• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 27 °C
  • Berlin 20 °C

Dış politika mı iç politika mı?

Ali Bayramoğlu

Suriye ve Mısır...

Türkiye her iki konuda da her anlamda önde…

Davutoğlu Suriye'ye müdahale olursa Türkiye'nin aktif bir rol oynayacağını açıklarken, Başbakan'ın Mısır konusundaki tutumu sorunu adeta bir iç siyaset meselesine indirgiyor, askeri darbeye karşı olmanın ötesinde adeta İhvan'la bir özdeşlik görüntüsü taşıyor.

Bu Ortadoğu politikasının pek çok açıdan tartışmaya yol açtığı ortada.

Siyasi iktidar 'meşruiyetçi tavrını ve demokrasi anlayışını' artan oranda bu referanslar üzerine inşa ederken, muhalefet durumu kimlikçi ve ideolojik bir savrulma olarak ele alıyor.

Nasıl bakmalı?

Ortada iki değişken var.

İlki, Ortadoğu'nun iç dinamikleridir.

İran'dan, Irak ve Suriye meselesine, Arap Baharına bu dinamikler bize oranla bağımsız nitelik taşır. Türkiye kendisini bunlara uyarlama durumunda ve zorunda bir konumdadır.

İkincisi, meselenin iradi yönüdür.

AK Parti, Türkiye'nin yerleşik dış politika eksenlerini değiştirmiş, Batı ve Doğu politikaları terazisini dengelemiş, bölgesinde güç olma, bölgeye çatışma yerine siyaset fikrini taşıma istikametinde güçlü adımlar atmıştır. Ortadoğu'yla yaşanan bu sıcak temas, Türkiye'nin Şii-Süni, Selefi-Meşruiyetçi, Batı-Doğu gibi bölgeye has çatışma eksenlerinin merkezine ilerlenmesini ve bu noktalarda tavır alınmasını, bunu güçlü bir şekilde benimsemesini beraberinde getirmiştir.

Ancak asıl kritik olan husus bu iki değişken arasındaki ilişkilerdir.

Ortadoğu zeminini sarstığı, hızlı siyasi zıplamalara yol açtığı oranda yeni tercihler dayatarak Türkiye'nin politikalarını da doğrudan doğruya etkilemiştir.

Yakından bakalım...

Arap Baharına kadar Türkiye'nin Ortadoğu politikası tartışılan kimi yönleri olsa da temel olarak doğru ve güçlü bir politika olarak değerlendiriliyordu. İran ve Suriye ile Batı arasında kalkan olan, gerilimleri emen, İsrail ve Gazze gibi konularda 'siyasetin erdemini' temsil eden, İslam ve demokrasi ilişkisi konusunda model olma iddiası taşıyan etkili bir dış politikadan söz ediyoruz.

Sonra dengeleri değiştiren Arap Baharı geldi ve dört işlevi oldu:

(1)Seküler nitelikle diktatoryal rejimleri yerle bir etme, (2)İslam ve demokrasi zıtlığı imajını kırma ve buna paralel olarak (3)toplumlardaki İslami enerjiyi açığa çıkarma ve (4)İslami enerjinin çoğullluğunu, farklı eğilimler arası gerginlik ve yarışmayı, başka bir ifadeyle İslam-siyaset teması devreye sokma…

Bu durum her yönüyle Türkiye'nin politikalarını etkiledi ve yeniledi.

AK Parti gibi İslami alandan gelen seçkinlerin hakim olduğu bir siyasi partinin bu gelişmeler karşısında kayıtsız kalması beklenemezdi.

Hatta daha da öte: Ülke içinde dini vurgusu geride kalan politikalar izleyen AK Parti, Arap Baharı üzerinden kimliğinin geri planda bırakılmış hususlarına değme, İslam-siyaset ilişkisini tekrar düşünme imkanına sahip oldu.

İradi eğilimler ve koşullar birlikteliği baskın tercihler üretmeye başladı. Daha taraf olan ve daha müdahil bir Türkiye ortaya çıktı.

İhvan-Hamas çizgisine verilen destek öne çıkmaya başladı, demokrasi-İslam ilişkisine vurgu yapan, kimi hakimiyet unsurları da taşıyan Sünni çoğulcu bir model arayışı gündeme girdi. Sünni olduğu açık, ama Selefi olanla mesafeli bir hat adım adım belirmeye başladı.

Bu doğal olarak bedeller taşıyan bir durumdu.

Suriye politikası açısından bakıldığı zaman Kürt sorununa yeni bir katman eklenmesi, yanı başımızda doğan El Kaide meselesi, Suriyeli mülteciler sorunu bunlar arasında yer alıyor.

Mısır politikası açısından bakıldığında ise, askeri darbeyle, İhvan'ın devrilmesiyle birlikte Arap Baharı'nın en azından Türkiye açısından ikinci safhası, Türkiye'nin Arap ve Ortadoğu politikasının üçüncü aşaması ile başladı.

Darbe karşıtlığı kadar, Müslüman Kardeşler'e aktivistizm düzeyinde politik destek, dini hareket varoluşu ile İslamcı politika savunusunun iç içe girmesi, bu çerçevede ABD'den Avrupa'ya tüm Batı'ya en azından söylem düzeyinde açılan bayrak, yanlış ya da doğru, ortadadır ve yenidir.

Doğaldır, Türkiye açısından, iç girdileri yüksek, 2014 arifesini resmeden bu tablo tartışılacaktır.

Türkiye'nin de AK Parti'nin de gözden geçirmelere ve tahsislere ihtiyacı var.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89