• BIST 10267.09
  • Altın 2411.913
  • Dolar 32.3139
  • Euro 34.8106
  • İstanbul 12 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 14 °C

Kazanan ‘Eski Türkiye’ oldu; tek yeni HDP

Mehveş Evin

AKP, kendi kurmaylarının bile şaşırdığı bir oy artışıyla (7 Haziran’a göre yaklaşık 4 milyon) tek parti iktidarını yeniden ilan etti.

Yolsuzlukların, hukukun yok sayılmasının, hak ihlallerinin, Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığını hiçe saymasının, şaibeli bombaların, Suriye politikasının ve IŞİD tehdidinin; hadi hiç olmadı ekonomideki duraklamanın, AKP’yi yıpratacağını düşünen benim gibiler, fena halde yanıldı.

Doğrusu, sonuçların 7 Haziran’dan çok farklı olmayacağını, dolayısıyla seçimin iptal edilme riskinin olduğunu da düşünüyordum. Belli ki, Ahmet Davutoğlu’nun da bizzat ifade ettiği gibi, 10 Ekim Ankara katliamı da AKP’ye yaramış!

Böylesine kirlenmiş, kamplaştırılmış, adil olmayan bir seçim ortamından çıkan zaferi intikam çığlıkları atmakla vicanlar rahatlayacaksa, buyursunlar…

Ama şunları unutmasınlar:

1) 17-25’i istediğiniz kadar vicdanınızda sıfırlayın, ‘yolsuz’ etiketini silmek için görmezden gelmek yetmez, ancak adil bir yargılama bu lekeyi silebilir.

2) Kendinizden olmayana yapılan zulme istediğiniz kadar gözünüzü kapayın, hatta onaylayın, ancak yanlışlarla yüzleşerek, hesap vererek huzur bulunabilir.

Seçilen istikrar mı, statüko mu?

AKP, bunca yıpranmışlığa ve giderek artan eleştirilere rağmen tek parti iktidarına kavuştuğu için elbette rahatladı. Zira tek başına iktidar olamasaydı, yolsuzluklar ve Suriye başta olmak üzere, pek çok konu gündeme daha sık getirilecek ve koltuklara yapışmak çok zor olacaktı…

AKP’nin beş ayda böylesine oy artırması, Davutoğlu’nun tabiriyle, ‘Yeni Türkiye’nin referandumu’ sayılıyor. ‘Erdoğan rejiminin referandumu’ dese daha doğru.

‘Yeni Türkiye’ söylemi, içi boş bir siyaset palavrası. 1 Kasım sonuçları, daha ziyade tek adam yönetimine dayalı eski Türkiye rejiminin -halkın yarısı tarafından- onaylandığını gösteriyor. Neden böyle diyorum?

– Bol bol dile getirildiği gibi, AKP ‘istikrar’ söylemiyle yeniden 2011 yılındaki oy oranına yaklaştı. ‘İstikrar’ın içinde iki ana unsur vardı: Ekonomi ve terör. Seçmen, yeniden bir koalisyon tablosu çıkarsa kişisel olarak daha zararlı çıkacağını düşündü.

– Doların yükselişinin ve ekonomideki teklemenin ancak tek parti iktidarıyla çözülebileceğine inandı. Buna bazıları ‘doğru karar’diyebilir, konformizm ve bireysel çıkarcılık açısından öyle de.

– Peki bunlar, istikrarı seçmek mi demek? Yoksa güce tapma ve statükoyu bozmama derdi mi?

Beyaz Toros tehdidi tuttu, PKK korkuttu

Teröre gelince, savaş halinin devam etmesini büyük çoğunluk istemiyor. Tekrar seçimde benzer bir sonucun çıkması, Davutoğlu’nun sözleriyle ‘beyaz Toros’ların yeniden ortaya çıkması tehdidi ve tekrar savaşın, gerginliğin devam edeceği duygusunu güçlendirdi.

– Muhalefetin güçlendiği,  iktidar partisinin güç kaybettiği bir ortamda adı konmamış ‘olağanüstü hal’ rejimini yaşamak, PKK’nın silaha davrandığını görmek, herkes için kabustu. Muhalefet ve Batı, barış sürecinin berhava edilmesinde iktidarı suçlayadursun, milliyetçi-muhafazakar kesim ya buna hiçbir şekilde inanmamayı seçti…

– Ya da Erdoğan’ın dökülen bu kan banyosundaki sorumluluğunu görse dahi ‘Adamı daha fazla sinirlendirmeyelim, istediğini verelim, yeter ki daha fazla cenaze gelmesin, korkunç 90’ları tekrar yaşamayalım’ diye bir kabullenişe yol açtı.

