• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 19 °C

Krizden çıkacak olan hayır mı, şer mi?

Fehim Işık

Şunun şurasında 30 Mart seçimlerine 10 gün bir şey kaldı. 30 Mart seçimlerinin neyi çözeceğini bilmiyoruz, gidişatın nereye doğru olacağına dair güçlü bir öngörümüz de yok ama 15 aydır aleni giden ‘çözüm sürecinin’ yeniden bir belirsizlik dönemine gireceğini söyleyebiliriz.

Belirsizlik esasen Kürtlerden yana seyreden bir hal değil.

Niçin belirsizliğin Kürtlerden yana seyreden bir hal olmadığını izah etmek kolay.

Önce, 30 Mart’ın neyi çözeceğini, nereye doğru gideceğini niçin bilmediğimizi, dilimiz vardığınca izah etmeye çalışalım.

Basit bir cevabı var aslında...

Hep denilegelen “her an her şey olabilir” sözü birçok şeyi özetliyor.

İktidar beklentisinin üstünde bir oy alıp hegemonyasını pekiştirebilir, kendine yönelmiş her kesimin sesini kesip, bunların bir kısmını, hatta önemli bir kısmını cezaevlerine bile tıkabilir...

Tam aksine iktidar alt üst olur, parlamento dengeleri değişir, geçiş hükümeti ile erken seçime de gidilebilir...

Durumdan vazife çıkarıp ummadıkları fırsatı yakalayan ordu ve sevdalıları, yeniden askeri darbeye yönelebilir...

Gidişatın farkına varan iktidar kadroları kendi içlerindeki alternatifleri devreye sokup partilerine ve hükümete yeni bir çeki düzen verebilirler...

Tüm bu senaryoları artırabiliriz.

Yazılan ve yazılmayan senaryoların her biri, olasıdır.

Deyim yerindeyse, çok bilinmeyenli bir denklemin içindeyiz.

Bu çok bilinmeyenli denklemin tek bilineni Kürtler...

Kürt hareketi, sonuçları ne olursa olsun artık süreci eskisi gibi götürmeyecek.

KCK yönetiminin son birkaç gündür yaptığı açıklamalar bunun işaretlerini net biçimde veriyor.

Görünen o Kürtler, özellikle de PKK ve periferindeki siyasal yapılar 30 Mart’tan sonra kendilerine yeni bir rota çizecekler.

Bu rotanın nasıl olacağına yön verecek olan da esasen yerel seçimlerdir.

BDP-HDP yerel seçimlerden başarıyla çıkar, en azından Kürdistan’da güçlü bir yerel iktidarı pekiştirir ve Türkiye barajını aşacak koşulları yakalarsa, Kürt hareketinin ana gövdesinin rotası sivil siyasete doğru olacaktır. Silahlı güçler tamamen devreden çıkarılmasa bile –ki çıkarılmayacak– esas alınacak mücadele yöntemi sivil siyasal mücadele olacaktır.

Bu durumu tersine çevirecek tek etken, askeri bir darbedir.

Mümkün müdür?

Mümkündür, Türkiye’de maceradan hoşlananlar var.

Pekâlâ, bunlar kendilerini bir kez daha kurtarıcı görebilir ve askeri bir darbeye yönelebilirler. Bu durumda elbet Kürt hareketinin silahlı kanadı savunma pozisyonunu gözden geçirip silahı bir yöntem olarak yeniden devreye sokabilir.

Ama askeri darbe dışındaki tüm seçeneklerde Kürt siyasetinin esas rotası sivil siyaseti güçlendirmek üzerinden olacaktır, kanaatindeyim. Bunun için de, elbet seçim tablosunun sivil siyaset seçeneğini güçlendirecek bir olanağı Kürt hareketine tanıması lazım.

Bir diğer gerçek daha var: Sonuç, askeri darbe de dâhil ne olursa olsun, belirsizlik Kürt siyasetinde değil egemen siyasettedir. Klasik deyimle egemenler, krizi en derin biçimde yaşıyorlar.

***

Kürt siyasetinin de handikapları yok değil...

Elbet var!

En önemli handikap, Kürt siyaseti hâlâ egemenlere karşı kullandığı barış ve uzlaşı dilini kendi içinde birbirine karşı kullanmıyor.

Daha çok BDP ile HAK-PAR, özellikle de bu partilerin tabanları, gerekçesi ne olursa olsun devlete ve egemenlere barış ve uzlaşı elini rahatlıkla uzatırken birbirlerine karşı ötekileştirici, çatışmacı bir dil kullanmakta sakınca görmüyorlar.

Tabanda yoğunca kullanılagelen bu dilin bir nedeni de elbet partileri yönetenlerin üsluplarından bağımsız değil.

Belki kabul etmeyecekler, ağır görecekler ama devleti yönetenlerle çay içmeye itirazsız giden Kürt siyasetinin yönetim kadrolarının hala birlikte bir çay içmeyi becerememiş olmaları, yazmamız gereken temel eleştiri noktalarından biri olmalıdır.

Egemenler cephesindeki her türlü olasılık durumunda bile en az zararı görmesi muhtemel Kürt siyaseti, daha büyük olumsuzluklara ve ayrılıklara yol açmadan bu handikapı da aşmak zorundadır.

Nasıl mı aşar?

Bilmem, bu partilerin hiçbirinin yönetiminde değilim.

Ama eminim devleti yönetenlerle çay içmekteki maharetlerini birbirlerine karşı da kullansalar, pek sorunları kalmaz...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89