• BIST 9915.62
  • Altın 2439.282
  • Dolar 32.4246
  • Euro 34.6533
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 18 °C

İransız Suriye olur mu?

Hediye Levent

Ankara’nın Şam ile ilişkileri normalleştirme niyetini açıklaması Suriye sahasında yeni bir süreci tetikledi.

Türkiye’nin desteklediği silahlı gruplar tedirgin. Bu grupların Rusya’nın garantörlüğünde Suriye ordusuna entegre edilmesi gibi formüller konuşuluyor. Ancak Suriye’nin kuzeyindeki fiili durumun yarattığı kaçakçılık hattı var. Ayrıca o bölgede yıllar içinde silahlı grupların ve bazı büyük ailelerin edindiği güç ve para da gözden çıkarılacak gibi değil.

İkinci huzursuz grup elbette İdlip’i kontrol eden cihatçılar. Onlar için de daha önce Dera kentinde uygulanan modelin hayata geçirilebileceğine dair senaryolar var. Buna göre, yine Rusya dahil çeşitli ülkelerin garantörlüğünde cihatçı grupların Suriye ordusu ile savaşmayı bırakması öngörülüyor. Ancak eğer Dera modeli tam olarak uygulanırsa bu grupların silahları ile birlikte oldukları bölgelerde kalmalarına izin verilmesi gerekiyor.

Dera’daki silahlı gruplarla uzlaşma şartı, Suriye ordusu ile değil cihatçı yapılarla savaşmaktı. İdlip’teki binlerce cihatçı bu modele nasıl eklemlenecek ya da cihatçılar ellerinde silahları ile bulundukları yerlerde kalmayı kabul edecek mi? Radikal hükümlerle idare edilen İdlip’in tek kelimeyle cihadistan olarak Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin burnunun dibinde, Rusya’nın Lazkiye’deki üslerine tehdit olacak bir konumda kalması mümkün mü? Açıkçası bahsedilen model Dera’da bile tutmadı, cihatçılara hiç uymayacak gibi görünüyor.

Köprülerin yeniden kurulması girişimiyle birlikte huzursuz olan bir diğer taraf İran.

Malum İran, gösterilerle çalkalanıyor. Bir taraftan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile müzakereler rafa kaldırılmanın eşiğine geldi. Diğer taraftan İran’a yaptırım üstüne yaptırım açıklanıyor. Kısacası İran’ın başı belada, dikkati ülke içine dönmüş durumdu.

Bu arada uluslararası toplum İran içindeki gösterileri gerekçe gösterse de hem nükleer konusunda hem de art arda gelen yeni yaptırımların arkasında İsrail ve körfez ülkeleri var.

İsrail basını açıkça İran ile nükleer konusunda anlaşma sağlanmaması için yürütülen lobi faaliyetlerini yazıyor.

Suudi Arabistan’ın başını çektiği körfez ülkeleri ise, bir taraftan İran ile aralarındaki sorunu çözmek için yeni süreçlere yeşil ışık yakıyor diğer taraftan nükleer konusunda ilerlemeyi bloke etmek için batı ile son yıllarda geliştirdikleri ilişkileri kullanıyor.

Üstelik İran’a yönelik bu kuşatma müzakereleri askıya aldırmakla, yeni yaptırımlarla sınırlı değil.

Nüfuz savaşları Suriye sahasında da şiddetlenmeye başladı.

Şöyle ki; Türkiye’nin Şam ile köprüleri yeniden kurma girişimi yeni şartları tetikledi. İran ülke içindeki gelişmelerle meşgul olduğu için sürecin dışında kalmak üzereyken Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ı Şam’a ve Ankara’ya göndererek yeni bir diplomasi atağı başlattı.

Kısacası İran, ‘Şartları belirleyemiyorsam lehime çevirmek için oyun içinde kalırım’ politikası izliyor.

Peki İran Suriye’den ne istiyor?

İran’a göre;

Ayaklanma döneminde İran Rusya’dan bile daha fazla Şam’a destek verdi
Rusya Lazkiye’de Hmeymim üssünü aldı
Tartus’taki limana askeri gemilerini demirledi
Bunlar da yetmedi Suriye’deki fosfat yataklarının kontratını yaptı
Suriye üzerinden hem Akdeniz’e inen hem de Orta Doğu’ya giren Rusya konumunu güçlendirdikçe güçlendirdi.
İran ise, somut herhangi bir şey elde edemedi ancak verdiği onca askeri, siyasi, ekonomik desteğin bir karşılığı olmalıydı.

Ki İran’ın İran’dan Irak’a ve oradan Suriye’ye bir kara hattı elde ettiğini biliyoruz. Bu hat üzerindeki kara ve demir yollarını birbirine bağlayarak Basra körfezinden Lazkiye limanlarına açılan bir hat oluşturma projesi bile gündeme gelmişti.

Bu gerçekleşmediği gibi Suudi Arabistan başta olmak üzere körfez ülkeleri İran’ın Suriye’den mümkünse tamamen çıkarılmasını istiyor.

Zaten İran’ı tedirgin eden en önemli sebep de bu. Sonuçta Şam’ın nakit paraya, ABD yaptırımlarını delebilecek güçlü bölgesel müttefiklere ihtiyacı olduğu açık. Ayrıca Arap Lig’i üyeliğine geri dönmesi de Şam’a bölgesel siyasi meselelerde söz hakkı verecek. Bu üyeliğin önündeki en önemli engel hâlâ Suudi Arabistan.

Suudi Arabistan’ın derdi de Suriye’deki İran nüfuzu.

Velhasıl Şam-Riyad temasları yeniden başladı. Hatta iki ülkenin dışişleri bakanlıklarının Suriye-Suudi Arabistan ilişkileri komisyonları yeniden çalışmaya başladı.

Yakında Suudi Arabistan ve Suriye ilişkilerine dair yeni gelişmelerin ortaya çıkması hiç şaşırtıcı olmaz.

Ancak tam da bu noktada Şam ne İran’dan ne de Suudi Arabistan’dan vazgeçme niyetinde.

İran stratejik müttefik, Suudi Arabistan ekonomik ve siyasi krizden çıkışın anahtarı…

Haliyle Şam denge politikası yürütmeye çalışıyor. Bir taraftan Suudi Arabistan ile orta noktaya bulmaya çalışırken diğer taraftan Suriye savunma bakanını Tahran’a gönderip ortak askeri tatbikata hazırlanıyor.

Aslında körfez ülkeleri, Türkiye, velhasıl bütün taraflar İransız bir Suriye olmayacağının farkında. Şimdi mücadele İran’ın Suriye’de ne hacimde ve derinlikte olacağına dair!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89