• BIST 10258.68
  • Altın 2413.146
  • Dolar 32.2664
  • Euro 34.8187
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 19 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 26 °C
  • Berlin 20 °C

Kıble yalnız Gezi mi?

Fehim Işık

Gezi Direnişi, Kemalizm’i yeniden hortlatma amacıyla mecrasından çıkaran Ulusalcılara, direnişin meyvelerini altın tepside AKP’ye sunan CHP’lilere rağmen bir dönüm noktasıdır. Her şeyden öte geniş halk kitlelerinin üzerindeki ölü toprağını attığında neleri değiştirebileceğinin açık kanıtı olmuştur.

Buna rağmen, Türkiye’nin geleceğinde etkili olabilecek yeni bir sürece adım atarken kıblemiz yalnız Gezi Direnişi mi olmalı?

Son birkaç haftadır, HDP ile Türkiye sol hareketi, özellikle de BHH arasında seçim ittifakı kurulmasına dönük tartışmalar var. Nihayetinde BHH bir açıklama yaptı ve “İttifak yok, dayanışma var” diyerek kiminle dayanışacağını beyan etmeden bir tutum belirledi.

Bu tutumun nedenini anlamak mümkün...

BHH’nin kuruluşuna öncülük edenler, Gezi’ye yükledikleri misyon nedeniyle bu hareketin dağılmasını istemiyor ve hareket olarak tutum belirlemek yerine bileşenlerin her birinin kendince tutum belirlemesinin yolunu açıyorlar. Yani işin özü şu: BHH içinde Kürt hareketi ile mesafeli duran bir kesim CHP’yi güçlendirecek; BHH’lilerin bir kısmı HDP’nin barajı aşması için çaba gösterecek; sayıca az da olsa bazıları seçimi boykot edecek.

Bu tutum tartışılacak ama esas tartışılması gerekenin Kürt hareketi ile mesafeli duran bir kesimin, HDP karşıtı tutumlarına Gezi’yi alet etme girişimleri olmalı, kanımca.

Yeniden Kürt hareketi Gezi’de var mıydı, yok muydu, tartışmalarına girmeye gerek yok. Kürt hareketi ve Kürtler Gezi’de vardı ama Ulusalcıların yanında değildi. Onlarla, Gezi’yi kullanarak Kemalizm’i yeniden hortlatma girişimlerine karşı oldukları için ayrışıyorlardı. Kürt hareketinin Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Türkiye’yi halklar ve inançlar mezarlığına dönüştüren, ret-inkâr-asimilasyon politikalarının mimarı olan bir anlayışla ya da bu anlayışı savunanlarla yan yana durmasını beklemek ham hayaldir.

Baştaki “Kıblemiz yalnız Gezi mi olmalı?” sorusunun yanıtına dönelim.

İbresi CHP’den yana olan BHH bileşenleri, daha şimdiden tutumlarına Gezi’yi dayanak gösteriyorlar. Kürt hareketinin gericiliğinden dem vurup, Kürtlerin AKP ile işbirliği yaptığını savunuyorlar.

Tam burada eğri oturup, doğru konuşalım. Evet, Gezi Direnişi AKP’ye darbeydi. Ama AKP’yi Ortadoğu’da hallaç pamuğuna çeviren, onun siyasetini tüm dünyanın gözü önünde yerle bir eden, Kürt siyasetinin öznesini oluşturan emsalsiz direniş değil miydi? Eğer bu direniş olmasaydı, AKP almış başını gidiyordu. Binlerce cana mal olan bu onurlu direnişin etkisini görmeyip Gezi üzerinden Kürt hareketini karalamaya kalkmak, bundan nemalanmaya çalışmak, kusura bakmayın kimsenin haddi değil.

AKP politikalarını Ortadoğu’da, Kürdistan’da bunca gerileten ama daha büyük ölümlere ve katliamlara yol açmamak için de ısrarla ve inatla diyalog ve müzakereyi - iktidarda onlar olduğu için - AKP’yle zorlayan Kürt hareketine gericilik ve işbirlikçilik yaftasını yapıştıranlar bilsin ki bu tutumları esasen AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor.

HDP, 7 Haziran’a parti olarak katılıyor.

Bunun öncesinde CHP’de dâhil tüm sol, sosyal demokrat ve sosyalist kesimlere zeytin dalını uzattı. ÖDP’nin de savunduğu bu yaklaşımı reddeden HDP değil, bizzat CHP’nin kendisi oldu. Hal böyle iken HDP’yi suçlamak, onu AKP kuyrukçusu gibi göstermek en hafif deyimle siyasi körlüktür.

Buna rağmen HDP’nin Türkiye sol/sosyalist kesimleriyle işbirliğini dayatması önemlidir. Bunu seçim öncesinde de, seçim sonrasında da hep zorlamalı. Bu noktada HDP’yi, belki de Kürt hareketinin diğer bileşenlerine bunca önem vermediği için eleştirmek gerekir. HDP, Türkiye’nin, Türkiye’deki diğer halkların ve inanç kesimlerinin dayanışmalarına muhtaç ama aynı oranda Kürtlerin farklı kesimlerinin de desteğine muhtaç. Henüz geç olmadan, HDP’nin Kürt kapısını da zorlaması lazım. Hatta kapıdan kovuluyorsa pencereden girmeye çalışması lazım. HDP gibi büyük/etkin bir harekete bu yakışır.

Henüz erken ama son söz de aday profiline dönük olsun.

Çok başvuru var. Bunca başvuru arasından aday seçimi yapmak kolay değil. Az sayıda da olsa bazı aday adaylarının listelerin açıklanmasından sonra benmerkezci davranıp küsmesi, hatta karşıt cephede yer alması da muhtemel... Hiç kuşku yok parlamentoya seçildiğinin ertesi günü cezaevine girmeyi mücadelenin, direnişin gereği gibi gören azımsanmayacak bir kadro da var. Bu renklilik bir kitle hareketi açısından büyük kazanımdır. Çok açıktır ki bu aday adayları arasında bir denge kurmak gerekir. Bu nedenle adayların hem mücadelenin yükünü omuzlarında taşıyacaklardan, hem ittifak bileşenlerinden, hem de değişik kesimlerden oy getirecek, mücadeleye ivme katacak ama HDP’de bir iç tartışmayı da tetiklemeyecek kesim ve kişilerden seçilmesine özen gösterilmeli. Özcesi, seçmenin duyguları önemsenmeyerek “Ben karar verdim, bunlar olacak” denildiğinde, sıkıntı yaşanacağını şimdiden görmek gerekir.

Konuştuğum her seçmen, işi gücü bırakmış adı açıklanacak adaylara kilitlenmiş.

Adaylara kilitlenen seçmenin duygusunun seçime yansıyacağını da unutmamak gerek...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89