• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 27 °C
  • Berlin 20 °C

Hizbullahçılar serbest kalınca ne olur?

Ali Bayramoğlu

CMK'un 252. maddesinin, yeni hükmünün yürürlüğe girmesi ve uygulanmaya başlanması bir dizi yeni soruya ve tartışmaya neden oluyor.

Hem haklı olarak uzun süreli tutuklulukların yanlış olduğu söyleniyor, hatta bunu sınırlayan son yasa üst sınırı 10 yılda tuttuğu için eleştiriliyor.

Hem yasa hükmünce kimi sanıkların tahliye edilmesi ciddi tepkilere yol açıyor. İş, "Balbay hala içerideyken, işledikleri cinayetler sabit Hizbullahçılar salınıyor" itişmesine kadar indirgeniyor.

Suç ve kuraldan çok sanık, daha doğrusu hangi sanık meselesine kadar uzanan bu bakışın pek kabul edilebilir bir tarafı olmadığı açık.

Taş atan çocukların yararlandığı yasadan, başkaları yararlanmasın demek, 10 yıllık tutukluluk süresini kabul edilmez ilan edip, sonra sadece Hizbullahçılar meselesine kilitlenmek çok sağlıklı olmasa gerek...

Ama ortada çok ciddi bir sorunun da olduğu muhakkak...

Sorun iki ayaklı...

Bir: Türkiye'de tutukluluk süreleri gerçekten çok uzun... Tutukluluk bir hüküm haline dönüşebiliyor, davaları 10-15 yıl süren bu süreyi tutuklu olarak geçiren sanıklar bulunuyor. Bizde reformlarla süre 10 yıla indirilirken uluslararası uygulama, AİHM'in sınır kabul ettiği süre 2 yıl.

Türkiye'de de hedefin bu olması gerektiği gün gibi ortada...

İki: Ancak buna karşın yüzlerce insanı domuz bağıyla öldürmüş bir örgütün yöneticileri, Dink davasının katilleri için bu uygulamanın "azmettirici pozitif bir yaptırım" haline dönüşmemesi için bir yol bulmak gerekiyor.

Gerçekten de uzun süren davalar, uzun tutukluluk süreleri kimi sanıklar için bir mükâfat haline de dönüşebiliyor.

Hizbullah davasının 9 yıl sürmesi, bunun 5 yılın adli tıptan belge beklemekle geçmesi açıklanabilir bir durum olabilir mi?

Ya da Dink davasının hala sürüyor olması, Ogün Samast'ı tahliye olanağına, sokağa çıkma, özgür kalma imkânına kavuşturuyorsa, bu, sindirilebilir bir durum mudur?

Taş atan çocuklara yönelik TMY değişikliğinden sonda Dink davasına bakan heyet, Ogün Samast'ın dosyasının ayrılarak çocuk mahkemesine gönderilmesi kararı verirken, Orhan Dink ile Mahkeme Başkanı arasındaki diyalog aslında olanın ve olması gerekenin bir özetiydi.

Orhan Dink'in tepkisi üzerine, başkan, "onu meclise söyleyin" diyerek çıkan yasayı uygulamak zorunluluğa ima ederken, Orhan da, "ben ondan değil, sizin sorumluluğunuzdan, yıllardır süren davadan söz ediyorum" yanıtını vermişti.

Açık: Sorunu çözmek etkili ve hızlı bir adalet mekanizmasını tesis etmekle mümkün...

Bunun için önce sistem kendisini gözden geçirmelidir.

Hâkim ve savcı sayısının arttırılmasından teknik imkânların geliştirilmesine, yazışma prosedürünün hızlanmasından Adalet Bakanlığı bütçesinin güçlendirilmesine, bunlara paralel olarak dava ve tutukluluk süreleriyle ilgili yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır.

Ancak hâkim ve savcılar da kendilerini gözden geçirmek zorundadır.

Bu açıdan bir "zihniyet ve etik alıştırması" yapmak, kendi bünyelerinde bunu üretmek zorundadırlar.

Sistem sorunları bir yana, Yargıtay'daki ilgili dairenin, yani yargıçların yeni yasanın 31 Aralık tarihinde yürürlüğe gireceğini ve sonuçlarını bildikleri halde örneğin Hizbullah davası gibi bir dosyayı öne almamaları nasıl açıklanabilir?

Yıllar süren davalar, Dink davasında olduğu gibi zamanını, davayı cinayetin asli azmettiricilerinden ayırma kararlarına hasreden yargı süreçleri, yargıçtan ve zihniyetinden bağımsız değildir.

Bugün Türkiye'nin geçirdiği değişim süreci açısından da en kritik meselelerden birisi haline dönüşmüştür.

Değişim adalet üzerinden yaşanıyor.

O zaman o değişim adaleti özellikle merkez almalıdır...

Adaletsizliklerden doğacak kaygılar ve haller değişim sürecini hem baltalar, hem değerini düşürür, hem inandırıcılığı azaltır.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89