• BIST 10045.74
  • Altın 2405.878
  • Dolar 32.4753
  • Euro 34.6738
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 25 °C

Dil Bayramı ve 'benim aristokratlarım'

Fehim Işık

15 Mayıs’ın Kürt dili açısından önemi sadece Dil Bayramı olarak kutlanması değil. 15 Mayıs, aynı zamanda Kürt dilinin Latin alfabesiyle tanışmasının, Kürt dilinin günümüzde de geçerliliğini büyük oranda koruyan gramerinin oluşmasının da yıldönümüdür.

2006 yılından bu yana Kürt Dili Bayramı olarak kutlanan 15 Mayıs, dili kitlesel anlamda sahiplenmenin, hatta Kürt tarihinde belki de ilk kez bir dil mitinginin yapıldığı gündür de.

Kürt dili bayramını anlatırken, esasen bu günün mimarı Celadet Bedirxan’a, biraz da Kürt dilinin gizli kahramanı Kamuran Bedirxan’a, bununla bağlantılı Mir Badirxan’a özetle de olsa değinmekte yarar var.

Tabi bugünlerde birilerinin kendini aristokrat ilan edip Kürt aristokrasisi adına konuştuğunu anımsarsak, bu vesileyle kendi aristokratlarımı da yazmak isterim…

Mir Bedirxan, ailenin bilinen en büyüğü. 1840 yılından itibaren emirliğini bir taraftan Urmiye’ye, diğer taraftan Musul ve Viranşehir’e kadar büyüttü.

1842’de Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan etti.

Osmanlı’nın Kürdistan’a yönelmesiyle Mir Bedirxan’ın başında bulunduğu emirlik 1847 yılında teslim alındı, kendisi de teslim olmak zorunda kalan Mir, Osmanlı tarafından aynı yıl Girit’e sürgün’e gönderildi.

Bedirxanilerin devletle savaşı sonra da durmadı; tabi devletin Bedirxanilere olan nefreti de hiç bitmedi. Devlete sığınan ve giderek kimliğini Osmanlılara hediye ederek Türklüğü ile övünen bir kısım Bedirxani, Cemal Kutay ve Emre Gönensay örneğinde olduğu gibi hep İstanbul’un efendileri oldular, devlet bürokrasisinde önemli yerlere geldiler. Bir kısım Bedirxani, Celadet ve Kamuran kardeşler gibi İstanbul’da doğup egemen sistem içinde eğitim görseler bile Kürtler ve Kürdistan için bir şeyler üretmekten geri kalmadılar.

“Benim aristokratlarım” dediğim Celadet ve Kamuran kardeşlerin ikisi de çok iyi okullarda eğitim gördüler.

1925 yenilgisini hazmedemeyen Celadet, 1925’te Mısır’a, oradan da Suriye’ye geçti.

1927 Ağrı İsyanı’nı örgütleyen Xoybun’u kurdu; bir dönem bu örgütün liderliğini de üstlendi.

Xoybun adına Ağrı’ya geçen İhsan Nuri Paşa isyanı başlattı. Celadet’de isyana katılmak için Ağrı’ya geçmeye hazırlanırken isyan bastırıldı.

Celadet, isyan bastırıldıktan sonra dil ve edebiyat çalışmalarına yöneldi.

Bunun nedeni Kürtlerin yenilgisinin siyaseti bitirmesinden veya Celadet’in siyasete olan inancının azalmasından mı; Xoybun kurulurken Kürt önderlerinin kendi içlerinde yaşadıkları uzlaşmazlıklarından mı, bilemiyorum. Ama şurası açık, Celadet 1927’den sonra siyaseti ağırlıkla diplomatik alanda yaptı; deyim yerindeyse siyaseti, örgütlü olmaktan öte entelektüel düzeyde sürdürdü.

Kürtlerin ilk Latince dergisi Hawar, bu dönemin ürünüdür. Hawar, Dil Bayramı’na vesile olan günde, 15 Mayıs 1932’de Celadet Bedirxan’ın oluşturduğu Latin alfabesi ile yayın yaşamına başladı. 24. sayısından itibaren ise tamamen Latince yayınlandı.

Madem aristokratlıktan söz edip güncele bağladık; bir küçük hatırlatmada Celadet ve Kamuran’ın aristokratlıklarına dönük olsun…

Celadet, dergiyi çıkardığı ilk günden son nefesini verdiği ana kadar hem Hawar’ın, hem Ronahi’nin dizgiciliğinden dağıtımcılığına, yazarlığından hamallığına her şeyini üstlendi. Ne kibir yaptı, ne kimseye “benim yazarım, benim okurum,” ne de “benim çalışanım” dedi. Üstelik birçok Kürdün yazıyla tanışmasında da en büyük öğretmen oldu.

Birilerine kapalı mektuplar verip affedilme isteğinde bulunmadı.

Tam aksine Mustafa Kemal’in af karşılığı Kürtlerden biat istediğini görünce, ona açık mektup yazarak Kürtlere uyguladığı zulmü dünyaya anlattı ve olası geri dönüşlerin önüne geçmek istedi.

Kıssadan hisse, benim aristokratım Celadet’tir…

Ona her halükarda sonsuz destek veren ve Fransa’da Sorbon Üniversitesi’nde Kürt dili ile ilgili bölümün oluşmasına önayak olan, Celadet’i günümüze taşıyan Kamuran’dır.

Viskisini yudumladıktan sonra yazar olma kararı veren, Başbakan’a iletilmek üzere bakanın cebine mektup sıkıştıran, bu da yetmezmiş gibi gelir gelmez herkesi hakir gören, küçümseyen, “çalışanımdı” deyip üst perdeden kibir sallayan biri değil…

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89