Kürtler şiddetten, yokluktan bıktı

Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da HDP’ye kayan oyların tekrar AKP’ye yönelmesinde, PKK’nın Suruç sonrasında çatışmasızlığı çöpe atmasıyla birlikte, HDP’nin ‘barış ve sivil siyaset’ söylemini ezmesinde payı çok.

– Demek ki halkın bir kısmı, PKK’nın gençlik örgütlenmesinin kazdığı hendekleri ve silahları çıkarmasını onaylamadı, kendi canlarını tehlikeye attığını düşündü.

– İlçe ilçe güvenlik bölgesi ilan edilen, ağır silahlı özel güvenlikçilerin gölgesinde oy veren Kürtlerin bir kısmı, en temel ihtiyaç ve haklardan mahrum edilmeye, yani bir kez daha devlet tarafından ‘insan’ muamelesi görmemeye tahammül edemedi…

– MHP ise ‘no baby’ (hayırcı bebek) tavrıyla, 7 Haziran’da verilen ve emanet olduğu aşikar oyları, kendi eliyle harcadı. Saadet Partisi ve BBP’nin de başına geldiği gibi, milliyetçi muhafazakarlar, ‘daha güçlü bir modeli varken neden eskisine’ diyenler, AKP’ye yöneldi.

Yani ‘yeni’ bir şey varsa, o da AKP’nin savaşçılık politikasıyla milliyetçilerin yeni adresi olması.

‘Her eve iki anahtar’ vaadi de tutmuştu

AKP yönetimi için ‘Eski Türkiye’ dememin bir sebebi de siyasi tarihimizde merkez sağ partilerin ve tek adama tapınma alışkanlığının, bazı kesintiler hariç hep kazanıyor olması.

Menderes’in tek parti düzeninin ardından çıkışı, Özal’ın neoliberal düzene tam geçiş yapması, Demirel’in “Kim ne veriyorsa beş mislini veriyorum” iddiası, Çiller’in iki anahtar vaadi tutmadı mı?

DP ile başlayan, AP, ANAP ve DYP’yle devam eden, tartışmasız hepsi yolsuz ve anti demokratik politikalarla anılan merkez sağın şimdiki versiyonu da AKP. Yoksul kesimlere ayni yardımlar, kamu mallarının komple özelleştirilmesi, ‘Barajlar Kralı’ Demirel’in bile şapkasını uçurtacak derecede hummalı inşaat faaliyetleri…

Herşeyi paraya tahvil etmek hiç bu kadar kolay olmamıştı. 1 Kasım’a giderken de emekli, çiftçi ve gençlere bir parmak bal çalındı: 250 TL taksitle ev, gençlere sınırsız internet, yem ve gübrede KDV’nin kaldırılması….

Eh, her ay fatura ödemesi gereken, ‘daha iyi bir hayat isteyen’için bunlar yeter de artar.

Türkiye siyasetinde tek yeni şey HDP

Fakat bunlardan hiçbiri, sizi ‘yeni’ yapmaz. Hele ki askeri darbelerle yarışacak kadar baskıyla, zorla, ayrıştırarak, şiddete başvurarak yönetirseniz.

1 Kasım seçiminden AKP’nin bu kadar güçlenerek çıkmasının karşısında kendini yenilgiye uğramış, gelecekten daha korkar hale gelenler için ‘Enseyi karartmayın’ diyecek kadar bilge değilim. Karartmak normal, sonuçta siyasi dengeler stabil…

Bu seçimde bir kez daha gördük ki AKP ve MHP’den oluşan toplam yüzde 60’lık merkez sağ blok aynı. Laik, cumhuriyetçi kesimi temsil eden CHP de yüzde 25’te sabitlendi.

Türkiye siyasetinde ‘yeni’ olan, ilk seçimine 7 Haziran’da giren ve barajı rahatça atlayıp ‘şok’ etkisi yaratan HDP. 1 Kasım’daki oy kaybına ve her taraftan bunca itilip kakılmasına rağmen, yine de Meclis’te üstelik üçüncü parti konumunda olması, herkes için bir umut.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89