• BIST 10208.65
  • Altın 2395.066
  • Dolar 32.3403
  • Euro 34.7603
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 20 °C

‘Devr-i Sabık’ konusu

Murat Belge

“Suç” dediğimiz şeyi tanımlamak her zaman kolay değildir. Basit bir örnek vereyim: Hindistan’da yüzlerce yıl, üst sınıflardan bir adam ölünce, dul kalan bir karısı varsa, kocasının cesediyle birlikte onu da yakarak öldürdüler. Ünlü hikâyedir: İngiliz vali bu pratiği yasaklayınca Brahmanlar başına üşüşmüş, “Nasıl yasaklarsınız? Bu bizim geleneğimiz!” diye. Vali, “Evet, geleneklere biz de saygılıyızdır,” demiş. “Bizde de bunu yapanları asmak gelenektir.”

Yani, bir “edim”in kendisinin “suç” olup olmadığına bakacağız elbette, ama o “edim”i işleyen kişinin içinde yaşadığı toplumun o “edim”e ne gözle baktığına da dikkat etmemiz gerekiyor. Toplum “edim”i suç olarak görmüyorsa, zaten edim gelenekleşmiş demektir. Böyle olunca, toplumun kendi içinden, bunun bir “suç” oldu yargısını üretmesi güçtür. Verdiğim örnekte, bu kadınları böylece öldürmenin “suç” olduğunu söyleyen kişi, “sömürge valisi”! “Kökü dışarıda!”nın dik âlâsı...

Gelelim kendi konumumuza. Bu memlekette “darbe yapmak” bir “suç” mu, gerçekten? Özellikle 27 Mayıs’tan sonra bu iş öylece şekillendi ki, üstündeki komutanlardan izin almadan girişir ve beceremezsen, suç olabiliyor; o zaman, Talat Aydemir gibi, asıyorlar adamı. Ama elli küsur yılda üçü gerçekleşmiş, bir kısmı yarım darbe, bir sürüsü gerçekleşmemiş darbe geçiren bir toplumda, herhalde asker olup da darbe yapmak ya da darbeye karışmak, yapmamak ve karışmamaktan daha “normal” bir davranış.

Çünkü bu ülkede bir “vatan için...” ideolojisi var. Yapılan iş “vatan için”se her şey mubah. Bütün bu darbeleri yapanlar ve yapamayanlar her zaman “devleti”, zaman zaman “vatan”ı kurtarmak için yapıyorlar, yaptıklarını. Türkiye’nin “idol”ü, “ikon”u, her şeyi Atatürk, dönemin resmî yasallığını temsil eden otoriteyi yıkarak yapmış (başlangıçta onu korumak için yaptığını söylese de). Bunun koşullarını da “gaflet ve dalâlet”, “bedhahlar” gibi kelimelerle anlatmış, “tersane”lerine girilmesi gibi bir keyfiyetten söz etmiş. İyi de, bunlar son derece lastikli kavramlar. Kim kime göre “bedhah”tır. “Gaflet ve dalâlet” nasıl tanımlanır. 27 Mayıs’ı yapanlara göre Menderes’in gaflet ve dalâlet içinde olduğu şüphe götürmez bir şeydi. Yıllardır, “Amerikan emperyalizmi”ne karşı mücadele eden kesimler memleketin “tersane”lerine girildiğini savunuyorlar bazıları, bunu savundukları için Sıkıyönetim Mahkemeleri tarafından idama yollandı.

Kimin “gaflet ve dalâlet” içinde olduğuna kim karar verecek? Hukukta falan kısmen, ama aslolarak fiilî siyasette, toplumun gerçek güçler dengesinde, Silâhlı Kuvvetler verdi bu kararı. Şimdi, toplum, bu durumun zorunlu olarak değişmesinin sancılarını yaşıyor. Burada da, son analizde dışarıdan gelen bir öge var: demokrasinin uluslararası tanımı! “Dul kadınları yakamazsınız” diye sömürge valisi gibi burada da “Demokraside darbe olmaz” diyen bir “uluslararası otorite” var. Onun için değişim zorunlu ve onun için, ulusal ve geleneksel faşistliğimizi korumak üzere, başta AB, “ecnebi” olan her şeye şiddetle muhalefet eden bir kesim var.

“Sovyetik toplumlar”da da bizim “derin devlet” misali suçlar gırla gitti. Ama bir toplum, hiçbir şeye karışmayıp sadece olanı seyretmekle yetinse bile, bir biçimde “suça ortak” oluyordur. Kaldı ki, hayat, katılmadan seyretmeye de pek imkân vermez. Bir gün evinize birileri geldi, geldikleri yeri kulağınıza fısıldayarak komşunuzun akşamları evine kaçta döndüğünü sordu. Siz de bir saat söylediniz. Tamam işte, nesnel olarak siz de girdiniz genel düzenin içine.

Sıkıyönetim komutanlarının “Sayın muhbir vatandaşlar”a hitap ettiği bir toplumda “suç”la “normal”i ayıran çizgiyi nereden geçireceksiniz?

Hani, “galat-ı meşhur” derler, herkesin (dilsel kullanımda) yaptığı yanlış, “yanlış” olmaktan çıkar; bunun gibi de, “cürm-ü meşhur”a “cürüm” demek güçleşir. Çünkü, nerede duracağınızı bilemezsiniz. Bu tür suç, “bireysel” değil, “birey-üstü”dür; temelleri, genel toplumsal ideolojinin içindedir.

Yazının sonuna kadar “argüman”ı açarak geldim ya, peki ne yapmalı? “Darbecilik suç değildir” mi diyeceğiz yani? Hayır, hem de çok büyük bir suçtur. Ve bunun böyle olduğu geri dönülemez bir kesinlikle kabul edilmedikçe, darbeciliğin bu toplumda köklerinin kazınması için gerekli her şey yapılmalıdır.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89