• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 22 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 26 °C
  • Berlin 19 °C

Koşaner devri başlarken...

Ali Bayramoğlu

Türkiye'de ucu bugüne uzanan köklü reform sürecinin başlangıç tarihi 2002'dir. Bu sürecin tayin edici yönü şüphe yok ki sivilleşme girişimleri, sistemi haki renkten arındırma çabalarıdır.

Malum, önce, arka arkaya yapılan yasa değişiklileriyle askerin sistem içindeki özerk alanı daraldı... Ardından ordu mahreçli darbe ve istikrarsızlaştırma girişimleri adli takibata uğramaya başladı... En nihayet siyasi irade, idari tasarruflarla, EMASYA Protokolü'nü kaldırarak, YAŞ'taki askeri teamüllere son vererek, tasfiyeleri zorlayarak sivilleşme istikametinde yeni bir pist açtı.

Madalyonun diğer yüzünde ise ordunun askerin zaafları, Kürt meselesinde özellikle 2004-2005'e kadar oynadığı belirleyici rol yer aldı. Ve bugünün bilançosunda askeri "sorumluluklar" tartışması derinleşti.

Örselenen ve çöken bir askeri düzen var ortada...

Bu düzeni yönetme işi şimdi yeni Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in...

Koşaner'in nasıl bir karargâh politikası izleyeceğini adım adım yaşayarak göreceğiz.

Ama komutayı devralırken yaptığı konuşma siyasete, ordunun siyasi rolüne, değişime bakış açısından ortalama bir generalden farklı olmadığını gösteriyordu...

Bu şaşırtıcı değil...

Generallerin kendilerini derinlemesine sorgulayarak değişmeleri beklenmez...

Değişim onlar için dışarıdan gelir ve zorunluluklarca üretilir...

Ama bunlara rağmen bu değişim hayatidir.

Hayatidir zira, sivilleşme süreçlerinin önemli yönlerinden birisini ordu içi değişimler oluşturur. Askerî vesayet rejimlerinden çıkışlarda, askerler değişim süreçlerinin hem nesnesi hem öznesi olurlar; hem değişim tarafından etkilenirler hem kurumsal nitelikleri itibariyle bu değişimi gerçekleştiren el olmak durumunda kalırlar.

Emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün şu sözlerini hatırlamakta fayda var:

"Her şey değişirken TSK da değişecek. Değişmezseniz, gelişmelerin dışında kalırsınız. Bunun karşısında duramazsınız. Bu işlerden korkmamak lazım..."

Türkiye de bu istikamette üç aşamadan geçti...

Birinci aşamada, karargâhın başında Hilmi Özkök vardı.

"İyi" bir yönetim gösterdi. MGK'nın yapısını değiştiren, ardından gizli yönetmeliğin ilgasına kapı açan 2003 Uyum Paketi onun Genelkurmay Başkanlığı döneminde çıktı. Ve önemlisi bu gelişmelere karşı ordu içi tepkiler, darbe girişimleri ve benzerleri Hilmi Özkök sayesinde engellenebildi.

Sonra Büyükanıt geldi.

Gemisini ve süreci "kötü" yönetti Büyükanıt. Cumhurbaşkanlığı seçimine aktif müdahalelerde bulundu. 27 Nisan Askerî Muhtırası'nı elleriyle hazırladı. Asker ile hükûmeti kavgalı hâle getirdi. Gül'ün döneminde Çankaya'ya karşı gerginlik ve tanımazlık politikası uyguladı. Ve ordunun itibar kaybının derinleşmesine yol açan isim oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri açısından en kritik bir anda İlker Başbuğ devreye girdi.

Ordunun değişimin nesnesi ve öznesi olmasının çapı büyümüş ve niteliği değişmişti. Askere yönelik sorgu, sual dönemi ve yargı süreci başlamıştı.

Başbuğ, bu süreci yönetmekte ciddi sıkıntılar yaşadı. Güne göre direnç politikasını devreye soktu, güne göre orduyu yeni duruma uyarlamaya gayret ettiğini ima etti. Ama demilitarizasyon sürecini yönetmekte çok başarısız olmadı.

Koşaner'i de zor zamanlar bekliyor.

Ama ondan beklenen bir yandan Ergenekon sürecinin başlattığı doğal seleksiyonu tamamlamak, öte yandan Kürt sorununda sivil akla yakın durmak olmalıdır.

Zorunluluk, toplumsal meşruiyet meselesi yine masada olacak...

12 Eylül referandumundan çıkacak "kuvvetli evet" bu masayı daha de güçlendirecektir.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89