güçleri dünyada ve bölgede esen rüzgârı arkasına almayı başardığı oranda gelişmelerin yönünü tayin etmekte etkin bir rol oynayabilir. Kürt halkının makûs talihinin değişmesi, mevcut kısır döngünün aşılması esas olarak Türkiye’de yeni bir siyasi denklemin oluşumuna bağlı.

Böyle bir denklemin kuruluşuna bağlı olarak 7 Haziran sonrası her şey için yeni bir başlangıç olabilir.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89