• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 22 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 26 °C
  • Berlin 19 °C

İki haber…

Ali Bayramoğlu

İlki Radikal Gazetesi'nin manşetinde…

Şöyle:

"Öğretim görevlisi Özgür Sevgi Göral ekim ayında öğretim üyeliği için açılan sınavda başarılı oldu ve atamaya hak kazandı. Atanmayı beklerken Güral bir televizyon programında Kürt sorununa dair görüşlerini açıkladı. Bu gerekçeyle ataması yapılmadı…"

İkincisi tüm gazetelerde…

O da şöyle:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu "1 milyon Ermeni'yi öldürdük" dediği için Orhan Pamuk hakkında bir bakıma her isteyenin manevi tazminat davası açabileceğine hükmetti…

Yargı kararı sözüne dikkat et diyor, bir kimlik hakkında konuşsan bile bu kişilik hakkı ihlali olarak karşına çıkabilir diyor…

Diyor da diyor…

Orhan Pamuk'la sınırlı değil mesele…

Bu kararla her isteyen toplumu, ülkesi ve tarihiyle ilgili olarak fikir beyan eden herkes hakkında dava açma yolu açılıyor.

Sonuçta, düşünce ve ifade özgürlüğü tam anlamıyla zedeleniyor.

Unutmamak gerekir ki bu tür durumlarda, düşünce ve ifade özgürlüğünün örselenmesine yol açan, yargı süreci sonunda ortaya çıkacak hüküm değildir.

Tüm bir yargı sürecidir.

Bu sürecin yarattığı tahkir halidir.

Orhan Pamuk davasında mahkeme tekrar ele alacağı davada "tazminata gerek yoktur" kararı vermezse ve bu, Yargıtay tarafından onaylanırsa, Türkiye hukuk ve demokrasi açısından bir inanılmaza daha imza atmış olacak.

Otoriter, hatta totaliter düzende karşılaşacağımız türden gelişmelerdir bunlar.

Bir akademisyeni düşüncesini özgürce ifade ettiği için üniversite kapısından almamak ya da dışarı atmak, "resmi bilgi"nin varlığını, "toplum ve tarih hakkında bilginin devlet tekeli"nde ve "koruması"nda olduğu gösterir…

Her şeyi bilen bir sistem, bileni, merak edeni arayan ve soranı, hatta aykırı duran ve konuşanı dışlayan, cezalandıran bir düzen…

Bu düzen dün solcuya, liberale, dindara yönelmişti…

Bugün aynı zihniyet tarihiyle, yaşananlarla yüzleşmek, yüzleşerek arınmak, arınarak demokratikleşmek isteyen bir tutumu düşman ve hedef bellemiş bulunuyor.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararı özellikle bir yargı kararı olması açısından, iç acıtıcıdır.

Bireyden değil cemaat mantığından yola çıkmaktadır.

Bir toplum ya da toplulukla ilgili o topluluğun arzu etmeyeceği bir hususun vurgulanması suç olabiliyorsa, doğrunun ya da yanlışın kriterini koyan da sadece o topluluğun ortak kanısı olur

Hukuktan değil, töreden söz ederiz o zaman…

Soru şu:

Neden hâlâ bunları yaşıyoruz, yaşamak zorunda kalıyoruz…?

Ülkenin tek Nobel ödüllü edebiyatçısını örseliyoruz, genç akademisyenleri resmi bilgi tornasına girmeye zorluyoruz…

Ve bunları üniversiteler, mahkemeler eliyle yapıyoruz…

Aslında toplum önde koşuyor, siyaset onun peşine takıldı…

Ama kurumlar ve yargı kımıldamıyor…

İpi aksi tarafa çekiyor…

Denebilir ki tarihle yüzleşme meselesi, toplumsal tarihi yeniden okuma çabaları, Kürt sorunu, 1915, anti-semitizm tartışmaları derindeki muhafazakâra, derindeki çekirdeğe, zihniyet çekirdeğine değiyor ve bir tepki üretiyor.

Denebilir ki, değişim süreçlerinde, demokratikleşme dönemlerinde bu tür tortu ve dirençlerle her zaman karşılaşıbilir…

Bunları söylemek doğru olur…

Biliyoruz ki Türkiye bu tür sıkıntıları, özellikle Pamuk meselesini başka girişimlerle, adımlarla, hamlelerle yorularak da olsa çözecektir.

Ara yol bulunacaktır…

Ama mesele ana yol meselesidir…

Oraya çıkmak belli ki zaman alacak…

Yeni Şafak

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89