• BIST 10158.63
  • Altın 2462.447
  • Dolar 32.1551
  • Euro 34.9902
  • İstanbul 12 °C
  • Diyarbakır 10 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 18 °C

Büyük devlet olmak ve Kürt meselesi...

Ali Bayramoğlu

Son bir ay içinde Kobani'den Türkiye'ye 150.000 civarında insan geçti. Bir vahşet çetesinden canlarını kurtarmak için. O vahşet çetesi Kobani'ye yaklaşık 25 gündür saldırıyor. Önceki gece itibariyle şehri üç yandan kuşattılar. Dış mahallelerine girdiler.

Kenti savunan PYD güçlerinin ellinde hafif silahlar var. IŞİD roketatarlar ve tanklarla ilerliyor. Böyle devam ederse öykünün sonu malum: Kent düşecek, bir katliam daha yaşanacak, yeni göç dalgalarına kapı açılacak. IŞİD güney sınırımıza tam yerleşmiş olacak ve egemenlik alanını genişletecek.

Uluslararası koalisyon IŞİD'i havadan vuruyor ama ilerlemesi durdurulamıyor.

İnsani ve siyasi açıdan bir felaket olacak bu ilerleyişi durdurmanın tek yolu IŞİD'le mücadele eden güçlere destek olmak. Bunun yolu ise PYD'ye Türkiye üzerinden gidecek (tek geçiş yolu) askeri yardıma, örneğin tanksavarlara kapı açmak.

Türkiye buna yanaşmıyor.

Neden?

Görünür ilk neden PKK'ya, onun Suriye kolu olarak gördüğü PYD'ye askeri imkan ve güç sağlamamak. İkinci neden ise Kürt siyasi hareketinin Suriye'deki kaos sonrası Rojava'da başlattığı özerk idari alan uygulamasına, PKK'nın o alana yayılmasına, yerleşmesine karşı olmak...

Türkiye yardım koridoru açmak için Rojava bölgesindeki özerk kantonlar uygulamasına son verilmesini istiyor, yardım için bunun pazarlığını yapmaya çalıyor.

Ancak zaman geçiyor ve her şey için çok geç olacak bir noktaya doğru ilerleniyor.

Meseleye 'örgüt, siyaset, iktidar kavgası' açısından bakarsanız, PKK-PYD'nin Rojava'yı kendi hanelerine ekleme, Türkiye'ye bunu 'dayatma' politikası izlediği söylenebilir. Aynı çerçevede Türkiye'nin de bunu reddettiği, elindeki dolaylı gücü kullanarak bu yapılanmanın peşinde koştuğu açıktır.

Türkiye'de yapılan pekçok analiz, meseleyi bu açıdan ele alıyor ve bu kavşakta bitiriyor.

Oysa analizi belki de bu noktadan başlatmak gerekir.

Şöyle:

1.Türkiye belki bir paradoks karşısında ancak aynı zamanda bir seçim karşısında. Ankara'nın Esad'ın devrilmesi, Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması, yeni bir yönetimle Rojava dahil fiili iktidar cephelerinin ortadan kalkması politikası kısa vadede pek sonuç vereceğe benzemiyor. O zaman seçim şudur: Suruç'un aşağısında, güneyde komşusu IŞİD mi olacak, yoksa Kürtler mi? Mevcut politika pimi çekilmiş bir el bombası olan IŞİD'i Türkiye'nin birinci temas noktası haline getirecek gibi duruyor.

Bunu engellemek ancak yerel nüfus ve yapılarla donatılmış 'demokratik bir tampon' sayesinde olur. Kürt kozu, Kürt tamponu tam olarak bunu ifade eder.

Bu kozun anlamı sadece IŞİD'le mücadele değildir. Ayrı zamanda demokrasi şemsiyesini genişletmek, Türk-Kürt eylem birliğini hayata geçirmek, siyasi pazarlıkları bu çerçevede yapmak, Rojava'yı dolaylı olarak barış sürecine katmaktır.

2. Kobani'nin düşmesi sadece IŞİD'in geleceğe dönük ölümcül komşuluğu değil, aynı zamanda Türk-Kürt barışının yeni bir yara alması, araya yeniden kan girmesi anlamına da gelecektir.

İşin bu boyutunu anlamak için örgütü, PKK'yı, PKK'nın taktik ve propangadalarını unutup, sokaktaki Kürtlerin neden Rojava konusunda bu denli hassas oldukları sorusunu sormak gerekiyor.

Kobani sınırın diğer tarafında, hemen ucunda, Suruç'un tam karşısında bir Kürt kasabası. Mithat Sancar'ın ifadesiyle Suruç ve Kobani tek bir kasabanın yukarı ve aşağı bölgelerini, kuzeyi ve güneyini andırıyorlar. Coğrafi, insani, etnik bir akrabalığa sahip bu bütünü birbirinden ayıran, 1. Dünya Savaşı sonrası bir İngiliz cetveli olmuştur.

Bugün bu sosyolojik taban birleşerek oturmakta, siyasi zemin ise kaymaktadır.

Dün yazdıklarımı tekrarlamak isterim:

"Dört ayrı ülkede yaşayan Kürtler, birlikte oluşturdukları 'ulusal sınırlar ötesi Kürt alanı'nda ortak bölge bilinci ve aidiyeti içinde yol alıyorlar. Rojava da Kürtler açısından ortak duygunun, belki 'vatan' fikrinin eş değeri bir işlev görüyor. PKK, hatta Öcalan için onlardan daha güçlü, onların da üzerinde baskı kuran bir unsur olmaya yönelmiş görünüyor. Türkiye'nin Kürtlerinde Rojava'nın tüm sorunların önüne geçmesini açıklayan da aslında budur...'

Büyük devlet olmak doğru öngörülerle doğru istikamete yol almayı bilmek demektir.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89